31 Mayıs 2013 Cuma

Öğrenmek,
zaten bildiğini
ortaya çıkarmaktır.

Yapmak, bildiğini göstermektir.

Öğretmek,
diğerlerine
senin kadar iyi bildiklerini
anımsatmaktır.

Siz hepiniz öğrenenler,
yapanlar, öğretenlersiniz.

...

Hangi yaşam süresinde olursa olsun,
tek yükümlülğün
kendine karşı dürüst olmaktır.

Bir başkasına ya da
bir başka şeye karşı dürüst olmak
yalnızca olanak dışı değil,
şarlatan bir Mesih'in belirtisidir.

En basit sorular
en derin olanlardır.

Nerede doğmuştun? Yuvan neresi?
Nereye gidiyorsun?

Ne yapıyorsun?

Arada sırada bunları düşün ve
verdiğin yanıtların nasıl değiştiğini gör.

En çok öğrenmen gerekeni
en iyi öğretirsin.

Yaptığın ya da dediğin
herhangi birşey tüm dünyada
basılıp yayınlansa da
asla utanma
hatta yayınlananlar doğru olmasa bile.

Dostların daha ilk tanıştığınız dakikada
seni çok iyi anlarlar;
diğer tanıştığın kimselerin seni anlamaları
bin yılı alır.

Sorumluluktan kurtulmanın
en iyi çaresi
" sorumluluklarım var "
demektir.

...

Yaşamın süresince
içindeki öğrenen varlık
tarafından yönlendiriliyorsun;
senin ta kendin olan
şakacı ruhsal varlık tarafından.

Onlardan öğrenecek
birşey kalmadığından
emin oluncaya kadar
olası geleceklere sırtını dönme.

Düşünceni değiştirip
farklı bir gelecek ya da
farklı bir geçmiş seçmekte
her zaman özgürsün.

...

Sana
hiçbir katkısı olmayacak nitelikte
bir sorun yoktur.

Sana kazandıracaklarına
gereksinmen olduğu için
sorunları ararsın.

Senin gerçek aileni
kenetleyen bağ, kanbağı değil,
birbirinizin yaşantısına duyduğunuz
saygı ve mutluluktur.

Bir ailenin üyeleri
çok seyrek olarak
aynı çatı altında büyürler.

...

Sınırlarını tartış,
çünkü onlar kesinlikle senindir.

Evreni güzel,
tam ve kusursuz
olarak düşle.
Ve birşeyden emin ol;
Olan,
onu senin düşlediğinden
epey daha iyi düşlemiş.

Sana hiçbir dilek
verilmemiştir ki,
onu gerçekleştirecek olan
güç de birlikte
verilmemiş olsun.
Ancak,
bunu elde etmek için
çalışman gerekebilir.

...

Dünya senin alıştırma kitabındır;
üzerinde işlemlerini yaparsın.
Gerçek değildir,
ama eğer istersen
orada da gerçekliği
ifade edebilirsin.

Aynı zamanda,
saçma şeyleri, yalanları da
yazabilirsin,
ya da sayfaları
parçalayabilirsin.

Esas günah,
Olan'ı
sınırlamaktır.
Yapma

Bir süre hayalperest
olmayı denersen
hayal ürünü kişilerin
kimi zaman
beden ve yürekleri olan
insanlardan daha gerçek
olduklarını anlarsın.

Vicdanın
kendi bencilliğinin
dürüstlük ölçüsüdür.
Sesine dikkatle
kulak ver.

Yaşamındaki her insan
ve bütün olaylar
sen oraya çizdiğin için
oradadırlar.
Onlarla ne yapmak istediğin
sana kalmıştır.

Konuştuğun gerçekliğin
ne geçmişi vardır
ne de geleceği.
Odur.
ve tüm olması gereken
budur.

Bir dünyadaki
görevinin
bitip bitmediğini
anlaman için
işte sana bir ölçüt:
Yaşıyorsan bitmemiştir.

Özgür ve mutlu yaşamak
için
sıkıntıyı
feda etmelisin.
Feda etmek,
her zaman kolay değildir.

Vedalar canını sıkmasın.
Yine buluşabilmek için
bir hoşçakal gereklidir.
Dostlar için
an'lar ya da ömürler sonra
yine buluşmak
kaçınılmazdır.

...

Bilgisizliğin derecesi
adaletsizliğe ve trajediye
olan inancın
derinliğidir.

Tırtılın dünyanın sonu dediğine
Usta
kelebek der! 
Richard Bach - Mavi Tüy 

Fotoğraf: Life of Pi

30 Mayıs 2013 Perşembe

Göklerin taşı: Lapis lazuli
Lapis Lazuli:

Adını bazı kaynaklara göre Persçe mavi anlamına gelen Lazhward sözcüğünden bazı kaynaklara göre ise, taş anlamındaji Latince “lapis” ve gök anlamındaki Arapça “azul” kelimelerinin birleşiminden almıştır.

