27 Temmuz 2012 Cuma


Kendini Affetme Meditasyonu:


Gözleriniz kapalı rahat bir şekilde oturun. Derin bir nefes alıp verin. Kendi görüntünüzü tüm bedeninizi gözünüzün önüne getirerek yüksek sesle ya da içinizden ona bakarak şöyle söyleyin:
Ben seni affetmeye niyet ettim.
Ben seni affetmeyi kabul ettim.
Yaptığın ve yaşadığın her şey için ben seni onaylıyorum.

Yaşadığın her şey senin kendi seçimin.
Verdiğin her karar senin kendi seçimin.
Ben seni tüm kararların ve seçimlerin için onaylıyorum.
Seni bir başkasının onaylaması gerekmez.
Ben seni onaylıyorum.
Yaşadığın her şeyin ruhsal gelişimin için bir deneyim
olduğunu kabul ediyorum.
Seni bu yolda sevgiyle serbest bırakıyorum.
Seni seviyorum.
Seni affediyorum.

Şimdi kalbinizden kendi kalbinize pembe ışıklar yollayın. Pembe ışıkları giderek yoğunlaştırın ve tüm bedeninizi pembe sularla yıkayın. Görüntünüze pembe kıyafetler giydirin. Ona sarılın. Ona dokunun. Onu sevdiğinizi hissettirin.
Ben seni seviyorum.
Sonra onu sevgiyle serbest bırakın. Siz pembeleri yolladıkça yüz ifadenizdeki yumuşamayı fark edebilirsiniz. Derin bir nefes alıp verin ve gözlerinizi açın.
Ben kendimi yüreğimde affediyorum.
“Olduğum gibi olduğum için” kendimi seviyorum.
Her halimle ben muhteşemim.

24 Temmuz 2012 Salı


5.Boyuta Taşınıyoruz

Dünya gezegeninde var olmak istiyorsak, gezegeni yuvamız kılabilmeliyiz. Gezegeni sömürmeden, parçalamadan, yok etmeden, dünyanın kölesi olmadan ve sahibi olmadan, gezegene “Yoldaş” olabilmeliyiz. Bu gezegende var olan her şeye yoldaş olmak; gezegenimizi yuvamız, insanları “kardeşimiz”, gezegendeki Bitki ve Hayvan Aleminin üyelerini de dostumuz kılmaktır.
Dostluğun, kardeşliğin ve barışın ve huzurun yaşandığı bir gerçeklik var.
Ve bu gerçekliğin adresi “biz” kavramında saklı.
“Biz” kavramının gerçekliğini insanoğlu henüz kavrayamadığı için sözcüklerde ne kadar eskitmeye de çalışsa, yeniçağın içinde devineceği zaman aralığı bizlik vadisinde mekan tutmuş ve mekanları yuvası kılmış durumda.
Bilinç denen zaman perdesi açılır ve katman katman tüm boyutlara serilir.
Bilincimizde “geçişini” yapmaya çalıştığımız boyut, her zaman konuşulan 3.Boyuttan 5.Boyuta geçişimiz, eskiden yeniye geçişimiz Bizlik Bilincine geçişimizle, kısaca “büyümemizle” ilgili.
Bilinç, aslında zamanın kendisidir. Çok boyutluluğunda ve tamamlanmış ve bütünlenmiş hali ile Kozmik Zekanın da 3.boyut realitesinde ifadesinden başka bir şey değildir.
“Gizli bir hazine idim, bilinmek istedim.” Bilinç denen zaman perdesi açılır ve katman katman tüm boyutlara serilir.
Şimdi içinde bulunduğumuz çok sınırlı olan 3.Boyut bilincinin zamanından, 5.boyut  bilinç genişliğine tekamül ediyoruz. Fiziksel bedenimizde ise çok büyük bir evrimsel sıçramayı gerçekleştirmek üzereyiz. 3.Boyut realitesi dualite alemi olduğundan sistemler ve ilgili içerikleri kaotik bir düzensizlikte devinerek, özgür irade yasasını gerçekle kılmaya alan açarlar. Ki varlıklar da ne olduklarının gerçeğine bireyselliklerinde inebilsin ve kendini gerçekleyebilsinler.
 Etrafımızda her şey eski gibi dursa da, aslında her şey yeni genişlemiş bir bilinç alanında olduğumuzdan  farklı bir konseptle farklı bir düzlemdedir.
Haliyle dulaite aleminin bilinmezlikler içinde olması ve varlığın bu bilinmezlikten doğan hali korku olarak deneyimlemesi ve ifadesi, varlıkta bir takım kalıpları da oluşturur. Korku karşısında verilen en büyük tepki kaçıp kurtulma tepkisi ve kalıbıdır.
Varlık dualite aleminde 5.Boyuta göre, 3 Boyutta kör sağır ve dilsiz gibi olduğundan, bilişe olanak veren zeka ile ilgili hiç bir melekesi de gelişmemiş olduğundan her zaman için bir tehlike karşısında kaçıp kurtulma otomasyonuna düşmektedir.
Dünyamızda, yeniçağa geçişimizden ve birlikte yeni bir gerçekliği olduruşumuzdan dolayı her şey çok belirsizdir. Etrafımızda her şey eski gibi dursa da, aslında her şey yeni genişlemiş bir bilinç alanında olduğumuzdan  farklı bir konseptle farklı bir düzlemdedir.
Her insan ruhu da bunu bilinçli olarak bilmese bile az çok algılayabildiğinden tepkisi de bu olan ne ise ondan kaçarak kurtulmaya çalışarak tepki vermeye çalışmaktadır.
Çünkü yeni olan bilinemez ve tanımlanamaz olarak algılanmaktadır içsel realitelerde. Fakat varlık tepkisini evrildiği ve geride bıraktığı realitenin kalıpları ile karşılık vermektedir.
Çaresi ise olanı anlamak ve yeniçağ realitesinin fiziksel davranış kalıplarını oluşturmak için gayretli olmaktır.
Çünkü 3.Boyuttan (eski ve dar bilinçten) çıkmak ve 5.Boyuta yeniye ve genişlemiş bilince geçmek, kaçıp kurtulmaya çalışmakla meşgul  olan nefsin küçük “beni” ile oldurulacak bir şey değildir. 5.Boyut alemi veya bilinci, BİZ denen bir boyutta veya Bizlik Vadisinde kurulmakta olan bir meskendir.
Küçük benin kavramları, yokluk, ikilik, açlık, sefalet, mücadele, rekabet, ayrılık ve daha başkaca kavramlar iken, Bizlik kavramları bolluk, bereket, kardeşlik, sulh, dostluk, işbirliği, paylaşım gibi Tek’lik kavramları ve idrakleri ile ilgilidir.
Bu nedenle 3.Boyut kavramları ile değil, bilincin genişlemesine olanak veren kavram ve idrakler üzre olmak ve o hallerde daimi bir Ol’uş halinde kalmak, sabretmek ve sebat etmek varlığın hayrına olacak ve bilincin genişlemesine hizmet edecektir.
3.Boyuttan kurtulmaya çalışmak varlığın kendisini yine kurtulmak istediği dar bilinç kalıplarında bırakacaktır.
Bu durum varlığın hayatında ayrılık çatışma mücadele ardı arkasına zorluklar olarak yansır. Halbuki sonsuz kabul içinde, işbirliği dayanışma, paylaşma ve destekleme amaçlı eylemde sevgi Ol’mak ve neşe odaklı Var Ol’ma hali, kişiyi 3.Boyut realitesinden  bizi kendi kendimizi yeniden doğurarak özgürleşme Yol’umuzda ustalaştıracak ve keşif alanlarımızı genişletecektir.
Zaman ve mekan boyutu oluşturur. Bu denklemde mekanın bir gerçekliği olmamakla birlikte, Varlık olarak -Zamanın- bir gerçekliği vardır. Ve mekan, her zamanın içinde saklı olandır. Boyutlar da yüksek realitelerin “mekan” kavramını oluşturur. Gerçeklikleri olmamakla birlikte sonsuz şimdinin denklemi içindedirler. Boyutlar varoluşun  büyük- kap-ları gibidir.
Bu nedenle dünyanın geçişinde veya insanlığın bilincinde yarattığı deneyim alanından yükselişinde, börtüsü- böceği dahil, göğü ile yeri arasında buluna her şey,  5.Boyuta zaman içinde intikal ederek orada ikamet edecektir. Zaman içinde -Şimdide- hep Birlikte 5. Boyuta yerleşeceğiz. Bir elbise gibi düşünürsek 3. Boyutun algısının, derinleşmiş birleşmiş ve genişlemiş Ol’An İnsan Varlığını tutamayacağını eninde sonunda çatlayacağını ve dağılacağını anlayabiliriz. Bu nedenle görülenin ardındaki gerçek, hiçbir şeyden kaçıp kurtulamayacağımızdır. Çünkü kaçıp kurtulacağımız bir şey bulunmamaktadır.
Her An dönüşmekte olan bir insanlık vardır.
Küçük benlerden ‘Biz’ olmaya ilerleyen bir insanlık.
Büyümüş genişlemiş ve derinleşmiş Varlığımızla daha büyük bir kıyafetin (5.Boyutun) içinde olacağız. Haliyle de alışmamız, yeni elbisemizi algılamamız, özelliklerini ve kolaylıklarını keşfetmemiz biraz güç olabilir ve zaman alacaktır. Neşe ve keşif tutkusu, küçük bir çocuğun meraklı gözleri ve yeniyi araştırma-keşfetme ruhu, keşfin muhteşemliğini ve tüm bu güzelliklerin hayranlığı bizleri Yaşama bağlayan yeni -neden- yollarımız olacaktır.
Geçiş; sonsuz şimdinin sonsuz An’ında gerçekleştiği için bir süreci kapsamaktadır. Süreç tıpkı bir kelebeğin kozasındaki belirsiz zaman gibi -dönüşümün- benzersiz kendine has zamanıdır.
Haliyle dönüşümümüz; geçişimizdir.
Gezegensel Bilinçliliğe geçişimizdir.
Geçiş; 5.Boyut Varlığına dönüşümdür. 5.Boyut kıyafetimizi giymektir.
Geçiş, kendi içinde tekamüldür.
Eski kendimiz; 3.Boyut alışkanlıklarımız; sürekli acıyı korkuyu ve ayrılığı yaratan deneyim kalıplarında devinme alışkanlıklarımızdır.
Yeni kendimiz ise belirsizdir. Belirliliği ise basitçe yeni Ol’masıdır.
Geçişin kendi dinamiğinde, her varlığın kendi yüreğinde yaşama ve yüreğindekini gerçek kılma cesaretinden  büyüyecek olan evrensel goblen, dokuma kumaş gibi ve diğer dönüşen varlıkların kalplerinden sevgiyle dokunan kumaşla birleşmesinden yeninin 5.Boyut kabı  oluşacak ve yeni kıyafet için görünmez eller, Sevgi Matrixini-Gobleni dokuyacaktır. Aynı şekilde insanların, sonsuz kabul, sonsuz şükran ve sonsuz şefkat içinden; birbirini desteklemesi, birbirinin kalbindeki iyinin güzelliğin kısaca “biricikliğinin” ortaya çıkmasına el vermesi gobleni birleştirmeye hizmet edecektir.
Bu nedenle insanlık olarak yeni ikamet edeceğimiz yerde 5.Boyutun en büyük özelliği Ol’An insanların birbiri ile dünya için ve yaşam için ve her bir insan için işbirliğini  paylaşımı desteklemeyi ifade etmemiz sevgiyle eylememiz hepimizin hayrınadır.
Bizlerin 5.Boyut kıyafetinin üzerinde Biz yazılıdır.
Bizler, 5.Boyuta taşınıyoruz.
Biz; kavramı bireyselleşmiş (Bir) varlığının “içinde-dışında” dengelenmiş, merkezlenmiş ve kendini hatırlamış varlıkların oluşturduğu -Bir- gerçekliktir.
Biz gittik. Birileri veya bir şeyler kalırsa 3.Boyutta, Bizlik kavramı ve gerçekliği de oluşmamış demektir.
5.Boyut; bir diğerinin içinde yaşam sevincini çoğalttıkça  ve diğerlerine hizmet ederek yaşamı destekledikçe görünür olacaktır. Bizler aynalara bakarak kendimizi görebilenleriz. Aynalarımızda yaşam sevinci neşe coşku ve anlamları var ettikçe var olabiliriz.
Bir kişi sevgiyse kendi ile insanlarla barışık ise  kalbi ferah zihni berrak ise ve ışıklı ise ferahlatıcı ise alacağı vereceği yoksa, geçişte olduğunun bilincinde, liyakatini kendine verebiliyorsa ve kendinden kendine dolabiliyorsa ve kendini de her An’da sonsuz kabul, sonsuz şükran ve sonsuz şefkat ile aşabiliyorsa sözlerin bittiği, keşfin başladığı yerdedir.
Bizlik vadisine yol almaktadır. Yol’dadır.
Bizlik vadisinde;
Kardeşlerimiz oradaysa biz de oradayızdır.
Kardeşlerimiz yoksa bizde orada yokuzdur.
Diğerleri yoksa, hiçbir şey yoktur.
Diğerleri varsa Biz ve Herşey oradadır.
Dünyaya neler olduğu,  Biz’e  neler olduğu ile ilgilidir…
Biz, İnsanlık Ailesi olarak ‘Biz’ oluyoruz ve canlanıyoruz.
Ortak tek bir Gezegensel Bilince doğru yol almaktayız…
Gezegensel Bilinci doğuran O’ndaki her bireyselleşmiş İnsan’dır. Nokta’dır
O Ol’AN, Sonsuzlukta….. nokta nokta….. Ne işlemekte ola ki …..?
Ezel Ebed  AYNA’sındaki  AŞK Ol’anı mı …..?
İnsanı mı?
Nigün Nart

