28 Şubat 2013 Perşembe






Ruhsal Psikoloji: 12 Temel Yasa

    “Biz aslında yaşamı insan formunda deneyimleyen ruhsal varlıklarız” (Steve Rother)

Enerji matriksini biliyor musun?

Yaşam planındaki dersin ne olabilir?

Bu çekirdek inanç denilen şeyle de bağlantılı biraz. Nedenin nedenine varış.

Bu sorular sanki büyülü ve gizemli bilgilere ulaşmanın bir anahtarı gibi görünüyorsa da, tam tersine daha da basitleşmeyi, belki daha tevazu ile yaşamı algılamayı sağlıyor olabilir.

Bunlarla ilgilendiğinde de bir şey değişmiyor belki, bir nebze farkındalık oluşturmanı ve çevreni farklı bir değerlendirme ile de anlamanı, yargılamamayı önce kendini sonra başkalarının yaşam planlarının seninkinden farklı olduğunu, ancak bu farklı oluşun üstünlük sağlamadığını, hepimizin aynı tür farklılıkları bir zaman önce yaşadığımızı ya da bir zaman sonra yaşayacağımızı anlamamızı sağlar. Bu da epey anlamlı görünüyor bana.

    “Biz kendimizi ruhsal bir uyanışı arayan insanlar olarak görürüz, oysa aslında bizler bir insan uyanışıyla başa çıkmaya çalışan ruhsal varlıklarız.” (Steve Rother)

Ruhsal bir uyanışa doğru gidiyorum yanılgılarımızı bir kenara bıraktığımızda, sonsuz defa aynı formda değildik, bambaşka formlardan geçen sonsuz ruhsal varlıklarız aslında. Durum şu değil; bir gün uyandım ve nirvanaya ulaştım yada içimdeki bir ses kim olduğum ne olduğum sorusunu başlattı ve ruhumu aramaya çıktım, bir anlam araştırmasına çıktım. Olan şu aslında; ben ruhsal bir varlıktım, sonsuz bir varlıktım, insan formunu seçtim, onda kendimin yeni tekamüllerini öğreniyorum, insan formundaki planımı uyarlıyorum. Durum tam olarak bu, ben de bunu daha bir anlamaya başlamış hallerdeyim.

Varlık dünyasında her oluşumuzda kendi tekamülünde seyreden yaşam dersini deneyimleyen birer varlığız aslında. Bu dünyada bedenlenmeden önce de bir ruhsal anlaşmamız vardı ve ona göre bir yaşam planı oluşturduk. Günlük yaşantımızda tekrar eden kalıplar yaşam planımızdaki enerji damgası ya da enerji matriksi olabilir. Enerji damgası bir yaşam süreci içerisinde çözümlenebilir, fark edilip, dönüştürebilinir.  Matriks ise tekrar eden yaşam boyu kalıplar olarak tezahür eder ve de dönüştürülmeyip ancak farkındalık düzeyine taşınabilir, bu da bir anlamda onaylamak, içselleştirmek demek.

Ruh sonsuz enkarnasyonlardan geçer ve her enkarnasyonda bir yaşam dersini tamamlayabilirken, artık birçok yaşam dersini bir yaşamda tamamlama şansına sahip. Özellikle indigo ve kristal çocuklar enerji titreşimleri daha yüksek frekansta olduklarından, daha fazla yaşam dersini fark edip daha yüksek varlık düzeyine çıkabilirler. Ruh bir enerjidir. Sevgi bir enerjidir ve en yüksek titreşimli enerjidir. Ruhsal enerji, tekamül ettikçe frekansı yükseldikçe daha yüksek bir titreşime geçer. Enerji matriksi ve damgasını yaşama alanında bir katalizör vasıtasıyla deneyimleriz. Bazen bu bir kişidir, anne, baba, eş, akraba, arkadaş olabilir yada bir olaydır.

Sürekli karşınıza çıkan benzer yaşam durumları yine mi dediğiniz oldu mu? Yada çabalayıp çabalayıp tökezlediğiniz bir nokta, o kör noktanız yeniden size gülümserken gıcık olduğunuz, yada merkezimdeyim derken, dengede olduğunuz bir anda dengenizi kaybettiğiniz oldu mu?   Aman efendim meğer benim bir matriks durumum varmış, formülü bulduk, haydi şimdi hayata uyarlama vakti gibi görünse de yanılgılardan da geçip duruyoruz, öğrene öğrene geçiyoruz bu yolları. Bu insan denen bir şey olma hallerimiz onlar bir rolmüş meğer, biz kendi kendimize bu rolleri vermişiz, yaşam planımızı uygulayalım diye.

Yaşamda sevgiyi deneyimlemek üzere geldiysek sevgisiz bir aile ile başlamışız olaya, yada sevip sevip terkedilmişiz. Gücü deneyimlemek üzere geldiysek bu dünyaya, güçsüzlüğü oynayıp durmuşuz kendi içimizdeki gücü fark edene kadar. Yaşam alanında yin-yang öğelerle dualite ile deneyimlediğimiz ruhsal devinimler, gerçeklikte birliğe varıyor, çekirdeğe dönüyor. Bu birliğe dönüş frekansı yükseltiyor, o artık ötekine dönüşen bir şey olmuyor, bir çatışma, zıtlık yok artık, aynı şey, aynılık, birlik, merkezinde olmak, dengede olmak var artık.

Enerji matriksi kişinin kör noktası olduğu için kendi matriksini bulsa bile, onu nasıl aşacağını bilemeyebilir, zaten matriks aşılması mümkün olmayan bir durum. Ruhsal tekamül için olması gereken öğrenme sürecinde bağlı bulunduğun ve doğmadan önce belirlediğin ruhun yasası, her şey olması gerektiği gibi, özgür iradenin yönlendirmesi ya da seçimi söz konusu olsa da, genel olarak olanı tam anlamıyla değiştirmek, ya da olması gerekeni önümüze koyup hayatı kontrol etmek diye bir şey yanılsama. Sadece kabul etmeyi ve farkındalığa taşımayı seçebiliriz. Bu da az şey değil ruh için.

Steve Rother’a göre insanın on iki yaşam dersinden biri üzerinde özellikle çalıştığı, bazen iki yaşam dersi üzerinde çalışması ya da bir yaşamda birkaç level atlaması mümkün, bu ruhsal enkarnasyon bilincine ve de kör noktalarını fark edip, teslimiyetle kabul etmesine de bağlı.

Üzerinde çalıştığımız insanlık hallerinin 12 temel yasası

1.Kabullenme: Enerji matriksi kabullenme olan kişiler yaşadıklarını zarafetle kabul ettiklerinde, bir hedefe yönelme ve hedefi gerçekleştime olarak değil, hayatın akmasına izin vererek bu enerjiyi olumlu anlamda kullanabilirler. Genel olarak teslimiyet, dişil formda deneyimleniyor olsa da yaşamın genelinde olana, olagelen yaşama kabullenme ile bakma, enerjinin akmasını da sağlıyor. Direnç ya da tekrar eden döngüleri değiştirme konusunda çaba, enerjinin serbest kalmasını engelliyor. Kabullenme matriksi ile gelmiş olan kişiler genelde “ neden bu benim başıma geliyor” tarzı bir bakış içinde, değersizlik duygusundadırlar. Her şey tam istedikleri gibi olduğunda da, kendi lehlerine döndüğünde de, bunda bir tuhaflık görüp olayı sabote edebilirler.

2. Uyum sağlama: Enerji matriksi uyum sağlama olanlar hayatlarında beklenmedik ani değişiklikleri normalüstü yaşayan, bu durumu aslında yaşamlarında uyum sağlamayı öğrenmek üzere deneyimleyenlerdir.