“Gece” ya da “gerçeğin” taşı olarak da bilinir ve içindeki pirit katkıları gökyüzündeki yıldızlar gibi durur

Diğer Adı:Lacivert Taş,Gece Taşı,Gökyüzü Taşı
Renk: Gece mavisi,açık mavi
Sertlik:5-6
Formül: (Na,Ca)8(AISiO)6(SO4,S,CI)2
Kimyasal Grubu:Mineral Bileşiği
Bağlı Bulunduğu Grup:
Burç:Yay,Başak
Şakra:Boğaz
Çıkarıldığı Ülkeler:Afganistan Sovyetler,Şili,ABD,Türkiye

Fiziksel Etklileri
* Hormon bezleri üzerinde etkilidir.
* Solunum yolları hastalıklarında etkin olarak kullanılır.
* Kalp krizi riskini azaltır.
* Kemikleri kuvvetlendirir.

Ruhsal Etkileri
* Güven verir.
* İnsan ilişkilerini olumlu yönlendirir.
* İlişkileri pekiştirir.
* Zihinsel açıklık ve aydınlanma sağlar.
Kaynak:Hasan Kocabaş



Vibrasyonunuzu yükseltmenin yolu



Vibrasyonunuzu yükseltmenin yolu olumlu duyguları sıkça yaşamaktır.
•Vibrasyonunuzu Yükseltmek İçin

1.Olumlu duygu anlarınızı artırın.
2.Başkalarıyla ilgili olumlu şeyler düşünmeye odaklanın.
Birisinden nefret etmek, zehri kendinizin içip onun ölmesini beklemek gibidir.
3.Affetmeyi bilin.
4.Şükran duyun.
5.Takdir etmeyi bilin.
Aslında aşırı otoriter olmak, özgüven yoksunluğunun bir işaretidir.
Bu yoksunlukla kişi kendi gücünü sürekli göstermeye, kanıtlamaya çalışır.
6.Hayatınızdaki tesadüflerin, şansın kaydını tutun.
Çekim yasasına göre “tesadüf” lerin artması, bilinç seviyenizin arttığını da gösterir.
7.Amacınıza yaklaşan bir durumu kutlayın.
8.Ne seyrettiğinizi ne dinlediğinizi ne okuduğunuzu özenle seçin.
9.Zihninizi kaliteli gıdalarla besleyin.
10.Bilginin değerini bilin.
11.Her şeyin bedelini bir yolla ödeyeceğinizi bilin.
Evren her şeyin karşılığının ödenmesinden yanadır. Evrensel yasa, borcu sevmez.
Birilerinden ya da bir yerlerden bir şeyi bedavaya ya da değerinden azına almaya ya da çalmaya kalktığımızda, onun bedeli muhakkak ödenir.
12.Herşeyin karşılığını alırsınız.

•Bir şeyin olacağından şüphe ederseniz, o şeyin olmasına izin vermemiş olursunuz.
•Her gerçek başarının arkasında uzun bir hazırlık ve adanmışlık süreci vardır.
Şans denilen şey, karşımıza çıkan fırsatın kazırlıkla buluşmasıdır.
•Bir şey gerçekleşmiyorsa ufukta daha iyi şeyler olduğu içindir.
•Kimse sizin ne kadar bildiğinizle ilgilenmez, onlarla ne kadar ilgilendiğinizi bilmek ister.