Haydi Gül
Nasıl güzel bir şeydir gülmek değil mi? Kahkahaların içinde geçen dakikalar, yaşam enerjisi depolamak. Yüzümüz ne kadar değişik bir hale gelse de, karşımızdaki o anı yakalamak adına bizimle birlikte gülümser, umursamaz ‘tipsiz’ simamızı.Haydi Gül
Aslında insanlar gülünce; gecenin o zifiri karanlığını ışıldatmaya nasıl ki ay yetiyorsa, işte öyle yetiyor karşısındakine umut olmaya, neşe olmaya. Kimi zaman tek bir kelime yeter insanın yüzünü bu güzelliğe dair germeye, kimi zaman da bir anının akla düşmesi yeter. Gülmek gerçekten neşe kaynağıdır, hele ki kahkaha insana 1 aylık yaşam enerjisi bile verebilecek güçtedir.
Ağlamak bizim için ‘arınmak’ aslında, onu kullanmalıyız.
Şimdi değinmek istediğim konu biraz da madalyonun öteki yüzü; ağlamak. Bana sorarsınız ağlamak da gülmek kadar gerekli ve kullanılmalı. Kesinlikle bazı ufak şeyler için bile gözyaşı dökmeyi seçmeliyiz. Ağlamak bizim için ‘arınmak’ aslında, onu kullanmalıyız. Her ağlamanın arkasından gülücüklerin ‘geleceğini’ unutmamalıyız. Onlar aslında birbirini kabul etmiş birer üvey kardeş gibiler ve bizim bünyemizi baba gibi görmektedirler. Yani ihtiyacımız oldukça biz onları, ihtiyaçları oldukça da onlar bizi çağırabilmeliler.
Tabi bazı ayrımları ihmal etmemek gerek; güleceğiz diye kimseyi aşağılayıp rencide edip kendimize malzeme çıkarmamıza gerek yok. Ya da yaşanan acı kayıpların ardından dökülen gözyaşları tabi ki istisna olarak kayıtlara geçmeli. Benim bahsettiğim şey günlük yaşantımızda ağlamayı ve gülmeyi yeteri kadar kullanmamız.
Hem ağlamak hem de gülmek bizim duygularımızı yeşerten en temel besin! Duyguları besinsiz bırakırsak zamanla körelir, çürür ve yok olur. Sonrasında yalvarsak da yakarsak da yerine gelmeyecek bir şeyi kaybetmiş oluruz. Hayatın gidişatını gülmek ve ağlamak belirlemez belki ama etkileyebilir. Uzun soluklu neşeler ve kederler bizim karakterimizi ciddi anlamda değiştirebilir.  Biz izin verdiğimiz sürece, suratımız da şekilden şekle girebilir, hayatımız da. Yeter ki biz onu hangi yöne iteceğimizi doğru teşhis edelim. Hayatın içinde siyahlar da var beyazlar da, ama genel tanımlamada nasıl hepsi ‘renk’ adı altına sığınıyorsa,  biz de bazı şeyleri ört bas etmeyi bilmeliyiz.
Sebepleri ne olursa olsun, hayat enerjinizi düşürmeyin, moralinizi yüksek tutun. O zaman zaten üzüntü sizden uzak durmayı yeğler. Zor zamanların aşılması bazen güç olur ama önce kendinize inanırsanız, mükâfat bir gün elbet sizin olacaktır. Siz siz olun yüzünüzden gülücüğü eksik etmeyin.

20 Temmuz 2012 Cuma


MUTLU OLMAK İÇİN 12 TEMEL MADDE
Her geçen gün araştırmalara, teorilere bir yenisi daha eklenen dünya bilimi ve bilim adamları bu sefer farklı bir konuda araştırmalar yapıyorlar. Türkiye’nin önde gelen yazarları da bu konuda insanları aydınlatmaya ve iyiye yönlendirmeye çalışıyor. Araştırma yapılan konu “mutluluk”
Mutluluğun sırrını çözmeye ve mutlu olmanın evrelerini tanımlamaya çalışan pek çok bilim insanı, yazar ve araştırmacı bulunmakta. İnsanlar nasıl mutlu olmalı? İnsanlar nasıl mutlu olur? Her zaman mutluluk mu lazım? gibi sorunların cevaplarında sonsuz yanıt bulunan bu soruları çözmeye ve aydınlığa kavuşturmaya çalışıyorlar.
mutlu 225x300 Mutlu Olmak İçin 12 Temel MaddeÜnlü filozof ve bilim insanların mutluluğa değindiği pek çok anlamlı sözler var sizlere bir kaç tanesini paylaşalım istedik;
> Mutluluğun değerini, onu kaybettikten sonra anlarız. Plautus
> Mutsuzluk yanlış düşüncelerimizin ürünüdür ve bizden kaynaklanır. Tomas Gonzaga
Bu iki sözde “mutluluk” teması anlatılmak istenmiştir ancak nedense anlamları bambaşka ifadeler etmektedir. Mutluluk göreceli bir kavramdır.
Belirli bir teoreme dayalı olan mutluluk ve insanoğlu ile olan ilişkisine baktığımızda bilim insanları tarafından hazırlanan “İnsanların mutlu olmasına yetebilecek 12 temel sonuç” isimli 12 maddeyi inceleyelim;
1. Yaptığından hoşnut ol:
Mutlu insan yaptığı şeyi para veya şan için yapmaz. Hoşlandığı için yapar. Sevmediğin işi yapma.
2. Bugünü yaşa:
Geçmişe takılma. İdealize edilmiş bir geleceğe de. Mutlu insan şu an için yaşar.
3. Mutluluğu seç:
Hayatını bir öykü gibi düşün. Ona yön verebileceğini hayal et. Bu esneklik olumlu düşünmeye yol açar.
4. Kaderci olma:
31 ülkede yapılan araştırma hayatını değiştireceğine inananların kadercilerden daha mutlu olduğunu gösterdi.
5. Yalnız kalma:
Mutluluğa diğer insanlarla ve onlardan alınan destekle ulaşırız. Ayrıca evlilerin bekârlardan mutlu olduğu belirlendi.
6. Meşgul kal:
Zevk almanın en iyi yolu sürekli başkalarının eşliğinde zengin ve aktif bir sosyal yaşamdır.
7. Kıyas yapma:
Hırs sağlıklıdır ve mutlu eder. Ancak kıskançlık mutsuz eder.
8. Kendin ol:
Başkalarının senin hakkında ne düşündüğüne önem verme.
9. Tasayı bırak:
Kendini fazla ciddiye alma. Mutlu insan kaygıların yüzde 90′ının boş olduğunu bilen insandır.
mutlu olmak için Mutlu Olmak İçin 12 Temel Madde
10. Organize ol:
Dağınık, bohem tiplere özenme. Planlı ve organize insanlar daha mutlu.
11. Pozitif düşün:
Mutlu insanın sloganı: Kötü hislerden kurtul, yoksa onlar senden kurtulur.
12. Mutlu olduğunu bil:
En mutlu insanlar mutlu olduklarının farkında olanlardır.
Mutlu olma yollarını beraber inceledik artık mutlu olmak için nedenleriniz var!

18 Temmuz 2012 Çarşamba



HAYATA DAİR
Hayatın ince çizgisinde, ölümle kalım arasında yaşadığımız koca ömürde, her an sadece bir kere yaşanır. Bir kere görülür ve bir kere hissedilir. Bunun ne tekrarı ne de benzeri yaşanmaz. Bazen dersin ya; keşke yaşamamış olsaydım diye. Yaşadığın her anın yaşamaya değer olduğunu bilerek söylersin aslında bunu. Bilirsin ki; gün gelecek bunu da hatırlamıyacaksın.
Unutmak kolaydır hatırlamaktan. Hayat o kadar yaşanası güzel ki; ne acıyı hatırlarsın ne de anı tekrarlarsın. Hiç olmadı bir çırpıda tüm hayatını değiştirirsin. Herşey o anki kararına bakar. Ve bir bakmışsın bambaşka bir yerde bambaşka bir kişi olmuşsun. İlkokul anıları gibi… Unutulur herşey. Zaman öyle bir ilaç olurki yaraya, kapanan yaranın izi bile görünmez sen bakmadıkça.
hayat Hayata Dair
Gel gelelim onca sene arkadasım dediğin cocukları bile unutmuşsun. Oynadığın oyunları, söylediğin şarkıları, dinlediğin masalları, ağladığın sevgileri ve güldügün anları… Hepsi hafıza okyanusunda boğulup gitmis. Aramak için çaba harcamadığın sürece asla bulamazsın.
Küçükken gözünü kapatırsın ve çocukluk aklınla, yetişkin olabilmeye calışırsın. Düşünürsün… Onun yaptıklarının ne hissettirdiğini anlamak istersin. Sabah okula gitmemenin, sınav endişesi taşımamanın, istediğin zaman evde televizyon izlemenin, kimseye hesap vermemenin ne kadar keyifli olabileceğini… Ve tatlı bir rüya görebilmek için gözünü yumarsın. Sana okadar uzak gelirki, sanki daha bir ömür yaşayacakmışsın bu çocukluğu gibi, şimdiden sıkılırsın çocuk olmaktan.
hayata dair Hayata DairGözlerini açtığında bir bakmışsın ki, çocuğun senin gibi olabilmeyi düşlüyor. Ve sende onun gibi… Sınav heyecanını, tek sorumluluğunun okul olduğunu, herşeyden bir haber dolaşmanın nekadar güzel olduğunu hatırlamaya çalışırsın. Ama hatırlayabildiğin tek şey; birzamanlar senin de çocuk olduğundur. Nasıl yaşadığını, neler hissettiğini çoktan unutmuşsundur. Zaman kum misali akıp giderken parmaklarının arasından, geleceği düsünmek ağır gelir sana. Bir zamanlar büyümek isteyen sen, çocuk olmayı özlersin. Ayrıca tek sıkıntın çocuk olamamakda değildir… Sırtında taşıdığın sorumluluğun senden kopardıklarını bile bilmezsin çoğu zaman. Belki sen dünyaya ne verdin bilirsin, ama dünya sana ne verdi asla bilemeyeceksin.
Yaşamımız boyunca cennet ve cehennemin gerçekliğini merak eder, somut deliller ararız kendimize. Belki zihnimizi belki de ruhumuzu kandırabilmek icin. Asıl önemli olan ise; hayatındaki cennet ve cehennemi bulabilmektir. Ulasılması en kolay cennet dünyadadır. Kaderden çok kendimiz yön veririz hayatımıza. Herşey zihnimizden geçen tek kelimeye bakar… Mutluluk evet ve hayır arasındadır, cesaret yapabilirim yapamam arasında, umut olabilir olamaz, başarı da başaracağım ve başaramayacagım arasındadır.
İnce bir çizgide tüm hayatımız. Ya doyasıya yaşarsın, ya da devamlı bir gün yaşıyacağını hayal edersin.
Aç zihninin pencerelerini, kaldır gözündeki perdeleri, her nefesinde aldığın yaşam mucizesini içine doldur ve…
Sana sunulanı değil! Hayalinde yaşattığın hayatı yaşa.
Sedef Seçer