3. Olma: Bu yaşam dersini deneyimleyenler genelde bağımlılıklar yaşayabilirler. İlişki bağımlılığı ya da madde bağımlılığı. Hayatlarındaki partnerler genelde manipülatörlerdir, bütünlük hissetmek için istemeden kendilerine bu tarz kişileri çekerler.

4. Yardımseverlik:  Yardımseverlik yeni gelişen titreşimsel boyuta geçerken, tüm varoluşun onurlandırılması olarak deneyimlenmesi gerekir. Yardımseverlik birinin diğerine vermesi, kendini bu durumda güçlü hissetmesi için yaptığı bir davranış değil, tüm insanlığı onurlandırmayı içermelidir. Bu yaşam dersi üzerinde çalışanlar, çevreleri tarafından sürekli talep edilen ilgiyi gördükçe kendilerini önemli hissetme durumundadırlar.

5. İletişim: Erkek formunun daha çok yaşadığı bir durumdur, çünkü kadınlar duygularını daha rahat ifade edebilirler.  Bir türlü duygusunu rahat ifade edemeyen kişiler, kendilerini tam olarak doğru aktaramama döngüsünü yaşarlar. Yanlış anlaşılma durumları ile karşılaşmaları muhtemeldir. Bu yaşam dersini de yine yaşam damgası olarak aldıklarında dönüştürebilirler, ya da duygularını bir şekilde ifade edeceği bir alan bulabilir, şarkı söyleyebilir. Enerji matriksi olarak bunu deneyimliyorsa kişi, bunu kabul ettiğinde , farkındalığını içselleştirdiğinde bu tekamülünü tamamlamış olacaktır.

Yaşadığımız yeni titreşim çağında artık kendimizle dünya arasında iletişim aşılmış daha çok kendimizle kurduğumuz iletişim daha da ön plana çıkarak, önem kazanıyor.

6. Yaratma: Bu yaşam dersi üzerinde çalışanlar yaratıcı oldukları halde yaratıcılıklarını bir türlü hayat geçirmezler, yada yaratıcı olduklarını kabul etmezler; mükemmeliyetçiliklerinden bir türlü en iyisini yapamadığını ilişkin inancı eserlerini ortaya koymalarının önüne geçer, birçok sanat alanında yaratıcı olabilirken kendi yaratımlarına gereken değeri atfetmezler. Bu yaşam dersi üzerinde çalışan bir sanatçı aylarca yıllarca eseri üzerinde çalışan bir ressam olabilir, sonunda eserini hiç hak etmediği bir fiyata satmak durumunda kalabilir. Bu yaşam dersini aktive etmenin yolu kişisel gücün kabulü ve bununla ilgili sorumluluk almaktır.

7. Tanımlama: Bu yaşam dersi genellikle kadın formunda deneyimlenir. Şifacı olma yeteneğine sahiptir bu insanlar. Empatileri, hassasiyetleri oldukça gelişmiştir, bir başkasının duygusunu, ne yaşadığını hissedebilirler ; bu fazla duyarlılık kendilerine ait olmayan negatif enerjileri çekmelerine ve enerjilerini düşürmelerine neden olabilir. Kendi sınırlarını korumakta zorlanabilirler. Bu yaşam dersi olduğu için kör noktası, deneyimlemeleri gereken bir durumdur, kendi şifa yetenekleri fazla duyarlılık taşımalarından dolayı mevcuttur, tam da bu nedenle korunaksız, saftırlar. Bu insanların kullanmayı öğrenebilecekleri en güçlü sözcük “hayır” demektir, kendi enerjilerini öncelikle merkezlemeli ve kendileri için kullanmalarıdır.

8. Dürüstlük: Konuşma, davranış ,düşünce inanç bütünlüğüdür. Gerçekte bütünlük içinde olan insanlar dikkat çekici olmazlar, hayranlık duyulan birçok insanı hayranlık kılan şey onun kusurlarıdır. Şöhret olmuş birçok insanın üzerinde çalıştığı yaşam dersi olabilir.

9. Sevgi: Sevgi titreşimi tüm enerji titreşimlerinin de temel enerjisidir. Kendini sevmeyi öğrenmedir buradaki kastedilen, yaşam kutupluluk içerdiği için karşıt duygusu korkudur. Yaşam alanındaki kutupluluk, gerçek özümüzü fark etmek için bir perde oluşturur. Bu yaşam dersi ile çalışan insanlar sevgisiz bir ortamda doğabilir, bunun için ilgisiz bir anne,babayı katalizör olarak seçebilir sonrasında sevgisini gösteremeyebilir yaşamında. Kendini sevme ile başlayan bu frekansın güçlenmesi, tüm varoluşu koşulsuzca sevmeyi öğrenmedir. Bu koşulsuzluk bir nedene bağlı olmaksızın özümüzdeki sevgiyi  kabul etmekle mümkün.

10. Güven: Yeni enerji dalgası “kendini takip et” olarak tezahür ediyor. Bir başkasını takip etmeye gerek yok, bu durumda kendi öz varlığımıza güvenmeyi öğrenmek bu yaşam dersi ile çalışanların öğrenmesi gereken durum. Kristal çocuklar savunmasızdır, bu savunmasızlığı güce dönüştürmek güven yaratır.

11. Gerçek: Bu yaşam dersi üzerinde çalışan kişiler kendi realitesine karşı kördür. Başka insanların değerleri, düşünceleri, duygularını kendininmiş gibi yaşayanlardır bu insanlar. Bu yaşam dersi üzerinde hakimiyet kendi realitenizi tüm dürüstlüğü ile yaşamanızla mümkün, bu kişinin eylemlerini ve düşüncelerini de kapsayan bir dürüstlükle kendini kabul etmesi demek.

12. Zarafet: Varılacak son noktadır. Hakimiyetin son aşamasıdır. Bütün yaşamımızı hedefe varacak gibi değil kendince olduğu gibi, tüm insanlığı, tüm varoluşu, yolculuğun kendisini zarafetle kabullenmekdir.



Kaynak: Steve Rother. (2005). Ruhsal Psikoloji: On iki temel yaşam dersi.

26 Şubat 2013 Salı


Bir günaydınla aydınlansın günün, gülüşlerin çoğalsın,
Mutluluk gözlerine takılı dursun ..
Bugün yaşamın nefais tadını hissettiğin, umuda hoş geldin diyen dudaklarında tebessüm,
Ruhunda barış, sevgi şarkıları takılı olduğu bir gün olsun
Her şey capcanlı, her şey hayat dolu, her şey sevgi dolu olsun
Panoyot Edvırt Yorgiadis

24 Şubat 2013 Pazar

Mutluluk bütünlüktedir,
Bütünlük kendini bilmektedir,
Kendini bilmek arayıştadır,
Arayış farkına varmaktadır,
Farkına varmak deneyimdedir,
Deneyim inançtadır,
İnanç doğruyu aramaktadır,
Doğruyu aramak değişmek istemededir,
Değişmeği istemek ışığın ve sevginin farkına varmaktadır.

