3 Ağustos 2012 Cuma

Mutluluk ve Hayat Yolu


Ölüm korkusunun başlangıcı, insanoğlununki ile aynı tarihe tekabül eder. Tüm insanlar, hayatlarını, yani onlara verilen en latif değerler ve en değerli lütufların bir bütünü olan yaşamlarını har vurup harman savururken ölümü düşünmezler. Hayatın onlar için aslında gelmiş geçmiş en büyük ve en yüce ve maalesef en pervasız öğretmen olduğunu birçoğu ömrünün yarısında ayırt eder. Birçoğu, huzuru, mutluluğu, maddiyatta veya başkalarının heybelerinde arar. Hayatının çoğunu para kazanmak için harcar. Önce para kazanmak için -gün gelir- sağlığını kaybeder, ardından ise sağlığını geri kazanmak için parasını… İçinde yaşadığı her gününü, “yarın”ını düşünmekle geçirir.
Yarınını o denli düşünmekten, bugününü, daha doğrusu “an”lardan oluşan ve içinde yaşadığı günleri o anda yaşamayı aklına getirmez. Bu nedenledir ki; bugününü de yarınını da gerektiği gibi yaşayamaz. Her ne kadar üzerimize alınmasak da, birçoğumuz içinde değil miyiz aynı gafletin? Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp, sonra da hiç yaşamamış gibi ölmüyor muyuz?
hayat gerçeği Mutluluk ve Hayat Yolu
Hâlbuki dünyanın en zengin insanları, en çok şeye sahip olanlar değil en az şeye ihtiyaç duyanlardır.
Mutluluğu zihnine inanarak dışardaki isteklerinde arayan insanoğlu asla tam olarak mutlu olamaz. Bu yüzden, sizden dileğim, mutluluğu kendi içinizde aramanızdır
Peki ya, hayatının bir yarısında, bir sonbaharında bu gafleti fark edenlerimiz yok mudur? Var elbette. Hayatını ölmeden önce ‘kaybedenler’ kadar ‘kazananlar’ da var… Onların, akıbeti ise genel olarak şöyle tezahür eder: ölüm yakınlaştıkça belki de, hayatın öğrettiklerinin sonuçları yani sınavları da zorlaştığından olsa gerek, kendi heybelerine yönelirler. Önce bir “iş sahibi olup para kazanınca”, sonra “evlenince”, “çocuk(lar) büyüyünce”, “emekli olunca” gibi sonraya ertelenen hayallerin bir gün olup da geriye bakıldığında acıya dönüşeceğini fark ederler.
Mutluluk uzak bir tepenin üzerindeki güzel rayihalarla bezeli gül bahçeleri içinde inşa edilmiş bir sırça köşk… değildir. Mutluluk hayat yolunun atomu olan ve ismine “an” dediğimiz en küçük zaman dilimlerinin, yani gerçekte var olmayan o sırça köşke giden yolun ta kendisidir. Bunu keşfedebilenlerdir ki, kendilerine hediye edilen her ânı bir ressam dehanın sanat eserini yaratması gibi yaşamaktadırlar. Onlardır ki, vakit varken tomurcukları toplamış, hayatın bilgeliğini elde etmiş ve hayal kurmaktan, her an yaşamaktan vazgeçmedikleri için uzun yaşamışlardır.
bilgelik 300x187 Mutluluk ve Hayat Yolu
Bir söz vardır: “Öldükten sonra unutulmak istemiyorsan, ya okunmaya değecek bir şeyler yaz, ya da yazmaya değecek bir şeyler yap.” Onlardır ki, güneşi çıplak elle tutmuş, ölümü sürgüne gönderircesine her anlarını hayatlarını ve hayat amaçlarını mükemmelleştirmeye adamış, okyanus içip fırtına yutmuşlardır. Kim midir bu ‘hayatın bilgeleri, veyahut Paulo Coelho ustanın deyimiyle ışığın savaşçıları? Kaç yıl mı yaşamışlardır? Benim ne onları özetlemeye cüretim var, ne de size kim olduklarını anlatmaya. Birçoğunun ve belki hepsinin ismini zaten hayatınızda en az bir kere duymuşsunuzdur. Bakın bu bilgeler kaçar yıl yaşamışlar?
Pablo Picasso (1881 – 1973) – 92 yıl
George Bernard Shaw (1856 – 1950) – 94 yıl
Lev Tolstoy (1829 – 1910) – 81 yıl
Konfüçyüs ( M.Ö. 551 – M.Ö. 479) 72 yıl
Mevlana Celaleddin-i Rumî (1207 – 1273) 66 yıl
Piri Reis (1465- 1554) – 89 yıl
Leonardo Da Vinci (1452 – 1519) 67 yıl
Yaşar Kemal (1923 – ) – 89 yaşındadır. Halen yazmaktadır. (Bu Bir Çağrıdır, 2012)
BU BİLGELER, KENDİ ÇAĞLARINA, DÖNEMLERİNE VE KOŞULLARINA GÖRE UZUN YAŞAMA LÜTFUNA ERİŞMİŞLERDİR. ÇÜNKÜ ÖMÜRLERİNİN SONUNA DEK, MÜCADELE ETMEKTEN, ZORLUKLARINDAN DERS ÇIKARIP ONLARA DİRENMEKTEN VAZGEÇMEMİŞLERDİR. ÇÜNKÜ, YAŞAMAK DİRENMEKTİR!
“Alıntı”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Farkındalığınızı Artıracak 5 Kişisel Gelişim Kitabı Bir Ömür Nasıl Yaşanır? – İlber Ortaylı “Kendimi geliştirmek istiyoru...