15 Temmuz 2012 Pazar



YALNIZLIK
Bu sabah işe gelirken radyoda bir şarkı dinledim. Ve sözleri gerçekten hoşuma gitti. Söz verdim yarına güzel olacak, ay dolunay sabah çok uzak, üstüme düşen gölgene baktım, aşkın tenime çok yakışacak. Emir ve Gülşen’in birlikte söylediği bir şarkıydı. Dikkatle dinleyince bu şarkının aslında bir dilek olduğunu hissedebilirsiniz.
Sıkça yaptığım seanslar ilişkiler üzerine. Yeni bir ilişkiden çıkmış ya da doğru eşin hayatına girmesini isteyen kişilerle yaptığım seanslarda gördüğüm en önemli ortak özellik umutsuzluk. Duyduğum tek şey ise; böyle biri kaldı mı kİ? O zaman onlara şunu soruyorum; ‘Peki siz yeterince iyi değil misiniz?’
mutluolmak Söz verdim yarına güzel olacak
Unuttuğumuz şey şu, umutsuzluğa kapıldığımızda odağımızı gerçek bir aşka çeviremiyoruz. Odağımız daima dileğimizin gerçekleşmediğinde olursa bunu elde etme şansımız zaten yoktur. Eminim Edison ampulü icat ederken edememeyi düşünmemiştir. Yani evlenmeyi isterken evlenememeyi düşündüğünüzde kendi kalesine gol atmak için ters yöne koşan futbolculardan farkınız kalmaz.
İşte bu yüzden bu şarkıyı çok sevdim. Bu sözlerde henüz doğru eşinizle tanışmamış olsanız bile, aşkının size çok yakışacağına dair bir inancınız var. Yarınlardan umutlu. Eğer doğru eşin hayatına girmesini istiyorsanız önce niyet etmelisiniz. Çok basit, doğru eşin hayatıma girmesine niyet ediyorum. İçinizi yaratıcı gücün sonsuz şefkati ve sevgisiyle doldurmalısınız. Şefkati ve sevgiyi her şeyde görmelisiniz. Kötü olanı zaten biliyorsunuz, bu nedenle daima iyi olanı görün. Önce kendi güzelliğinizi görmeye başlayın. Güldüğünüzde gözlerinizin içinin nasıl parladığına daha önce dikkat etmemiştiniz değil mi? Şimdi tekrar aynanın karşısına geçin. Kendinize gülümseyin. Şu telkini alışkanlık haline getirin. Her gün her bakımdan daha güzel oluyorum.
Siz sadece telaşla aramaktan vazgeçin. Aramak sahip olamamak demektir. Ruh eşinizi ise zaten ona sahipmişsiniz gibi davrandığınızda bulabilirsiniz. Peki zaten sahipmiş gibi davranmak ne demektir? Bir düşünün, bugün hayatınızın aşkıyla karşılaşmış olsaydınız, nasıl hissederdiniz? Mutluluktan gözlerinizin içi gülerdi, kullandığınız kelimeler mutluyum şeklinde olurdu, dünyayı elinizin altında hissederdiniz, birkaç kilo fazlanız vardıysa da aşık olduktan sonra kaybolup giderdi. İşte şimdi de böyle olmalısınız. Çünkü sahipmiş gibi davranmak odağınızı sürekli elde etmek istediğiniz arzunuzda tutar. Eğer düşünceleriniz sürekli neden hala onunla karşılaşmadığınız yönündeyse sizi temin ederim asla karşılaşamayacaksınız.
Bilin ki siz kalbinizi sonsuz sevgiyle doldurduğunuzda evren de size aynı şekilde karşılık verecek. Tebrizli şemsin de o güzel cümlelerinde söylediği gibi;
Başkalarından sevgi, saygı ya da ilgi bekliyorsan önce kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen bir insanın sevilmesi mümkün değildir. Eğer sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı sevin. Yakında gül yollayacak demektir.
mutlu 300x225 Söz verdim yarına güzel olacak  Tebrizli Şems
Şuanda kendinizi terk edilmiş, aldatılmış, yalnız ve mutsuz hissediyor olabilirsiniz. Ama bilin ki başınıza gelen en kötü şey asla gelebilecek en kötü şey değildir. Ve mutluluk haline dönüşmeyecek felaket yoktur. Çünkü şuanda negatif olarak hissettiğiniz her şey sonradan sizin iyiliğinize yarar ve şükredersiniz.
Yeni bir aşk ya da ruh eşinizi bulmak için ise tek yapmanız gereken aşka hazır olmaktır. Sizi yaratan gücün rehberliğini ve yardımını kabul edin. Ve ona güvenin. O’nun her şeye gücü yeter. Siz daima hazır olun ve kalbinizi aşka açın, bu yaydığınız mutluluk dolu enerji her zaman doğru kişiye ulaşır ve onu size getirir. Bu yan kapı komşunuzda olsa dünyanın öbür ucundaki her hangi biri de…Öyle olmasını isteyin. Öyle olsun.
Amin, öyle olsun demektir. Dualarımızın sonunda amin demez miyiz? Amin deyin öyle olsun.
Ve söz verin yarınınıza her şey güzel olsun.
Sevgilerimle,
İnci Aktaş

12 Temmuz 2012 Perşembe


En iyi meditasyon kitapları

Vakti olan veya olmayanlar; farkındalık kazanmak, mutluluğu, sevgiyi, sonsuz huzuru yakalamak isteyenler için seçtiğimiz meditasyon kitapları.

En iyi meditasyon kitapları
Meditasyon ‘düşüncesiz farkındalık’ konumu, ‘anı deneyimleme’dir. Meditasyon yaparken dikkatinizi geçmişe ya da geleceğe, kısacası gerçekten uzağa götürecek hiçbir düşünce yoktur. Kişi meditasyon esnasında sadece ‘şu an’ı deneyimler. Şu an tek gerçektir; orada ne geçmiş vardır, ne de gelecek. Meditasyon, bu deneyimleme esnasında kişinin tamamen farkında olmasını içerir. Yani bu bir uyku veya trans durumu değildir. Bu saf farkındalık da insanın içindeki sonsuz huzur, mutluluk ve sevgi kaynağı olan ruhunu hissetmesinin sağlar.

Sogyal Rinpoche, Osho (Bhagwan Shree Rajneesh)ve Jack Konfield Zihin Kapılarının Ardındaki Sessizlik adlı kitabında meditasyon yapmayı öğrenmenin armağanı, bu yaşamda kendinize verebileceğiniz en büyük armağandır diyor. Bunun nedenini de meditasyonu çok güzel ifade ederek açıklıyor…
Meditasyon Duyarlılıktır.
Meditasyon Özgürlüktür
Meditasyon Sessizliktir.
Meditasyon Bilimseldir.
Meditasyon Tanık Olmaktır.
Meditasyon Uyanıklıktır.
Meditasyon
 Yaratıcıdır.
Meditasyon Gerçeklerden Kaçış Değildir,
Meditasyon Zekadır.
Meditasyon Farkındalıktır
Meditasyon Anlayıştır.
Meditasyon Keyiftir.
Meditasyon Gevşemedir.
Meditasyon Sakinliktir.

Krishnamurti ise Meditasyonlar adlı kitabında şöyle diyor:
Meditasyonun ne başı vardır ne de sonu.
Bir yağmur damlası gibidir.
O damlada tüm dereler, devasa ırmaklar, denizler ve çağlayanlar vardır.
O damla yeryüzünü ve insanı besler; o damla olmasa dünya çöl olur.
Meditasyon yoksa kalp çöle, kurak toprağa döner.


İşte ister derinlemesine meditasyonun içine girmeye hevesli olanlar için, ister vakti az olanlar için birbirinden çeşitli meditasyon kitaplarından seçtiklerimiz....



Zihin Kapılarının Ardındaki Sessizlik 
Sogyal Rinpoche, Osho -Bhagwan Shree Rajneesh, Jack Konfield (Okyanus Yayıncılık)
Meditasyon yapmak, ''yanılsamalı" yaşantımızdan bütünüyle kopmaktır, çünkü rekabetin, sahip olma hırsının veya açgözlülüğün, şiddetli ve kaygı verici savaşımın bulunmadığı kaygılardan ve sorunlardan bağımsız bir durumdur. Ne kabul ne de direnmenin olduğu hırstan uzak bir durumdur, ne umut ne de korku vardır onda, doğal saflığın boşluğunda bizi tutsak etmiş olan tüm bu duyguları usul usul salıvermeye başladığımız bir durumdur bu… Meditasyon yapmayı öğrenmenin armağanı, bu yaşamda: kendinize verebileceğiniz en büyük armağandır.

Yeni Başlayanlar İçin Yoga ve Meditasyon 

Esra Bilal, Lütfü Bozkurt (Okyanus Yayıncılık)
Binlerce yıllık geçmişi olan Yoga öğretisi, yoğun yaşam temposunun getirdiği bedensel ve zihinsel gerginlikleri gidererek, yaşantımızı daha huzurlu, daha doyumlu yapmakta en etkili yöntemlerden biri olarak günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Strese son vermek ya da bedensel ağrılardan (baş ağrısı, bel ağrısı, omuz ağrısı vb.) kurtulmak istiyorsanız; sağlığınızı ve canlılığınız korumak, yürüyüşünüzü, duruşunuzu, nefes alışınızı daha rahat daha akıcı kılmak gereksinimi duyuyorsanız, ya da daha az öfkelenip daha hoşgörülü olmayı, daha çok özgüven kazanarak ruhsal sorunlarınızla daha kolay baş etmeyi diliyorsanız; temel Yoga ve Meditasyon uygulamalarını içeren bu kitap size yararlı olacaktır… (Arka Kapak)

Meditasyon: Yegane İlaç 
Osho Bhagwan - Shree Rajneesh (Ganj Kitap)
Sadece tek bir anlığına bile herhangi bir şey yapmıyorsan, son derece rahatlamış bir halde merkezinde olursun: Meditasyon budur. Meditasyon eyleme karşı değildir. Hayattan kaçmak zorunda değilsin: Sen kasırganın merkezi haline gelirsin. Hayatın sürer, o gerçekten daha yoğun bir şekilde daha coşkulu, daha net, daha vizyonlu, daha yaratıcı olarak sürer. Ama sen yine de aynısındır, sadece tepelerdeki bir gözcüsün, basitçe etrafında neler olduğunu gözlüyorsun. Sen yapan değil, gözleyensin. (Tanıtım yazısından)

Zamanı Az Olanlar için Meditasyon Zihinsel Huzur için Altmış Saniye 
Dawn Groves (Okyanus Yayıncılık) 
Çoğunlukla karmaşa, cehalet, şiddet, yanılsama ve kaos'un hüküm sürdüğü bir dünyada sakin, şefkatli ve basiretli kalma yeteneğine şiddetle ihtiyaç vardır. Meditasyon uygulaması yargısız gözlem sanatı aracılığıyla bu nitelikleri geliştirmemize yardımcı olabilir. Meditasyon, yapabileceğimiz uygulamaların içinde belki de en sağlıklı, en güvenli, en az vakit alıcı ve en canlandırıcı olanıdır. Gizemli ve soyut olmanın çok ötesinde günlük hayatın stres ve gerginliklerine doğrudan tatbik edilebilir. Bedensel olarak, uygulamayla gelen derin gevşeme kan basıncını düşürür, kasları rahatlatır ve hafif esnemeyle birlikte bedenimizdeki gerginliği alır. Psikolojik olarak meditasyon, anlayışlı olmayı ve şefkati öğretir. Duygu ve düşüncelerimize kapılıp harekete geçmeden önce net bir şekilde farkına vararak genel anlamda davranışlarımızı iyileştirir. Aynı zamanda dikkatimizi keskinleştirerek aşırı strese girmeden bir iş üzerinde yoğunlaşmamızı kolaylaştırır. Zamanı Az Olanlar İçin Meditasyon kitabı karmaşık ve yoğun yaşantımıza meditasyonu uyarlamak için basit bir yöntem sunuyor. Birkaç saniyeden birkaç saate kadar her zaman dilimine uyarlanabilir, dikkati ayakta tutmak, farkındalık duygusunu geliştirmek, konsantrasyon gücünü yükseltmek için otururken, ayakta dururken ya da yürürken yapılabilecek uygulamalar var. Bu uygulamalar işte, evde veya yaşamımızın herhangi bir alanında rahatlıkla yapabileceğimiz türden.

Meditasyon 
Bill Anderton (Gün Yayıncılık)
Bu rehber kitap, gün geçtikçe önem kazanan meditasyon konusuna kapsamlı bir giriş sunuyor. Meditasyon öğretmeni Bill Anderton, geleneksel yaklaşımları ve meditasyon teknikleri aracılığıyla, meditasyon dünyasına girmenize yardımcı olacak bilgiler sunuyor. Meditasyon nedir ve uyguladığınızda neler olur? Uygulama nasıl olmalı, yapılması ve yapılmaması gereken önemli noktalar nedir? Rahatlama tekniklerini ve olumlu düşünme sistemini nasıl kullanacaksınız? Zihinsel, bedensel ve ruhsal yaratıcılığınızı meditasyon nasıl arttırır? Her zaman uygulanabilecek meditasyon teknikleri… Meditasyonun çekici dünyasına ilk adımınızı atıyor ve tüm yararlarından faydalanmak istiyorsanız, bu kitap tam size göre!



Meditasyon
James Hewitt (Akaşa Yayınları)
Başlangıçta Doğu'ya has bir yöntem olan meditasyonu günümüzde milyonlarca Amerikalı ve Avrupalı stresten, saplantılardan kurtulmak ve içsel huzura kavuşmak için her gün uygulamaktadır. Günümüzde bilim adamları da meditasyonun fiziksel ve zihinsel sağlığa büyük katkıları olduğunu konusunda aynı fikirdedirler. Ancak, hepsinden önemlisi, meditasyon, insanın akıl ve mantık yoluyla sırrına ulaşamadığı evrensel gerçeklere derin bir sezgi ve farklı bir algılama yoluyla ulaşmasını sağlayan en etkili yoldur. Ruhsal gelişmede sezgisel bilginin rolü çok önemlidir. Meditasyon sürecinde zihne ilham dolar, sezgisel bilgi akmaya başlar ve kişi üstün bir bilinç haline ulaşarak öz benliğiyle ilişki kurabilir. Bu kitap Doğu ve Batı'da uygulanan meditasyon konusunda açık ve kolayca uygulanabilecek, çabuk sonuç alınabilecek bilgiler veriyor. Sadece tek bir ekole bağlı kalmadan, değişik meditasyon yöntemlerini inceliyor ve bunların denenerek en uygun olanın seçilmesini öğütlüyor.