22 Şubat 2013 Cuma


GÜÇLÜKLERİ SEVGİYLE YENMEK…


 Yaşamımızda her şey güzelce akıp giderken hoş ve olumlu olmak kolaydır. Ama yaşamın akışı değişip de geçici olarak bizi güçsüz bırakırsa, o zaman gerçek gücümüz ortaya çıkar.
Sevgi bize “Neden ben?” diyerek …zaman kaybetmemeyi, onun yerine, “Şimdi ne yapmalı?” demeyi öğretir.
 Birinci soru gereksiz ve anlamsız bir çatışmaya götürür, ama ikincisi kendine acımanın ve anlamsız suçlamanın yükünü taşımayan bir eylemi akla getirir.
Eğer sevgi varsa, güçlükler bozulan ilişkilerin nedeni değildir. Aslında bu durum bizim değişip ayakta kalmamızı sağlar.
LEO BUSCAGLIA

18 Şubat 2013 Pazartesi


Alçakgönüllü olmak, yüreğiyle yürümek demektir…


Kibirli insanlar acı içinde yaşarlar, çünkü onlar iç gelişmeleri yerine, başkalarıyla giriştikleri gülünç yarışı koymuşlardır. Böylece hep gerilimli, hep telaşlıdırlar. Bu acelecilik bu saplantı sahip olduklarının tadına varmaktan onları alıkoyar.
- Alçakgönüllü olmadan bilgiye ulaşılmaz. Alçakgönüllü olan yavaş yavaş güçlü kudretli olur. Kendilerini korkulardan arındıranlar ancak gerçekten alçakgönüllü olabilir.
Alçakgönüllü olmak, yüreğiyle yürümek demektir.
Alçakgönüllü olmak, sevgi dolu olmak demektir.
- Alçakgönüllü olmak için çaba gerekmez, kendi içinde sağlıklı olmak yeter. Sen sağlıklı isen, alçakgönüllülük sana kendiliğinden akar.
LUIS ESPINAZO / CHAMALU; YÜREĞİN YOLU KİTABINDAN

Bedenimi yenilemek istiyorsam


Bedenimi yenilemek istiyorsam, zihnimi güzelleştirmeliyim.
Kötülük, fesatlık, düş kırıklığı ve ümitsizliğe ilişkin düşünceler
bedenimin sağlığını çalar.

Acı dolu bir yüz tesadüflerin değil,
acı dolu düşüncelerin sonucudur.
Kırışıklıkların mimarı endişe, öfke ve kindir..

Güzel hoş bir evim olsun istiyorsam,
odalara bol bol hava ve
güneş ışını girmesine izin vermem gerekir.

Güçlü bir beden, aydınlık ve mutlu bir yüz için de
keyifli, iyi niyetli, nazik düşüncelerimin
zihnime doluşmasına izin vermeliyim.

Hastalıkları iyileştiren en iyi doktor, neşeli düşüncelerdir.
Sıkıntı ve üzüntüyü hiçbir şey iyi niyet kadar kolay kovamaz.

Sürekli hastalıklı beklentiler,
kin, haset ve şüphe içinde yaşamak
insanın kendisini kendi elleriyle yaptığı hapishaneye tıkmasıdır.

Fakat her zaman iyi düşünen, her şeyden memnun olan,
her şey de iyi yön gören bencillikten uzak düşüncelerin cennetin kapısını açtığına inanan,
herkesin huzurlu olmasına çalışan kişi sonunda kendiside sonsuz bir huzur içinde
yaşamaya başlayacaktır.

alıntı..

15 Şubat 2013 Cuma


23 Adımda Enerjinizi Artırın

Yoğun iş temposu, günlük koşuşturmacalar derken bir bakmışsınız enerjiniz uçmuş gitmiş…
İşte bilim adamlarının enerjinizi zirvede tutmak için sıraladığı 23 öneri…
1- Cardiff Üniversitesi’ndeki araştırmaya göre her gün 40 gr. buğday, mısır vb. lifleri almalısınız. Çünkü bu tür lifler enerjiyi artırıyor ve stresi azaltıyor.

2- Sabahları çıkarken bir soğuk bir sıcak duş alın. Önce ılık bir suyun altında durun. Ardından suyun sıcaklığıyla oynayın. Ancak başınızı suyun altına sokmamaya dikkat edin. 5- 6 dakika bunu tekrarlarsanız, çıktığınızda kendinizi daha rahatlamış hissedeceksiniz.
3- Yapılan araştırmalara göre her dört kadından birinde demir seviyesinin düşük olduğu belirlenmiş. Bu da yorgunluk ve halsizlik yaratır. Bu yüzden daha fazla demir içeren yeşil sebze, kurutulmuş meyve ve tahıl gevreklerinden bolca tüketmelisiniz.
4- Daha bol balık, tavuk, peynir, fasulye ve yumurta yemelisiniz… Çünkü vücut için gerekli Omega 3 bu besinlerde bulunuyor. Bu hormon da beyindeki mutluluk merkezini harekete geçiriyor.
5- Günde 2 ya da 3 litre su içmelisiniz. Harvard Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre bu oranlarda su içmek dayanıklılığı artırıyor, stresin azalmasına yardımcı oluyor. Ancak aklınızda bulunsun; fazlası da zararlı.
6- Dik durun. Kambur durmak kasların daha hızlı çalışarak yorulmasına sebep olur. Nefes almanızı zorlaştırır. Dik konumdayken daha rahat nefes alınır, oksijen akciğerlere dolar ve böylece kanın daha rahat dolaşması sağlanır…
7- Yapılan araştırmalara göre en sevdiğiniz müzikleri dinlemek stresi hafifletiyor ve yorgunlukla daha rahat savaşmamızı sağlıyor.
8- Dışarı çıkın. Sabah kalkınca yapacağınız ilk iş dışarı çıkmak olsun. Amerikalı bilim adamları doğal ışığın beyni harekete geçirdiğini ve seratonin salgılamasına yardımcı olduğunu söylüyor. Bu da mutluluğunuzu artıracaktır.
9- Mutlaka gün içerisinde şekerleme yapın… Amerika’daki beyin sağlığı araştırmacılarına göre, 30 dakikalık kısa bir uyku bile insanları performanslarını olumlu etkiliyor.
10- Vücudun asit oranını dengelemeniz gerekir. Gereğinden fazla şekerli yiyecekler ve peynir aside sebep olur ve enerjiyi emer. Bu yüzden sebze ve meyve salatalarını bolca tüketin.
11- Doktorlar sizi mutlu eden şeyleri hatırlamanız için sizi mutlu eden şeyleri bir deftere yazmanızı öneriyor. Bunları okudukça sizi neyin mutlu ettiğini daha iyi bulabilirsiniz.
12- Düzenli yemek yiyin. Yemekler arasındaki uzun aralıklar şekerin düşmesine, dolayısıyla enerjinizin azalmasına neden olur. Günde üç kez mutlaka yemek yiyin.
13- Kaslarınızı hissederek enerji sağlayın. Mesela iki elinizi göğüs hizasında birleştirin ve birbirine doğru itin. Ardından başınızın üstüne kaldırın ve bunu 5- 10 defa tekrarlayın.
14- Güne iyi bir kahvaltıyla başlayın. Süt, 150 gr yoğurt, 1 muz, tereyağ, bal, fındık ve cevizi karıştırıp yiyebilirsiniz.
15- Nefes alıp vermenin önemini mutlaka kavrayın. Derin nefes alıp vermek, nefes yolunuzu açacak ve daha çok enerji almanızı sağlayacaktır. Her saat üç ya da dört kere derin nefes alıp verin.
16- Cep telefonunuzu kapatın. Bırakın günün birkaç saatinde kimse size ulaşamasın. Gerekli oluğunda iş ve aileniz için kullanın.
17- Düzenli olun. Dağınıklık sizi strese sokacaktır. Gereksiz yere panik yaparsanız, bu stresle işleriniz yolunda gitmeyecektir. Bu kaosu yaşayıp stresinizi artırmayın…
18- Adımlarınızı artırın. Daha fazla yürüyüş yapın, bol bol merdiven çıkın. Olabildiğince hareketli olmaya özen gösterirseniz, kanın hızlı hareket etmesini, kaslara ve organlara giden oksijenin artmasını sağlarsınız. Bu da sizi rahatlatacaktır.
19- Magnezyum almaya dikkat edin. Sebzelerde, fındıkta ve tahıllı ekmeklerde bulunan bu vitamin size zindelik kazandıracaktır.
20- Yiyeceklerdeki enerjinin hızlı emilimini sağlayan Co- enzim Q10, vücudun ürettiği bir antioksidandır. Bu enzimin oluşmasını sağlayan yiyeceklere de brokoli, kahverengi şeker, kepekli ürünler, soya ve fındıktır.
21- Çok kafein ve alkol uykuyu engeller ve enerji veren B vitaminini emer. Haftada birkaç kez 1 ya da 2 kadeh şarabı geçmemeye, çay ve kahve tüketimini en aza indirmeye özen gösterin.
22- Bilgisayarla çalışırken mutlaka aralar verin. Japon araştırmacılar, bilgisayar önünde çok oturan insanların endişeli olma halinin arttığını, gözlerde problem yaşandığını ve beden ağrılarının çoğaldığını söylüyor.
23- Ve son olarak beyinsel anlamda rahatlamak ve yenilenmek için kendinize 20 dakika ayırın ve şunları yapmaya çalışın…
- Ilık sessiz bir yerde oturun ya da uzanın. Üzerinizde rahat kıyafetleriniz olsun ve gözlerinizi kapatın.
- Nefes alışverişinize odaklanın ve nefesinizin rahat olmasını sağlayın.
- Kendinizi nehir kenarında, yeşil çimenlerin üzerinde düşünün. Güneş parlıyor, kuşlar cıvıldıyor ve siz suyun akışını duyuyorsunuz.
- Suyun içinde ayağa kalkıyor, yüzünüzü güneşe dönüyorsunuz. Güneşin sizi enerjiyle doldurduğunu hissediyorsunuz. Derin bir nefes alıp, bu enerjinin içinize işlemesini sağlıyorsunuz.
- Vücudunuzun ve düşüncelerinizin pozitife dönüştüğünü hissettiğinizde yavaşça gözlerinizi açıyorsunuz.