Nil GÜN

28 Mayıs 2013 Salı

Sabır ve Tahammül Arasındaki İnce Çizgi

Sabır ve tahammül günlük hayatımızda çok fazla kullandığımız iki önemli kelime. Anlam bakımından çok yakın gibi görünseler de hissediş, uygulama ve geleceği yaratırkenki etkileri bakımından aralarında dağlar kadar fark vardır.
Sabreden insan, kendi değerinin farkındadır, tek olduğunu, özel olduğunu bilir. Kimseyi kendinden üstün görmez. Kendisini de kimseden aşağıda görmez. Hayatındaki insanların onun hayatında ve kendisinin de diğer insanların hayatında bir tesadüf eseri bulunmadığını bilir. Bu yüzdendir ki hayat öğretmenlerine ve öğretmenliğine saygı duyar. Gözünü geleceğe dikmiştir. Bir hedef koymuştur. Hedefe ulaşmaya çalışırken karşısına çıkan engellere, sorunlara çözüme odaklı bir yaklaşımla, sukunetle sabreder. Hedefe ulaşmak için geçen zamanın boşa geçen zaman olmadığını bilir. Bu zaman süresince, hedefe ulaştığında, ulaştığı hedefteki verimliliğini arttıracak donanımları biriktirir türlü sınavlarla. Eğer niyet ederse ve kararlı davranırsa, ihtiyacı olan her neyse, ihtiyacı olduğu zamanda, ihtiyacı olduğu şekilde kendisine ulaşacaktır.
Sabreden insan, bir hedef koyamadığı, kararsız olduğu zamanlarda da sabreder. Bu sefer  doğru olana karar vermek için, doğru hedef koyabilmek için sabreder. Bu süreçte Yaratandan, rehberlerinden, evrensel sistemden, meleklerden, iç sesinden, özünden (adına ne derseniz, nasıl rahat hissederseniz) doğru karar vermesini destekleyen işaretler bekler. Beklentisi bazen ani bir ilhamla, bazen yaşanan bir olayla, bazen çevresinden duyduğu, basit bir sözle  gerçekleşir. Gelen mesajları doğru okur ve anlamlandırırsa karar vermekte zorlanmaz. Karardan sonra koyduğu hedefe giden yolda sabrederek selamete ulaşır.
Tahammül eden insan ise kurbandır. Korku doludur. Diken üstündedir. Kaybetmekten korktuğu bazı şeyler uğruna, başka bazı durumlara katlanır, tahammül eder. Hayatın akışında sürüklenir. Fakat sürekli de şikayet eder. Hedef koyamaz. İçinde bulunduğu, hoşlanmadığı durumun değişeceğine dair inancı cılızdır. “İstiyorum” der ama aslında “istediğim şeyi hak etmiyorum” diyen bir kök inanca sahiptir. İstediklerini elde etmek için sabır yerine tahammülü seçmesinin sebebi de bu değersizlik inancıdır. Tahammül ettiği durumlarda kendini hiçe saydığı için özüyle çelişir. Tahammül etmesine sabredemeyen özü üzerine yük olur. Bu yükü kaldırmanın tek yolu sorumluluğu kendi üzerinden ötelemektir. Ötelemenin de en güçlü adresi kaderdir. “ Bizim kaderimiz de bu ne yapalım, sabredeceğiz” der. Ama onun sabır dediği tahammülün ta kendisidir.
Sabretmek ve tahammül etmek birer tercihtir. Durumlar aynı olsa bile sabreden insanın davranışı ve hissiyatı ile aynı duruma tahammül eden insanınki birbirinden farklıdır. Ve sabreden insan ile tahammül eden insanın kendi geleceklerini yaratma potansiyellerinde de çarpıcı farklar vardır. ( Ben sabretmek ve tahammül etmek olarak kıyasladım. Siz aynı tanımlara farklı adlar verebilir hatta görüşünüze göre sabır ve tahammül sözcüklerinin yerlerini değiştirebilirsiniz. Dikkat çekmeye çalıştığım nokta içerikteki farklılıklar)
Gelin bunu bir örnekle açıklayalım:
Durum: İş yerindeki koşullardan, patronundan ya da ortağından memnun olmayan bir insan düşünün.
Bu insan sabretmeyi tercih eden bir insansa, öncelikle o anda  içinde bulunduğu koşulları kabul eder. İş yerinde bulunduğu süre içerisinde işini en iyi şekilde yapmaya çalışır. Anlaşamadığı, sıkıntı yaşadığı konularla ilgili kendini muhatabına ifade edebileceği bir ortamı temiz bir niyetle diler. Ve bu ortam kendisi tasarlasa asla olmayacak şekilde bir mükemmeliyetle gerçekleşir. (tecrübeyle sabit) Kendisini sakin net ve saygılı bir üslupla ifade eder. Sonucu görene kadar da  yine işini en iyi şekilde yaparak sabreder.