Meditasyonlar 
J. Krishnamurti (Ayna Yayınevi)
Krishnamurti (1895-1986), Hindistan'ın güneyindeki küçük bir köyde başlayan yaşamının sınırlarını aşarak, 20. yüzyılın en büyük tinsel öğretmenlerinden biri oldu. Yaşamı boyunca, yeryüzünde barış olması için tek yolun insan psişesinin dönüşümü başarmak için herhangi bir yol, bir yöntem yada yardım edebilecek bir guru, bir tinsel yetke yoktur. Bu dönüşüm her birimizin kendi içimizde keşfetmesi gereken bir hakikattir. Bu kitap, Krishnamurti'nin kitaplarından ve konuşmalarından kısa alıntılar biçiminde derlenmiştir ve onun meditasyon öğretisi üzerine en özlü görüşlerini içermektedir.
Meditasyon düşüncenin ötesinde bir dikkat halidir; insana yetkeden ve hırstan, korkudan ve ayrılıktan tam bir özgürlük sağlar. Krishnamurti şöyle der: "Meditasyonun ne başı vardır ne de sonu. Bir yağmur damlası gibidir: o damlada tüm dereler, devasa ırmaklar, denizler ve çağlayanlar vardır; o damla yeryüzünü ve insanı besler; o damla olmasa dünya çöl olur. Meditasyon yoksa kalp çöle, kurak toprağa döner.”

Nefesin Gücü 

Sermed Tezel (Opus Yayınları)
Nefes, siz farkına varmasanız dahi, size kendini aldırır, verdirir ve bu yaşamı size "geçiştirir". Bir de siz, kendi istek ve iradenizle nefes almayı deneseniz; görebilseniz keşke bu yaşamda daha başka neler gizlendiğini, daha ne tatların doyumuna rastlayamadığınızı... Nefesinin farkına varmayan insan kendininkinden çok başkalarının yaşamını sürdürür. Nefesi kanıksamak, bu yaşamı ıskalamaktır… (Tanıtım yazısından)

Pratik Meditasyon Tekniği 

J. F. Boeckel (Remzi Kitabevi)
Kendinizi aşırı baskı altında, gergin ve yorgun mu hissediyorsunuz? Yaşamın ellerinizden kaçıp gittiğini mi düşünüyorsunuz? Günlük yaşama ayak uydurmakta zorluk mu çekiyorsunuz? İç dengesizlik, huzursuzluk ve kaygı, içinde yaşadığımız çağın en tipik rahatsızlıklarıdır. İnsanın bütün bunlardan kurtulması ve kendi varlığının bilincine varması için en yararlı yol Meditasyon'dur. Meditasyon sayesinde kendi içinize dönerek, yaşamla aranıza mesafe koyma fırsatını bulacak; günlük sorunlarla başa çıkabilmek için gereken enerjiyi toplayacak ve kendinizi daha iyi tanıyacaksınız. Ünlü Meditasyon uzmanı Johannes F. Boeckel bu kitabında, herkesin kolaylıkla öğrenebileceği pratik meditasyon yollarını açıklıyor.

Aydınlanmaya Giden Yol Meditasyon Kitabı

Ramm Dass (Okyanus Yayıncılık)
‘Aydınlanmaya Giden Yol’ günümüzde meditasyon üzerine yazılmış en kapsamlı kitaplardan birisi olarak kabul edilmekte. Doğu ve Batı'da meditasyon uygulamasını, aydınlanmayı içselliğe dönüştürmüş bilgelerin yaşam deneyimlerinin, öğretilerinin yer aldığı bu kitap bir tür kılavuz kitap niteliğinde. Kitabın yazarı Ramm Dass altmışlı yılların başında Harvard Üniversitesinde LSD gibi sentetik uyuşturucuların bilinç üzerinde yarattığı etkiler üzerine bir araştırma programına denek olarak katılmış ve araştırma programı sonucunda uyuşturucunun bilinç ve beden üzerindeki olumsuz etkisini, sınırlıklarını ve yarattığı sahte özgürlük duygusunu kendi zihninde ve bedeninde deneyimlemiş. Dass'ın bilincin değişik hallerine, zihinsel özgürlüğe duyduğu ilgi onun doğu öğretileriyle tanışmasına ve Hindistan'a gitmesine neden olmuş. Hindistan'da bir Gurunun gözetiminde Raja Yoga ve Meditasyon çalışmış ve Amerika'ya döndükten sonra edindiği öğretiyi kitaplar yazarak ve konferanslar vererek insanlarla paylaşmış. Kendi yaşam deneyimlerinin de yer aldığı kitabın sonunda Meditasyonla ve diğer doğu öğretileriyle ilgilenenler için bir rehber bölüm de bulunuyor.

Stresle baş etmenin yolları…

Stresi yenecek gücü kendimizde bulmayı hangimiz istemeyiz ki? Birkaç pratik yöntemle stresiz, sakin bir gün geçirebilirsiniz.

Stresle baş etmenin yolları…
Stressiz bir hayat mümkün değil. Ama korkmayın, çünkü azıcık stres aslında sağlıklı ve keyifli bir yaşam için gerekli. Elbet üzüntünün, mutluluğun, heyecanın bir dozu olduğu gibi yaşadığınız gerginliğin de bir dozu olmalı. Çünkü stres, dozunu aştığı anda hayatınıza ve çevrenize hiç de ummadığınız zararlar verebilecek bir güce sahiptir. En önemlisi; baş ağrısından kalp rahatsızlıklarına, yüksek tansiyondan mide hastalıklarına kadar birçok sağlık probleminin altından stres kendini gösterir.

Stresi öngörmek, engellemek pek de kolay bir şey değil. Ama en azından onunla başa çıkmayı deneyebilirsiniz. Nasıl mı?

İlk adım stresi tetikleyen etkenleri bilmek ve bunları hayatınızdan çıkarmak. Yani içki içmemek, sigara tüketmemek, problemlerden korkup kaçmamak, ilaç kullanmamak ve aşırı yemeden uzak durmak…

İkinci adım sizi strese sokan şeyleri bulup, yavaş yavaş kendinizi onlardan uzaklaştırmak. Mesela sürekli bilgisayar ekranına bakmak sinirlerde gerginliğe sebep olabiliyor veya şehir trafiğinde -özellikle bir kadın olarak- saatlerinizi geçirmek oldukça negatif elektrik yüklenmenize neden oluyor. Bu gibi durumlarda bilgisayarın hayatınızdaki yerini azaltıp, araba yerine daha farklı ulaşım yollarını tercih edebilir ve bu şekilde stres kaynaklarını ortadan kaldırmış olabilirsiniz.

Üçüncü adım ise stresi hissettiğiniz anda yarım saatlik güzel bir uyku uyumak veya ortam buna elverişli değilse belki çıkıp biraz yürüyerek, bir süre yalnız kalıp kendinizle konuşmayı denemek. Ayrıca stres doluyken yaptıracağınız güzel bir masaj veya edineceğiniz keyifli bir hobi de vücudunuzun gevşemesini, kafanızın rahatlamasını sağlayacaktır.

Stresinizi yatıştırmak, sakinliğe kavuşmak için size birkaç keyifli önerimiz var:

• Sıcacık bir banyo da vücudumuzun tamamen gevşemesine yardımcı olur. Küvetinizi rahatlatıcı özellikte banyo ürünleri kullanarak doldurmanız da bu keyfi ikiye katlar. Bu konuda Lush’ın banyo toplarının üstüne yok! Su dolu küvetinize attığınızda erimeye başlayan bu aromalı ürünlerin arasından istediğinizi seçebilirsiniz.

• Kendinize mini meditasyon uygulayın. Bacaklarınızı kavuşturup yere oturun. Kalçanızın bitimine yastık koyun ve sırtınızı dik tutun. Tamamen nefesinize odaklanıp uzun ve derin nefes alıp verin. Ne kadar rahatlatıcı olduğuna inanamayacaksınız.

• İşten eve geldiğinizde bütün ışıkları kapatın ve mum yakın. Sessizlikte muma odaklanmak ve kafanızı boşaltmak oldukça sakinleştirici oluyor. Özellikle kokulu ve aromalı mumları tercih edebilirsiniz.

• Çayın rahatlatıcı etkisini değerlendirin. Mesela Lipton’un Zencefil Limon çayı limonun ferahlatıcı özelliği sayesinde hem dinlendirici, hem de lezzetli. Eğer onu tercih etmiyorsanız Doğadan’ın rahatlatıcı özellikli Melisa yaprağı, rezene ve nane içeren çayı Relax’i deneyebilirsiniz.