(Alıntıdır)

2 ŞUBAT – 12 MART ARASINDA – MARS BALIK BURCUNDA


27 Ocak’taki etkili Dolunayla birlikte, aslında “kendileriyle kavgalı” olan bazılarının kontrolsüz öfkesine, anlamsız suçlamalarına maruz kaldık. Belki de ciddi ayrılık ve anlaşmazlıklar yaşadık. Başetmek zorunda kaldığımız olaylar her ne kadar can sıkıcı olsalar da, Dolunay insanların sevimli, sevimsiz maskelerini düşürerek gerçekleri görmemizi sağladı.
Bir diğer taraftan uzun zamandır geri hareketini sürdüren Jüpiter ileriye doğru adım atmadan evvel durağanlaştı. Venüs de Oğlak’ı geride bırakarak Kova burcuna geçişine hazırlanıyor.
2 Şubat günü Mars’ın Balık burcundaki seyahatine başlayarak Neptün’le kavuşum orbuna girecek olması hepsinden daha önemli ve baskın bir etkiyi ifade etmektedir.
KİŞİSEL ETKİLER
Yaşamsal motivasyonlarımızı, fiziksel enerjimizi, ideallerimiz doğrultusunda istikametimizi temsil eden Mars, Balık’ın sisli, puslu sularına adım attığında radarlarımız bozulur ve dümenimizin hakimiyetini, yön duygumuzu kaybederiz. Kendimizi mantıksal çözümler üretmekte güçlük çektiğimiz, sezgilerimizin davranışlarımıza hükmettiği bir kaosun içerisinde buluruz. İstek ve arzularımız değişkenlik gösterdiği için aslında asıl ihtiyacımızın ne olduğunu tayin etmek de güçtür.
Yaptığınız şeyi neden yaptığınızı unutabilirsiniz. Hizmet ettiğiniz idealler size anlamsız gelebilirler. Ola ki iyimserliğinizi yitirirseniz kendinizi bir dairenin etrafında defalarca döndüğünüz bir kısır döngüde bulabilirsiniz.
Balık haz veren alkol, nikotin, uyuşturucu, romantizm, melankoli gibi bağımlılıklarımızın sembolüyken, Mars tetikleyici bir rol üstlenerek benzer zaaflarınızı ortaya çıkarabilir. Tatsız olaylarla yüzleşmek yerine, keyif veren maddelerin ya da insanların müptelası gibi davranarak gerçeklerden kaçmaya meyledebilirsiniz. Asıl ihtiyacınız sevgi ve şefkatken, duygusal anlamda güvende hissetmek isterken, kendinizi, rahatlamak bahanesiyle bir gecelik anlamsız fiziksel beraberlikler yaşarken bulabilirsiniz. O anlık yaşanan cinsel münasebetler daha sonra kalp kırıklığına neden olabilirler. Mars Balıktayken kişi aşkı idealize eder. Seks ise sadece bir fantezidir. Dolayısıyla şefkatsiz ve duyarsız her eylem, soğukluğa ve yabancılaşma hissine sebep olabilir.
Süregelen bağlılık ilişkilerinde partnerinizin adeta içinde eriyerek ona karışmak isteyebilir, bir bütün olmayı arzu edersiniz. Egonuzun ve materyalist fikirlerinizin kontrolden çıkması ise ilişkilere zarar verecektir. Hayal gücünü besleyen Mars, romantizm konusunda kişiye sınırsız düşler kurdurabilir. Hatta henüz buluşmadığınız ya da birkaç kez görüşmüş olduğunuz biriyle evlilik planları yapacak kadar havaya girebilirsiniz!
Bazen de Mars Balık etkisiyle hayatınıza duygusal ya da fiziksel yaraları olan, üzüntü ya da hayal kırıklığı yaşayan, desteğinize ve yardımınıza ihtiyaç duyan biri girebilir. Bu kişi müzisyen yahut sanatla uğraşan biri olabilir.
Yüksek sesli ve agresif niteliklere sahip olan Mars, Balık’la kucaklaştığında sessizleşir ve edilgen davranır. Mars Balıktayken pasif direnişçidir. Bu nedenle biri ısrarla üstünüze geldiğinde, sizi tahrik ettiğinde bile mücadele etmek yerine uzaklaşmayı tercih etmeniz beklenir. Ancak zayıf olanı korumak ve savunmak söz konusu olduğunda kendini kurban eden kurtarıcı rolü üstlenebilirsiniz.
Su Elementi Astrolojik olarak duyguların, sezgilerin ve ruhsal olanın sembolüdür. Mars su elementini temsil eden Balık burcuna geçtiğinde bencillik ve özveri arasında çekişme başlar. Geçmişe dayalı yarım kalan meseleler ya duygusal patlamalar eşliğinde ya da sessizlik içinde sonlanır.
Balık burcu vücutta ayakları temsil eder. Mars ise dokunduğu yere güç verir, destekler. Dövüş sanatları, dans, dağcılık, su sporları gibi uğraşları pozitif etkiler. Uzun yürüyüşlere çıkmak, trekking gibi aktiviteler keyif verirler. Balık vücuttaki sıvılarla da ilgili olduğu için Mars lenf sistemini harekete geçirir. Eh gözyaşları da Mars Balık transitinin kaçınılmaz neticesidir. Bir temiz ağlayıp arınmanız ama melankoli alarmı verdiğinizde kendinizi daha iyi hissettirecek, dans, sinema, görsel sanatlar, fotoğraf çekmek, senaryo/şiir yazmak gibi aktivitelere yönlenmeniz önerilir.
Mars Balıktayken insan kendisinden daha büyük görünmez güçlere inanmayı, onlara sığınmayı arzu eder. Bazen de görüp dokunamadığınız enerjiler yüzünden korku duyabilir, kabuslar görebilirsiniz.
DÜNYEVİ ETKİLER
Neptün’ün enerjisiyle kavuşan Mars, din savaşlarını, faşizm ve komünizm arasındaki çekişmeleri tetikleyebilir. Mars’ın etkisi bu defa okyanusları, denizleri genel olarak suları, fırtınaları, tetikleyecektir. Gizli servislerin, gizli eylemleri gündeme gelir. Alkol ya da uyuşturucuyla ilgili şiddet suçlarında artış olur. Kontrolünü kaybetmiş sarhoş kişilerden uzak durmak, alkollüyken araba kullanmamak gerekir. 14 Şubat’a kadar etkili olacak Mars Neptün kavuşumu dünya genelinde grip benzeri enfeksiyonları, salgın hastalıkları, aşırı yağışı, patlamaları, yangınları ve intiharları tetikleyebilir. Kumarhaneler ve narkotikle ilgili başarılı operasyonlar gerçekleşebilir.
SON OLARAK
Balık Zodyak’ın en hassas burçlarından biridir. Öyle ki bazen zaman ve mantık dışı hisleri yüzünden acı çekebilir. Tezahür eden olumsuz durumları şefkat ve anlayışla kabul ederseniz kırgınlığınızın şiddeti azalacaktır. Karmik savaşları, bedduaları bir tarafa bırakın. Zira öfkesi yüzünden zarar veren kişi, suçlu olmanın getirdiği pişmanlığını Mars Balık sürecinde yaşayacaktır.
Kendinizi görüş mesafesi 1 metre olan sis içinde araba sürüyormuş gibi farzedin. Yavaş, temkinli ve odaklı hareket edin. Mars transitinin en olumsuz etkilerini Şubat’ın ilk yarısında tecrübe edeceğiz. Daha sonra sis dağılacak, karmaşadan kurtulacağız. Mars Koç burcuna geçmeden yani yeni başlangıçlardan hemen önceki son savaşımızı veriyor, bahardan önceki son kışı yaşıyoruz. Hapsolduğumuz yerden, esir düştüğümüz kişiden kurtulmanın mücadelesini veriyoruz. Şu anda bulanık bir nehirde sürüklenen bir balık gibi hissediyor olsanız da, akıntıya güvenirseniz sakin ve berrak sulara kavuşacaksınız.
Kristin Demirci

