Duyguların Hamalı OlmayalımErgün Arıkdal

Evet duygular, şu meşhur duygularımız; en çok önem verdiğimiz nesneler. Duyguların geliştirilip deneysel doygunluğa ulaştırılabilmesi için biz insanlar bütün hareketleri türlü kalıplara sokarak yapıyoruz. Kimisi için vicdani olurken, kimisi için de nefsani oluyor bu tür hareketler. Duygularıyla birleşmeyen insan var mıdır acaba? Duygularının hamalı olmayan, ilerleyeceği yolu unutmayan, neden sonra sağ duyusunun önden ilerleyerek bıraktığı izleri takip etmek zorunda kalmayan insan acaba nerede? Bu soruları sormak gerekiyor.
Hepimiz duygularımızla özdeşleşiyoruz, Baştan aşağı öfke oluyorz; baştan aşağı sevgi oluyoruz. Baştan aşağı kin garez içerisinde olmakla, baştan aşağı merhamet ve acıma duygusu içerisinde olmak arasında bir fark yoktur. Bunlarduygularla özdeşleşmek demektir . Bizim için en büyük zorluk bu özdeşleşmenirı sınırlarını takip edememekten ileri geliyor. Her şeyimizde en uç noktalara kadar gitmek, her şeyi marjinal hale getirmek bizim en büyük zaafımızdır. Bu yüzden de duygularıyla birleşmeyen hiçbir İnsan yoktur. Çünki insan duygularıyla ancak varlığını sürdürmektedir.
Onun bütün tecrübesi beden içerisinde enkamasyon kanunlarına uygun bir şekilde yerleşmiş olduğu için, beden içerisindeki bütün bağlantıları duyguları vasıtası ile olduğu için, çevresiyle ve kendisiyle, yani madde ile olan bağlantıları duyguları ile kurulduğu için, duyguları ile birleşmeyen insan hemen hemen yoktur. Buradaki birleşmeden maksat işbirliği manasında değil, özdeşleşme, duygularının esiri olmak manasındadır.
Duyguların hamalı olmamak lazım. Hamal olmak başka, bir şeyi taşımak başkadır. Yani hiç durmadan ne olursa olsun, hiç dinlenmeden, hiçbir amacı olmadan başkalarının gayesine hizmet ederek mütemadiyen bir şeyi taşımak hamallıktır. Yani iradi ve vıcdani olmayan, gerçek bir hedefe bağlı olmadan yapılan işlerin çoğu da böyledir. "Bütün bu işin hamallığını da ben yapıyorum" diye de şikayet ederiz.
Yükler ağırdır, hafiftir, olabilir, olmayabilir, yani hedeflerimize ulaşmak jçin yapacağımız hareketlere uygun düşer veya düşmez; her şeyi bizim yapmamız manasına geliyor gibidir ama buradaki hamallık bütün yüküyle, bütün baskısıyla taşımak manasına.
Örneğin, küfelerle veya sırtlarına koydukları taşıma cihazlarıyla, büyük yüksek çuvalları veya balyaları taşıyan harnallar vardır. Onlar bütün güçleriyle, bütün ağırlıklarıyla, yani bellerineve ayaklarına verilen büyük basınçla yükü taşırlar.
Dikkat edersek burada bir basınç, fizik bir güç var. Manevi bir yük taşımak hamalhk değildir; bu işin fiziki yükünü taşıyoruz, yani duyguların en taşınmaması gereken hususlarını da taşıyarak, duyguları bütün adiliğiyle veya bütün yüceliğiyle veya bütün eksikliği veya bütün fazlalığıyla sırtımızda taşıma hamallığından bahsediyoruz. Zararlı olan duygusallık budur. Duyguya haddinden fazla yer vermektir.
Demek ki duyularımızın hamalı olduğumuz vakit ilerleyeceğimiz esas yolu unutmamız yüzde yüz, kesin bir şey. Yani yaşayışımızdaki maksat nedir? Yeryüzünde yapacağımız vazifeler, hizmetler nelerdir? Duygularımızın aşırı derecede esiri, onlarla aşırı derecede yüklü olarak yaşamak suretiyle asıl dünyaki hedefimizi de şaşırırız. Nereye gideceğimizi bilemeyiz çünki duygularımızı taşımaktan başka şeyimiz kalmamıştır. Vazifemiz ve hedefimiz kalmamıştır, hakiki hedefimizi kaybetmişizdir.
Bu husus bir yerde inanç kabuklarıyla kapalı olan bütün insanlarda da vardır. Onlar dünyaya neden geldiklerini bilmeden, sadeceinançlarının verdiği duygularının hamalı olmak suretiyle, onların ağırlığı altında ezilmiş kalmış, hedeflerini şaşırmış, yoldan çıkmış, yani kendi yollarında ilerlerken o yolun oyuncağı haline gelmiş kimselerdir. O yolun duygularının hamalı olduğumuz vakit, o yolun da oyuncağı oluruz. O zaman kendi hedefimize asla ulaşamayız. O yol bize hiçbir zaman faydalı olmamış olur.
Tabii burada bizim duygularımızın hamalı olmadan, hedefimizi kaybetmeden ilerleyebilmemiz için her şeyden evvel sağduyumuzu önden ilerletmek zorundayız. Her şeyde sağduyumuz bizden önce hareket etmelidir, bizden, önce ilerlemeli ve bize bıraktığı ışıklı izleri takip etme imkanı sağlamalıdır. Sağduyumuz varsa belki bu duygu hamallığmı kısmen boşaltmamız ve kendi gerçek hedefimize doğru ilerlememiz mümkündür. Böylece yozlaşmanın üzerimizdeki etkilerini azaltmamız, hatta kaldırmamız mümkün olabilir.
( Değişime Doğru - Ergün Arıkdal )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder