11 Ekim 2012 Perşembe


Bırakmanın vakti gelmedi mi…


Bilim Teknik Dergisi’nin psikoloji bölümünde “Bırakın gitsin” başlıklı bir yazıyla karşılaştım.
Yazıda diyordu ki; uzun süre sıkı sıkıya tutmaya çalıştığınız bir şeyi bazen şöyle bir bırakıvermek, “pes” demenin rahatlığını tatmak istediğiniz hiç olmadı mı?
Gregory Miller ve Carsten Wrosch isimli psikologlar bu sorulardan yola çıkarak uzun süren deneylerle, bırakan ve tutunan iki kişilik tipini incelemeye almışlar. Yararlandıkları gösterge ise CRP adı verilen, vücutta yangı varlığının ispatı olan bir proteinmiş. Neyse, uzun lafın kısası, bir yılın sonunda ulaşılması zor hedeflerde inat etmeyen (bırakan), yine yazıya göre engelin tepesinden değil de çevresinden dolaşan insanlarda bu proteine düşük oranda rastlanmış.Hem fiziksel, hem de zihin sağlığı açısından bırakmanın ve yeri geldiğinde pes etmenin yararlı ve en uyumsal tepki olduğunda hemfikir olmuşlar… Tabii makale, bıraktıktan sonra yeni bir hedef seçme konusunda istekli olmamızın, yaşama yeni baştan başlama cesareti göstermemizin çok önemli olduğunun da altını çizmekte… Onlara göre yeni hedefler saptamak, başarısızlığın duygusal sonuçlarına karşı tampon görevi görüyor. Özellikle de yenilgiyi kabul etmede zorlananlar için…

Vazgeçmek, pes etmek zordur, özellikle küçüklüğümüzden bu yana adam olmak için verdiğimiz uğraşıların, insanlığımızı unutmamıza neden olduğu bu dünyada… Bazen umut dediğimiz şey aslında suçluluk duygusundan başka bir şey değildir…Yeterince yapmadığına, çaba harcamadığına inandığın suçluluk duygusu… Çok yorulduysanız, karşılığını alamıyorsanız, istediğinize sahip olamıyorsanız neden daha başka bir yoldan gitmeyesiniz ki! Üstelik bilim de bunu söylerken…
Bir düşünün, tutunduğumuz şeyleri önünde sonunda bırakmayacak mıyız?
O halde, sizce de mi?…bırakmanın vakti gelmedi
alıntı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Farkındalığınızı Artıracak 5 Kişisel Gelişim Kitabı Bir Ömür Nasıl Yaşanır? – İlber Ortaylı “Kendimi geliştirmek istiyoru...