12 Şubat 2013 Salı


Yaşamda
kimseyi yargılamayın.
Kendinizi de yargılamayın…
Sadece kendinizin farkına varın.
Eleştirilere üzülmeyin .
Onlar değişim için bir fırsattır.
Onu yakalamaya çalışın.
Aynı hatayı bir daha tekrarlamayın.
Kendinize ve insanlara GÜLÜMSEYİN.
İnsanlar hata yapmadan tecrübe sahibi olamazlar
önemli olan,her olaydan ders çıkartmak…
Ve ne kendinize
ne de başkalarını yıkıcı bir şekilde eleştirmeyin.
Eğer bir insanı insafsızca eleştirdiğinizi fark ederseniz…
Telafi edin ondan özür dileyin..
Bir daha kimseyi ne eleştirin ne de yargılayın…
Çünkü…
Bunlar…
Negatif enerjilerdir…
Ve size pozitif olarak dönmez..

Panayot Edvırt Yorgiadis

8 Şubat 2013 Cuma


Fazlası Var…

Bir insanın varlığından nasıl göklere çıktığımı, nasıl dostum, sevgilim, aşkım olduğunu ve hep kaldığını düşünüyorum bir süredir…
Ne oluyor da gönlümün o kutucuğu başka akıyor o insanlara?
Beni dinlerken kendilerini değil, beni duyuyor onlar…
Sadece kendilerini anlatmaya değil, benim anlattıklarımda beni bulmakla ilgileniyorlar…
Kendilerini bana açarken aynı güvenle soyunuyorlar…
Dinlerken, yaşarken, paylaşırken, dururken,izlerken yargılamadıklarını ama belki anlamaya çalıştıklarını,benim için üzülmediklerini,benim gücüme inandıklarını ve bunu desteklediklerini hissettiriyorlar her halleriyle…
Hiç bir zaman,hiç bir koşulda,hiç bir şekilde beni kırmak, üzmek için hareket etmedikleri gibi,bunu benden asla beklemiyorlar…Güvendeler, teslimdeler…Olur da böyle bir durum olursa,kırılırlar,yanlış anlarlarsa, incinirse birimizden biri  tüm açıklıklarıyla bunu tekrar anlatıp olaya ya da harekete değil, haklı ya da haksız olmaya değil benim gözümdeki gerçek hüzne takılıyorlar…
Özür almayı ya da özür dilemeyi biliyorlar…Ve daha da önemlisi o her neyse bir daha olmamak üzere yok ediyorlar…
Ben üzgünsem, hatalıysam, yanlışsam..Onlara değil kendime hata yapıyorsam dahası…Durduklarını, baktıklarını, sardıklarını ama kendilerini asla geri çekmeden ve sevgiyle nerde hata yaptığımı düşündüklerini paylaşıyorlar benimle …Tüm açıklıklıkları ve derinden kalpleriyle…Bunu benim açığımı bulmak ve aşağıya çekmek için beni değil, onu bulup yüzleşmem ve beni yukarı çekmek için zorda olsa yaptıklarını hissederken hem de..Beni bu kadar severken,incitmemek için susmak yerine, incinsen de burada temizlemen gereken bir şey var diyerek derimin içine girerek bazen…bundan ve benden vaz geçmeden…
Beni her halimle, her şeklimle, her varlığım ve yokluğumla, her güzelliğim ve çirkinliğimle bütün olarak gören ve gördüğüne hayranlıkla sahip çıkanlar onlar.
Hayatsal tüm kararlarımda dibine kadar sorguda duran karar verene kadar, karar verdikten sonra onaylamasalar bile sonuna kadar yanimda olanlar …
’’Ben sana demiştim’’ lafını asla kullanmayanlar…’’ yaşadın, öğrendin, gördün… Beraberiz, şimdi nefes alalım’’diyenler..Hatta demeyenler, nefes almak için beni denizin kenarına, dağın tepesine götürenler…
Onların cehenneminin dibine kadar gidebileceklerim onlar..Sorgulamadan…
Ne yaparlarsa ‘vardır bir bildiği’ diyecek kadar hep bir bildiği olanlar, hep inandıklarım, hep güvendiklerim…
Gelmelerini için gel dememe gerek olmayanlar… Gitmeleri hiç gerekmeyenler…
Beni olduğum gibi seveceksen gel diyenler dünyaya…
Kendilerini öyle sevenler…
Beni öyle sevmeye talip olanlar…
‘’Seni, yaşadıklarını ve yaşamadıklarını, yaşayabilme ihtimalin olanları, sevdiklerini, geçmişini ve olası tüm geleceklerini olası tüm hallerinle hayatımda istiyorum ve bunun için bu ilişkiye kendimi adıyorum ‘’diyenler..
‘’Senin için değil, kendim için seni yanimda istiyorum, seninle hayatta büyüyorum, yokluğunda da var olurum ama varlığında olmayı seçiyorum’’ diyenler..
Bana dürüst olmak için değil onların dürüstlükleri…hayata dürüstler…
Bana değil onların sevgileri salt…Kendilerini seviyorlar …
Kendilerine olan o sevgileriyle her gün öğreniyorlar, her gün deneyimliyorlar, her gün yenileniyorlar… Asla bir gün önceki insan olmuyorlar…Ama bu kendilerini kesip biçtikleri ve kendilerini aradıkları için değil, asla vaz geçmedikleri kendilerini her gün büyüttüklerinden…
Büyülenerek hayranlıkla baktığımı yakalıyorum onlara bazen…
Hayata..hayata algılayışlarına…hayatla dans edişlerine…
Yanında sustuğum, susabildiğim, kendimi anlatmak zorunda olmadığım, anlatmadan anladığım, aynı pencereden aynı manzaraya kendi bakış açımızla bakarken keyif aldıklarım sanki…
Çekmeden..Çekiştirmeden…
Sakin sakin…
Abartısız…
Çok sarılmasız..
Çok seni seviyorumsuz…
Ama çok derinden, içten, bilerek…
En büyük zenginliğim diye kalktım yüzümdeki gülüşüm için bugün…
Ve bu zenginliğimde onların varlığının hayatta ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hissettim…
Varlığımız…Varlığımıza armağan olsun…
Ki öyledir…
Banu Kalaycı