10 Temmuz 2012 Salı



Şu Yapmam gerekiyor endişesini kafamızdan uzaklaştırmalıyız…



Kendimizi yarım hissetmeye çok kaptırdık. Kendimizi sürekli yetersiz hissetmemiz de bu yüzden. İyi bir iş, iyi bir aile kurmak, düzenli bir hayat, hepimizin tam olabilmek için kafamızda kurduğumuz illüzyonel kalıptan öte değil. Çünkü  herkes çalışırken mutlu olamaz, herkes evliyken huzuru bulamaz, heleki düzenli hayat bazılarımızı çileden bile çıkarabilir. Herkes birbirinden farklı olabilir. Farklı deneyimlerle hayata farklı bakış açılarıyla bakıyoruz. Şu “Yapmam gerekiyor” endişesini kafamızdan uzaklaştırmalıyız. Hayatımız boyunca “ne olmamız gerekirdi ne olduk?”mantalitesi ile yaşamamız kadar büyük bir zaman kaybı yoktur. Olan şey o anda her ne ise zaten olmakta. Bunun geçmişe dair kaygısı veya geleceğe dair vesvesesini yanımızda yük gibi taşımak bizleri sadece yaşamdan uzaklaştırır. Şimdi bir kaç öneri:
1-Karar almayı öğrenin
Alacağınız karar her ne olursa olsun başkalarına danışmadan yapın.Başkalarınnı sizin hayatınız hakkında karar vermesi kadar saçma bir şey olamaz.Eğer kendi kararlarınızı kendiniz almazsanız onları sizin adınıza başkalarının alacağına tanık olacaksınız hayatınız hepten sarpa saracak.
2-Mutlu olmak sadece sizin elinizde:
Başkalarından mutluluk beklemeyin. Siz mutlu olmak istemiyorsanız sizi kimse mutlu edemez zaten. İnsan isterse güzel bir sözden de mutlu olur, isterse tonla kahkahanın içinde de kedere boğulur. Başkaları sadece mutlulukları paylaşmak içindir.Kendi duygularınızı başkaları yaratmış gibi davranmayın.
3-Onay Beklemeyin:
Başkalarının kararlarının kendi hayatımızda yeri olmadığı gibi onaylarının da bir değeri yoktur.Bizler kendi dünyalarımızın yaratıcılarıyız.O dünyayı bilmeyen birinden onay beklemek veya onay vermediğinde buna üzülmekten vazgeçmeliyiz.
4-Hata yapmaktan korkmayın:
Unutmayın hatalarımız başarılarımızdan daha değerlidir.Hatalarımız bizleri geliştirir, olgunlaştırır ve hayata bakış açımızı belirler.Hata yapmamak için kendimizi yormayalım.Hatalar keçınılmazdır ve onlarsız bir yere varamayız.
5-Cesaretli olun:
Risk alın. Kendinizi 5. kattan aşağı atmayın ama size deli demelerinden korkmayın. Hayattaki en büyük başarılar her zaman delilerin olmuştur.Kalıplarınızdan çizgilerinizden, monotonluklarınızdan kurtulmanın tek yolucesaretli olmak.Hayatınızı değiştirmekten korkmayın bırakın başkaları sizden korksun.
6-Hayır demekten kaçınmayın:
Şu vicdanımıza sıkı sıkıya sarılmayalım.Başkaları mutlu olacak diye kendimize eziyet etmeyelim.Herkes herşeyi unuturUnutmayınki siz “evet” dediklerinizle yaşamak zorunda kalırsınız.
7-Zayıflıklarınızı paylaşmayın:
insanlar zayıf bölgelere yumruk atmaya bayılırlar ve sizin dertlerinizi ağızlarında salya akarak dinlerler.Zayıf yönlerinizi ailenizle paylaşın ve başkalarına karşı ketum olun