* Hayatınızın her zaman yeni başlangıçlara kucak açtığını biliyor musunuz?
* Bu sabah yatağınızdan yepyeni bir siz olarak uyandığınızı
* Bu sabah beyninizin yepyeni mutluluk hormonları salgıladığını
* Bu sabah bedeninizin yeniden ve olumlu yeniliklere programlandığını
* Bu sabah zihninizde harika yaratıcı düşünceler uyandığını
*Bu sabah sizi nefis bir günün beklediğini
*Bu sabah gülümsemenizin/ gülümsediğiniz her insana neşeyle ulaştığını
* Bu sabah edindiğiniz her amacın hayatınıza yansıdığını
* Bu sabah aldığınız her olumlu kararı yaşamınıza aldığınızı
* Bu sabah hissettiğiniz her duygunuzun bedeninizde var olduğunu
* Bu sabah kendinizi her onaylamada hayatınızı da onayladığınızı
* Bu sabah “günaydın” dediğiniz herkesin kalbini kazandığınızı
* Bu sabah kendinize ve hayata neşeyle ve umutla sarıldığınızda yarının o harika resmini yaptığınızı
* Bu sabah sevdiğinize/sevdiklerinize “seni seviyorum” dediğinizde onu kendinizi ve hayatı sevgiyle kucakladığınızı biliyor musunuz? O halde bu sabahı fark edin.
Sabah yeni bir gün ve yeni bir siz. Hayat size harika bir hediye paketi sunuyor. Bu sabah paketi açın ve yaşayın.
Sakın bunu yarın sabaha ertelemeyin.
Şimdi yaşayın.
GUNAYDİN.

5 Şubat 2013 Salı


Özgüveni kazanmak için 14 yol

Meral T.
İşte, yitirdiğiniz özgüveni yeniden kazanmak için size ustaların da yardımıyla önerebildiğimiz 14 yol:
1. Önce bütün olumsuz tecrübeleri unutun. Durup dururken güveniniz yitirmeniz, basarisizlik duygusunu yasamanız bundan olabilir. O yüzden ilk adim olarak geçmişteki bütün kötü deneyimleri yok edin. Beyninizden silin gitsin!
2. Kendinizle iletişiminiz çok önemli. “Sen bunu yeneceksin” gibi cümleler kurmayın. Yani kendinize iç sesinizle “sen” diyorsanız bu sorundur. İlk olarak kendinizle “iletişim”e gecik, “ben bunu yaparım” seklinde cümlelerle ise başlayın.
3. Erteleme olayına bir son verin. Bir şeyi sonlandırmayıp, yarim bırakma, basarili olamama korkusuna dayanabilir. “Su an” yapacağınız ne varsa “hemen simdi” yapın. Bir not edin bakalım, “yarim” bıraktığınız isler çok fazla mi? Onları tamamlamak güven duygunuzu rehabilite edecektir. çok basit şeylerde bile bunu uygulayın. Sacınızı kestirmeyi ne zamandır erteliyor musunuz. Hemen gidin kestirin mesela..
4. Kesin olarak istediğiniz şeyin ne olduğunu düşünün. Tam olarak neyi, ne kadar, nerede ve nasıl elde etmek istiyorsunuz? Bunu dakikalarca düşünüp, o çok istediğiniz şeye odaklanın. Adrenalinizin arttığını, istediğiniz şeye kavuşmayı “düşünmenin” sizi pozitif bir ruh haline soktuğunu göreceksiniz.
5. Kötü tecrübeleri beyninizin bilgisayarını çöp kutusuna atıp, silmiştiniz ya. Eh simdi, arkadaşlarınızla beraberken biraz sikiliyorsunuz değil mi? Onlara hep “dertlerinizden” söz ederdiniz hani! Canim, biraz düşünün, sizin hiç basariniz olmadı mi geçmişte. Dost sohbetlerinde arada sırada bu başarılarınızdan da söz edin.. Anlatırken bunu nasıl yaptığınızı yeniden hatırlayacaksınız. Belki de bu yöntem, başka ulaşmak istediğiniz idealleriniz için de ise yarar!
6. Çevrenizi iyi gözlemlediniz mi? Basarili ve mutlu insanlar genellikle “Çözüm”e odaklıdır. Bu insanlar yüzde 20 problemlere, yüzde 80 çözümlere odaklanır. Bazı sorunlar aslında sizin “büyüttüğünüz” kadar değil. Siz ona “odaklandıkça” o büyüyor, büyüyor ve çözülmez bir hale geliyor. Bu sorunlarda çıkmaza girdiğinizde bir “örnek” bulun. Yari sorunu çözmüş bir insan örneği. O, nasıl çözdü? Tamamen bu yönteme odaklayın kendinizi.
7. Enerjinizi çoğaltın. Çünkü enerji bize sadece fiziksel güç olarak gerekli değildir. Duyu organlarımız da enerji ile çalışır. Bu enerji sesinize, bakışınıza, görünüşünüze etki eder. Spor yaptığınızda seremonin ve endorfin hormanlari artacak. Bu iletişimde çok önemli; Bakışlarınız da bu hormonların etkisiyle karsı tarafa daha kolay “olumlu” mesajlar göndermenizi sağlayacak. Kendinizi “iyi” hissetmek, güne gülümseyebilmek için spor çok önemli. Unutmayın, egzersizden uzak kaldığınızda, adeta benzinsiz bir araba gibisiniz!
8. Telkin çok önemli. Her ne istiyorsanız onu olmuş gibi hayal edin: Alt bilinciniz sadece şimdiki zamanı bilir. O yüzden gelecek zamanlı cümleler kurmayın. Örneğin, “zayıflayacağım” derseniz asla zayıflayamazsınız. Belirsiz bir gelecek yerine, “su anda yapıyorum” deyin.. Bu mesajı yolladığınızda, alt bilinciniz sizi o amaç için bazı tutumlara davet edecektir. Siz farkında bile olmadan… Enerjiniz çoğalacak, yavaş yavaş zayıflama isteği artacaktır.
9. Aman, renkler çok önemli. Giysilerde renk tonajlarına dikkat edin. Seçtiğiniz her renk sizi anlatıyor çünkü. Canlı renkler mutluluk ve neşeyi koyu renkler ise ciddiyeti temsil ediyor. Bu tarz olarak size en yakışanı secin. Bu giysileriniz canlı renklere sahipse güveninizin kendiliğinden geliştiğini göreceksiniz. (Tabii yerine göre.. Bir is toplantısına da pırıl pırıl renklerle gidilmez elbette.) Su acık ki, asil olarak “ten giysiniz”, yani solgun olmayan bir cilt, parıltılı bakışlar giysilerden daha da önemlidir. Olumlu düşündükçe farklı bir ten renginin ve bakışların sizde oturduğunu fark edeceksiniz.
10. “Evet” ve “hayır”lara dikkat. Hicrimse size istemediğiniz bir şeyi yaptıramaz. Bazı insanlara da hayır demeyi öğrenin. Hoşlanmadığınız bir mekana sizi götürmek isteyen arkadaşınıza karsı rahatlıkla ” hayır” kelimesini kullanın. Birlikte keyif alacağınız mekanları seçecek arkadasınız mutlaka vardır. Sizi rahatsız eden, olumsuz ruh halinizi çoğaltan insanlarla ilişkinizi de gözden geçirin. Sizi üzen bir insanla yola devam etmek sizden sürekli götürecektir.
11. Geleceği “belirsiz” bırakmayın. Planlayın. O gerçekleştiğinde neler hissedersiniz, sürekli bunu düşünün. Artık o ideale, o “plan”a nasıl ulaşacağınızı düşünün ve kendinizi orada hayal edin sık sık. Örneğin işyerinizde “şef” mi olmak istiyorsunuz? Sürekli bunu nasıl gerçekleştireceğinizi düşünmenin ve bu anlamda somut olarak neler yapabileceğinizin ötesinde, o görevi “hayal” edin. Kendiniz orada, bir toplantıda iken hayal kurun örneğin. Hayaliniz güçlendikçe, tutumlarınız da değişecektir. Örneğin, o iste şef olmak için önce dil mi bilmeniz gerekiyor. farkında olmadan ayaklarınız sizi bir bir hafta sonu kursuna doğru götürecektir.
12. Geleceği planlamak kendinize güveni, kendinize güvenmek de size bazı “formüller” de getirecektir. Örneğin zayıflamak istiyorsunuz ama neden şişmanladığınızın “formülü”nü dikkate almıyorsunuz. İste olumlu bir şekilde başarıya odakladığınızda beyniniz, size “neden şişmanladığınızı da anımsatacak. Ve sizi kilo almaya götüren nedenleri de hayatınızdan kaldırmak üzere planlar yapıyor olarak bulacaksınız kendinizi..
13. Bir de, “olumlu” anlam içeren kelimelere dikkat edin. Olumsuz olarak beyninize yerleştirdiğiniz cümleler size baskı yapar. Orada “beslenir” ve daha güçlü olarak geri dönebilir”. Bir örnek vermek gerekirse, “asla televizyon seyretmiyorum” demeyin. Beyniniz sizi daha istekli olarak TV seyretmeye zorlar. İnsanların “kötülükleriyle” uğraştığınızda da ters tepki verir. Kötü bir kelimeyi kullandığınızda ona yüklediğiniz anlamı bilincinize çağırırsınız! Bu kelimeyi çok sik hatırlamaya baslarsınız. Hatta yıllar sonra o eylemin içinde bile görebilirsiniz kendinizi. O nedenle “olumsuz” herhangi bir kelimeyi (Her ne olursa olsun) beyinize yerleştirmemeye özen gösterin.
14. Hayatinizi yönlendirin. Ne eksikse yaşamınızda ona katalize olun. Sevgi mi yok, sevgi birlikteliğine katalize olun. O boşluğu bir sevgili dolduracaksa, yani ona gereksinimiz varsa bunu planlayın. Bir takım duygusal boşlukların yerini başka şeylerle kapatmayın. Zaten olumluya ve başarıya katalize olmuş bir ruh hali, başka arayışlarınıza çözüm bulmak üzere de konumlanacaktır. Basari ve sevgiyle birlikte donanmış benliğiniz, size enerjiyi ve mutluluğu da çağıracaktır.
Ayla Önder
kisiselbasari

Özgüven eksikliğinin 7 işareti…

Bu maddelere dikkat!
Özgüvenin karşıtı olan özgüven eksikliği genellikleaşağılık kompleksi olarak tanımlanır. Özgüven hakkında çok önemli bir kitap yazan psikolog Don Hamachek aşağılık kompleksi ile ilgili 7 noktaya dikkat çekiyor.
1. Eleştiriye karşı alıngan olmak
Aşağılık duygusuna kapılan insanlar hata yaptıklarını bilseler de diğer insanların bunu vurgulamaları hoşlarına gitmez. Ne kadar yapıcı ya da naif olursa olsun her eleştiriyi kişisel bir saldırı olarak algılarlar.
2. Özgüvene uygunsuz cevap verme
Bu iki şekilde olur. Bazı insanlar kendileri hakkında iyi şeyler duymak için can atarlar ve sürekli iltifat edilmesinden hoşlanırlar. Diğer davranış biçimi ise tam tersidir. Özgüven eksikliği çeken bir grup insan ise kendileri hakkında pozitif bir şey duymak istemezler çünkü kendi hissettikleriyle çelişirler.
3. Aşırı eleştirel yaklaşım
Kendilerini iyi hissetmeyen kişiler başkaları hakkında iyi şeyler düşünmezler. İnsanların kusur ve hatalarını ararlar. Böylece kendilerinin çok kötü olmadığını kanıtlamaya çalışırlar. Bu insanlar çevredeki en akıllı, çekici, başarılı insan olmadıkları zaman akıllı, çekici, başarılı hissetmezler.
4. Suçlama eğilimi
Bazı insanlar aşağılık hissetmenin acısından kurtulmak için kendi güçsüzlüklerini diğer insanlara yüklemeye çalışırlar. Bu noktada kendi hataları için başkalarını suçlarlar.
5. İşkence isteği
Özgüvensizlik doruk noktasındayken başkasına zarar vermeye kadar varabilir. Başkalarını suçlama davranışı kontrol edilemez bir duruma ulaşabilir.
6. Rekabetle ilgili negatif hisler Aşağılık kompleksi olan insanlar da herkes gibi bir oyunu ya da yarışmayı kazanmak ister ama böyle durumlardan kaçınırlar çünkü kazanamayacaklarını düşünürler. Birinci gelememe korkusu tamamen başarısız oldukları korkusuna kapılmalarına neden olur.
7. Yalnızlık ve çekingenlik eğilimi
Aşağılık duygusu olan insanlar diğer insanlar kadar zeki ve ilginç olmadıklarını düşündüklerinden diğer insanların da onları böyle göreceğini düşünürler. Bu yüzden sosyal ortamlardan kaçınırlar. İnsanlarla birlikteyken susmayı tercih ederler çünkü bunun yalnızca aptallıklarını ya da sıkıcılıklarını kanıtlayacağını düşünürler.
(Alıntı)

4 Şubat 2013 Pazartesi


MİDE SORUNLARININ ARKASINDAKİ PROBLEM NEDİR?