9 Temmuz 2012 Pazartesi

7 Temmuz 2012 Cumartesi


5.Boyuta Taşınıyoruz

Dünya gezegeninde var olmak istiyorsak, gezegeni yuvamız kılabilmeliyiz. Gezegeni sömürmeden, parçalamadan, yok etmeden, dünyanın kölesi olmadan ve sahibi olmadan, gezegene “Yoldaş” olabilmeliyiz. Bu gezegende var olan her şeye yoldaş olmak; gezegenimizi yuvamız, insanları “kardeşimiz”, gezegendeki Bitki ve Hayvan Aleminin üyelerini de dostumuz kılmaktır.
Dostluğun, kardeşliğin ve barışın ve huzurun yaşandığı bir gerçeklik var.
Ve bu gerçekliğin adresi “biz” kavramında saklı.
“Biz” kavramının gerçekliğini insanoğlu henüz kavrayamadığı için sözcüklerde ne kadar eskitmeye de çalışsa, yeniçağın içinde devineceği zaman aralığı bizlik vadisinde mekan tutmuş ve mekanları yuvası kılmış durumda.
Bilinç denen zaman perdesi açılır ve katman katman tüm boyutlara serilir.
Bilincimizde “geçişini” yapmaya çalıştığımız boyut, her zaman konuşulan 3.Boyuttan 5.Boyuta geçişimiz, eskiden yeniye geçişimiz Bizlik Bilincine geçişimizle, kısaca “büyümemizle” ilgili.
Bilinç, aslında zamanın kendisidir. Çok boyutluluğunda ve tamamlanmış ve bütünlenmiş hali ile Kozmik Zekanın da 3.boyut realitesinde ifadesinden başka bir şey değildir.
“Gizli bir hazine idim, bilinmek istedim.” Bilinç denen zaman perdesi açılır ve katman katman tüm boyutlara serilir.
Şimdi içinde bulunduğumuz çok sınırlı olan 3.Boyut bilincinin zamanından, 5.boyut  bilinç genişliğine tekamül ediyoruz. Fiziksel bedenimizde ise çok büyük bir evrimsel sıçramayı gerçekleştirmek üzereyiz. 3.Boyut realitesi dualite alemi olduğundan sistemler ve ilgili içerikleri kaotik bir düzensizlikte devinerek, özgür irade yasasını gerçekle kılmaya alan açarlar. Ki varlıklar da ne olduklarının gerçeğine bireyselliklerinde inebilsin ve kendini gerçekleyebilsinler.
 Etrafımızda her şey eski gibi dursa da, aslında her şey yeni genişlemiş bir bilinç alanında olduğumuzdan  farklı bir konseptle farklı bir düzlemdedir.
Haliyle dulaite aleminin bilinmezlikler içinde olması ve varlığın bu bilinmezlikten doğan hali korku olarak deneyimlemesi ve ifadesi, varlıkta bir takım kalıpları da oluşturur. Korku karşısında verilen en büyük tepki kaçıp kurtulma tepkisi ve kalıbıdır.
Varlık dualite aleminde 5.Boyuta göre, 3 Boyutta kör sağır ve dilsiz gibi olduğundan, bilişe olanak veren zeka ile ilgili hiç bir melekesi de gelişmemiş olduğundan her zaman için bir tehlike karşısında kaçıp kurtulma otomasyonuna düşmektedir.
Dünyamızda, yeniçağa geçişimizden ve birlikte yeni bir gerçekliği olduruşumuzdan dolayı her şey çok belirsizdir. Etrafımızda her şey eski gibi dursa da, aslında her şey yeni genişlemiş bir bilinç alanında olduğumuzdan  farklı bir konseptle farklı bir düzlemdedir.
Her insan ruhu da bunu bilinçli olarak bilmese bile az çok algılayabildiğinden tepkisi de bu olan ne ise ondan kaçarak kurtulmaya çalışarak tepki vermeye çalışmaktadır.
Çünkü yeni olan bilinemez ve tanımlanamaz olarak algılanmaktadır içsel realitelerde. Fakat varlık tepkisini evrildiği ve geride bıraktığı realitenin kalıpları ile karşılık vermektedir.
Çaresi ise olanı anlamak ve yeniçağ realitesinin fiziksel davranış kalıplarını oluşturmak için gayretli olmaktır.
Çünkü 3.Boyuttan (eski ve dar bilinçten) çıkmak ve 5.Boyuta yeniye ve genişlemiş bilince geçmek, kaçıp kurtulmaya çalışmakla meşgul  olan nefsin küçük “beni” ile oldurulacak bir şey değildir. 5.Boyut alemi veya bilinci, BİZ denen bir boyutta veya Bizlik Vadisinde kurulmakta olan bir meskendir.
Küçük benin kavramları, yokluk, ikilik, açlık, sefalet, mücadele, rekabet, ayrılık ve daha başkaca kavramlar iken, Bizlik kavramları bolluk, bereket, kardeşlik, sulh, dostluk, işbirliği, paylaşım gibi Tek’lik kavramları ve idrakleri ile ilgilidir.
Bu nedenle 3.Boyut kavramları ile değil, bilincin genişlemesine olanak veren kavram ve idrakler üzre olmak ve o hallerde daimi bir Ol’uş halinde kalmak, sabretmek ve sebat etmek varlığın hayrına olacak ve bilincin genişlemesine hizmet edecektir.
3.Boyuttan kurtulmaya çalışmak varlığın kendisini yine kurtulmak istediği dar bilinç kalıplarında bırakacaktır.
Bu durum varlığın hayatında ayrılık çatışma mücadele ardı arkasına zorluklar olarak yansır. Halbuki sonsuz kabul içinde, işbirliği dayanışma, paylaşma ve destekleme amaçlı eylemde sevgi Ol’mak ve neşe odaklı Var Ol’ma hali, kişiyi 3.Boyut realitesinden  bizi kendi kendimizi yeniden doğurarak özgürleşme Yol’umuzda ustalaştıracak ve keşif alanlarımızı genişletecektir.
Zaman ve mekan boyutu oluşturur. Bu denklemde mekanın bir gerçekliği olmamakla birlikte, Varlık olarak -Zamanın- bir gerçekliği vardır. Ve mekan, her zamanın içinde saklı olandır. Boyutlar da yüksek realitelerin “mekan” kavramını oluşturur. Gerçeklikleri olmamakla birlikte sonsuz şimdinin denklemi içindedirler. Boyutlar varoluşun  büyük- kap-ları gibidir.
Bu nedenle dünyanın geçişinde veya insanlığın bilincinde yarattığı deneyim alanından yükselişinde, börtüsü- böceği dahil, göğü ile yeri arasında buluna her şey,  5.Boyuta zaman içinde intikal ederek orada ikamet edecektir. Zaman içinde -Şimdide- hep Birlikte 5. Boyuta yerleşeceğiz. Bir elbise gibi düşünürsek 3. Boyutun algısının, derinleşmiş birleşmiş ve genişlemiş Ol’An İnsan Varlığını tutamayacağını eninde sonunda çatlayacağını ve dağılacağını anlayabiliriz. Bu nedenle görülenin ardındaki gerçek, hiçbir şeyden kaçıp kurtulamayacağımızdır. Çünkü kaçıp kurtulacağımız bir şey bulunmamaktadır.
Her An dönüşmekte olan bir insanlık vardır.
Küçük benlerden ‘Biz’ olmaya ilerleyen bir insanlık.
Büyümüş genişlemiş ve derinleşmiş Varlığımızla daha büyük bir kıyafetin (5.Boyutun) içinde olacağız. Haliyle de alışmamız, yeni elbisemizi algılamamız, özelliklerini ve kolaylıklarını keşfetmemiz biraz güç olabilir ve zaman alacaktır. Neşe ve keşif tutkusu, küçük bir çocuğun meraklı gözleri ve yeniyi araştırma-keşfetme ruhu, keşfin muhteşemliğini ve tüm bu güzelliklerin hayranlığı bizleri Yaşama bağlayan yeni -neden- yollarımız olacaktır.
Geçiş; sonsuz şimdinin sonsuz An’ında gerçekleştiği için bir süreci kapsamaktadır. Süreç tıpkı bir kelebeğin kozasındaki belirsiz zaman gibi -dönüşümün- benzersiz kendine has zamanıdır.
Haliyle dönüşümümüz; geçişimizdir.
Gezegensel Bilinçliliğe geçişimizdir.
Geçiş; 5.Boyut Varlığına dönüşümdür. 5.Boyut kıyafetimizi giymektir.
Geçiş, kendi içinde tekamüldür.
Eski kendimiz; 3.Boyut alışkanlıklarımız; sürekli acıyı korkuyu ve ayrılığı yaratan deneyim kalıplarında devinme alışkanlıklarımızdır.
Yeni kendimiz ise belirsizdir. Belirliliği ise basitçe yeni Ol’masıdır.
Geçişin kendi dinamiğinde, her varlığın kendi yüreğinde yaşama ve yüreğindekini gerçek kılma cesaretinden  büyüyecek olan evrensel goblen, dokuma kumaş gibi ve diğer dönüşen varlıkların kalplerinden sevgiyle dokunan kumaşla birleşmesinden yeninin 5.Boyut kabı  oluşacak ve yeni kıyafet için görünmez eller, Sevgi Matrixini-Gobleni dokuyacaktır. Aynı şekilde insanların, sonsuz kabul, sonsuz şükran ve sonsuz şefkat içinden; birbirini desteklemesi, birbirinin kalbindeki iyinin güzelliğin kısaca “biricikliğinin” ortaya çıkmasına el vermesi gobleni birleştirmeye hizmet edecektir.
Bu nedenle insanlık olarak yeni ikamet edeceğimiz yerde 5.Boyutun en büyük özelliği Ol’An insanların birbiri ile dünya için ve yaşam için ve her bir insan için işbirliğini  paylaşımı desteklemeyi ifade etmemiz sevgiyle eylememiz hepimizin hayrınadır.
Bizlerin 5.Boyut kıyafetinin üzerinde Biz yazılıdır.
Bizler, 5.Boyuta taşınıyoruz.
Biz; kavramı bireyselleşmiş (Bir) varlığının “içinde-dışında” dengelenmiş, merkezlenmiş ve kendini hatırlamış varlıkların oluşturduğu -Bir- gerçekliktir.
Biz gittik. Birileri veya bir şeyler kalırsa 3.Boyutta, Bizlik kavramı ve gerçekliği de oluşmamış demektir.
5.Boyut; bir diğerinin içinde yaşam sevincini çoğalttıkça  ve diğerlerine hizmet ederek yaşamı destekledikçe görünür olacaktır. Bizler aynalara bakarak kendimizi görebilenleriz. Aynalarımızda yaşam sevinci neşe coşku ve anlamları var ettikçe var olabiliriz.
Bir kişi sevgiyse kendi ile insanlarla barışık ise  kalbi ferah zihni berrak ise ve ışıklı ise ferahlatıcı ise alacağı vereceği yoksa, geçişte olduğunun bilincinde, liyakatini kendine verebiliyorsa ve kendinden kendine dolabiliyorsa ve kendini de her An’da sonsuz kabul, sonsuz şükran ve sonsuz şefkat ile aşabiliyorsa sözlerin bittiği, keşfin başladığı yerdedir.
Bizlik vadisine yol almaktadır. Yol’dadır.
Bizlik vadisinde;
Kardeşlerimiz oradaysa biz de oradayızdır.
Kardeşlerimiz yoksa bizde orada yokuzdur.
Diğerleri yoksa, hiçbir şey yoktur.
Diğerleri varsa Biz ve Herşey oradadır.
Dünyaya neler olduğu,  Biz’e  neler olduğu ile ilgilidir…
Biz, İnsanlık Ailesi olarak ‘Biz’ oluyoruz ve canlanıyoruz.
Ortak tek bir Gezegensel Bilince doğru yol almaktayız…
Gezegensel Bilinci doğuran O’ndaki her bireyselleşmiş İnsan’dır. Nokta’dır
O Ol’AN, Sonsuzlukta….. nokta nokta….. Ne işlemekte ola ki …..?
Ezel Ebed  AYNA’sındaki  AŞK Ol’anı mı …..?
İnsanı mı?

Farkındalığınızı Artıracak 5 Kişisel Gelişim Kitabı Bir Ömür Nasıl Yaşanır? – İlber Ortaylı “Kendimi geliştirmek istiyoru...