Yenilen besinlerin içeriye kabulünün öncelikli organı midedir. Mide, dışarıdan gelen tüm etkileri alır ve sindirebildiklerini kabul eder. Kabul edebilmek, açıklık, pasiflik ve fedakarlık gerektirir. Bu nitelikleriyle mide, dişi kutbu temsil eder. eril (erkeğe ait) prensip hareketlilik ve ışıldamak (ateş elementi) ile özdeşleşirken, dişi prensip, kabul etmenin, fedakarlığın, etkilenebilirliğin temsilcisidir (su elementi). Bu prensip dişi kutba ait duyarlılığın ve hissetme yeteneğinin dünyasıdır. İnsan hissetme işlevini bilinçdışına itmeye çalışırsa, bu işlevler bedensel boyutta ortaya çıkarlar. Böylece, mide, fiziksel besinlerin yanısıra ruhsal duyguları da kabul etmek ve sindirmek zorunda kalır. Böylece aşkın yolu mideden geçer.
Midenin alma ve kabul etme görevlerine ilaveten sahip olduğu bu kez eril kutba ait bir işlevi daha vardır: Üretim ve mide asitlerinin salgılanması. Asitler yakalar, parçalar, yakar ve eritir; açıkça saldırgandır. Eğer insan birşeylere kızar, fakat bu kızgınlıkla bilinçli olarak başedemezse, ya da bu kızgınlığı bir saldırganlığa dönüştüremezse bu hisler mide ekşimesi olarak cisimleşir. Mide ekşimesinin nedeni, saldırgan mide asitlerinin fazla miktarda üretilmesidir. Maddesel boyuttaki bu tepkinin esas hedefi, maddesel olmayan hislerin işlenmesi ve sindirilmesidir. Bilincin yapamadığını beden telafi etmeye çalışır. Mide asiti yukarı doğru yükselir, çünkü kendini ifade etmek istemektedir. Bu noktada mide hastalanır.

Alıntı: Hastalık İyileşmeye Giden Yoldur, Mozaik yay.

3 Şubat 2013 Pazar


20 Sağlıklı Hatırlatma

1. Su  ve çay iç
2. Dışarı çık
3. Araştırma yap
4. Yediğin ne ise sen osun
5. Erken yat erken kalk
6. Makul hedefler belirle
7. “Biraz ter kimseye zarar vermez”
8. Bilgisayarını kapat
9. Temkinli ol
10. Şimdi yap (bugünkü işini yarına bırakma gibi bişey)
11. Hata yapmak normaldir
12. Gülmek kalori harcatır
13. Seks yapmak da (kalori harcatır)
14. Artık mazeret yok (istemez)
15. Güzellik (güzel olmak) bir seçimdir
16. “Hayır” de
17. Güneş kremi kullan
18. Limitlerini (sınırını) bil
19. Değerini bil
20. Kontrol sende
Aylardan oldu şubat
 Bütün dertlerini çöpe at
 Yeni bir hayat 
 Yarat…

1 Şubat 2013 Cuma



7 ANA ÇAKRAyı AÇMAK VE SAĞLIKLI KALMAK İÇİN YAPABİLECEKLERİMİZ…



 Fotoğraf: 7 ANA ÇAKRAyı  AÇMAK VE SAĞLIKLI KALMAK İÇİN YAPABİLECEKLERİMİZ...SES İLE ÇAKRALARI AÇMAK İÇİN MANTRALAR LAM: 1. Çakra içinVAM: 2. Çakra içinRAM: 3. Çakra içinYAM: 4. Çakra içinHAM: 5. Çakra içinKSAM: 6. Çakra içinOM: 7. Çakra içinRENK TERAPİSİ İLE ÇAKRA AÇMAK 1. ÇAKRA :  KIRMIZI 2. ÇAKRA :  TURUNCU 3. ÇAKRA:   SARI 4. ÇAKRA : YEŞİL 5. ÇAKRA : MAVİ 6. ÇAKRA: ÇİVİT MAVİSİ 7. ÇAKRA : BEYAZ VE MOR Yukardaki çakra renklerine göre iç çamaşırı , elbise , odalarımızın renkleri başta olmak üzere hayatımızda kullanabiliriz.AFİRMASYONLAR 1. ÇAKRA : FİZİKSEL OLARAK HİSSEDİYORUM. 2. ÇAKRA : DUYGUSAL OLARAK HİSSEDİYORUM.3. ÇAKRA : DÜŞÜNÜYORUM4. ÇAKRA:  İNSANI SEVİYORUM 5. ÇAKRA : YAPACAĞIM 6. ÇAKRA:  EVRENSEL SEVİYORUM7. ÇAKRA:  BİLİYORUM , BENİM  7  ANA ÇAKRAYI KAPATAN OLUMSUZ DUYGULAR.1. ÇAKRA : KIZMA, GÜCENME, SERTLİK 2. ÇAKRA : AŞIRI UCA GİTTME , SUÇLULUK 3. ÇAKRA : ÖFKE ,AÇGÖZLÜLÜK , HIRS4. ÇAKRA : KORKU , BAĞIMLILIK 5. ÇAKRA : İNKAR , YALANLAMA , SERTLİK6. ÇAKRA : ZİHİNSEL KARMAŞA , BUNALIM7. ÇAKRA : ACI , IZDIRAP , KEDERBenim hastalarıma önerdiğim birinci kural hayatı ciddiye almayın. Biraz vurdum duymaz olun. Olumsuz ve negatif hicbir düşünce tasımayın. herzman pozitif olun. Ayrıca kendinizi bir altın piramitin içinde olduğunuzu imajine edin. zor durumlarda başmeleklerden yardım isteyin. Saf enerjıden olusan bu görevli melekler size hayır demezler.  SEVGİ VE IŞIKLA BERABER SAĞLIKLA KALIN ....
 SES İLE ÇAKRALARI AÇMAK İÇİN MANTRALAR
LAM: 1. Çakra için
VAM: 2. Çakra için …
RAM: 3. Çakra için
YAM: 4. Çakra için
HAM: 5. Çakra için
KSAM: 6. Çakra için
OM: 7. Çakra için
RENK TERAPİSİ İLE ÇAKRA AÇMAK
1. ÇAKRA :  KIRMIZI
2. ÇAKRA :  TURUNCU
3. ÇAKRA:   SARI
4. ÇAKRA : YEŞİL
5. ÇAKRA : MAVİ
6. ÇAKRA: ÇİVİT MAVİSİ
7. ÇAKRA : BEYAZ VE MOR
Yukardaki çakra renklerine göre iç çamaşırı , elbise , odalarımızın renkleri başta olmak üzere hayatımızda kullanabiliriz.
AFİRMASYONLAR
1. ÇAKRA : FİZİKSEL OLARAK HİSSEDİYORUM.
2. ÇAKRA : DUYGUSAL OLARAK HİSSEDİYORUM.
3. ÇAKRA : DÜŞÜNÜYORUM
4. ÇAKRA:  İNSANI SEVİYORUM
5. ÇAKRA : YAPACAĞIM
6. ÇAKRA:  EVRENSEL SEVİYORUM
7. ÇAKRA:  BİLİYORUM , BENİM
7  ANA ÇAKRAYI KAPATAN OLUMSUZ DUYGULAR.
1. ÇAKRA : KIZMA, GÜCENME, SERTLİK
2. ÇAKRA : AŞIRI UCA GİTTME , SUÇLULUK
3. ÇAKRA : ÖFKE ,AÇGÖZLÜLÜK , HIRS
4. ÇAKRA : KORKU , BAĞIMLILIK
5. ÇAKRA : İNKAR , YALANLAMA , SERTLİK
6. ÇAKRA : ZİHİNSEL KARMAŞA , BUNALIM
7. ÇAKRA : ACI , IZDIRAP , KEDER Benim hastalarıma önerdiğim birinci kural hayatı ciddiye almayın. Biraz vurdum duymaz olun. Olumsuz ve negatif hicbir düşünce tasımayın. herzman pozitif olun. Ayrıca kendinizi bir altın piramitin içinde olduğunuzu imajine edin. zor durumlarda başmeleklerden yardım isteyin. Saf enerjıden olusan bu görevli melekler size hayır demezler.
SEVGİ VE IŞIKLA BERABER SAĞLIKLA KALIN ….

Farkındalığınızı Artıracak 5 Kişisel Gelişim Kitabı Bir Ömür Nasıl Yaşanır? – İlber Ortaylı “Kendimi geliştirmek istiyoru...