Muhatabıyla ciddi bir frekans uyum problemi yaşıyorsa, kendini ifade etmesinin sonuç getirmeyeceğini anlar ve artık boşa kürek çekmez. Susar. Affeder. Sabırla yeni bir iş için samimi dileklerini evrenin dilek kutularına gönderirken, yine işini iyi bir şekilde yapar , yeni ve istediği gibi bir iş için gerekli girişimlerde bulunur. Karşısına çıkacak fırsatları bekler. İşinden çıkıp evine gittiği zaman iş sorunlarını bir gömlek gibi işyerine asar ve bırakır. Özgürdür. Elinden geleni yapmasına rağmen, gelişmeler işinin sonlanması ve ya ortağıyla yollarını ayırmasına kadar giderse, yeni ve istediği gibi bir işin gelmekte olduğundan emin, verdiği kararın sorumluluğunu sonuna kadar üstlenerek, orada öğrendiği her şey için şükrederek ve ayrıldığı yerde gün geçtikçe daha çok hissedilecek  bir boşluk bırakarak gider.   
Söz konusu insan aynı durumda tahammül etmeyi tercih ederse; hayatı kendisine zehir etmenin ilk adımını atmış olur. İşine odaklanamaz. Fakat aynı zamanda işini kaybetme korkusu düşüncelerine hakim olduğundan, hata yapmaktan çekinir. Fakat bu düşünce ve duygular onun daha fazla hata yapmasını kolaylaştırır. Bir taraftan muhatabına (patronuna ya da ortağına) içten içe öfkelenir, bir taraftan da muhatabının kendisine öfkelenmesini engellemek için onun olmasını istediği gibi davranmak zorunda hisseder kendini. Patrondur ne de olsa ve üstündür doğal olarak. Buradaki yaman çelişkiyi fark edebiliyor musunuz?
Tahammül eden insan asla özgür olamaz. İşi bittikten sonra evinde televizyon izlerken bile tahammül etmek zorunda olduklarından dolayı kadere kızarken bulur kendini. Değerinin farkında değildir. İlahi sisteme geleceği yaratmak adına gönderdiği mesajlar bulanıktır. “İstiyorum”- “Hayır hayır ben sorunlarımın çözülmesini hak etmiyorum” yada “Yeni  ve istediğim gibi bir işi hak etmiyorum”- “Bıktım ben bu işten, yenisini istiyorum”- “Hayır hayır bu işten başka şansım yok bunu elimde tutmalıyım”- “kesinlikle istiyorum”- “ Hayır hayır önce yeni bir iş kurmak için paraya ihtiyacım var. Ama ben o kadar parayı bulamam ki.” Dilek kutularında biriken çelişkili mesajlar ilahi sistem tarafından değerlendirmeye alınır.
Çıkan karar şudur:
“Mesajları gönderen kişinin tahammül ettiği olayların şiddeti arttırılacak. Kişi bu yolla sıkıştırılarak isteklerini netleştirmesi ve kendi değerini fark etmesi için zorlanacak”
Ve karar uygulamaya konulunca kişi şarkısını söylemeye başlar: ” Ben ne yaptım kader sana / Mahkum ettin beni bana / Her nefeste bin sitem var/ Şikayetim Yaradanaaa/ Şaşıran sen mi yoksa ben miyim bilemedim/ Öyle bir dert verdin ki kendime gelemedim/ Çıkmaz bir sokaktayım yolumu bulamadım of ooof”  :-)
Sabreden insanı sabrın sonunda kucaklayan sonuç selamet olurken, tahammül eden insanı bekleyen şey  huzursuzluğun eşlik ettiği, kaderin kancasına takılı bir yeni tahammüller zinciridir. Fakat şu da yadsınamaz bir gerçek ki; Sabretmeyi öğrenmenin yolu, sonu hep hüsranla biten tahammüller yaşamak ve bu yolun yanlışlığını bizzat yaşayarak anlamaktır.
Yazımı İndigo Dergisi yazarlarından sevgili kalemdaşım Serpil Çavuşoğlu’nun yılın sözü ilan ettiği, Şems-i Tebrizi’nin bir sözü ile bitirmek istiyorum.
“Anladım ki:
İnsanlar; Susanı korkak.
Görmezden geleni aptal.
Affetmeyi bileni, çantada keklik sanıyorlar.
Oysa ki; biz istediğimiz kadar hayatımızdalar.
Göz yumduğumuz kadar dürüstler ve sustuğumuz kadar insanlar..!”
Yazar: Özgül Süsler 
KİLO İLE İLGİLİ SİSTEMLİ BİR EFT ÇALIŞMASI

A- Kilolu olduğunuz için ne düşünüyor ve ne hissediyorsunuz?
örnek cümleler
-kilolu olduğum için mutsuzum
-kilolu olduğum için huzursuzum
-kilolu oldğum için kendimi çirkin hissediyorum…

B- Kilolu olmanın olumsuz yönde etkilediği durumlar?
örnek cümleler
-kilolu olduğum için performansım düşük
-kilolardan dolayı çabuk yoruluyorum

C-Kilodan kurtulmanızı engelleyen nedenler hakkındaki düşünceleriniz
örnek cümleler
-iştahım çok açık zayıflayamam diye düşünüyorsamda
-bu yaştan sonra kilo veremem diye düşünüyorsamda

D- Kilolu olmanızın bilinçaltı düzeyde çıkarları nedir?
Bilinçaltımızın kilolu olmaktan dolayı bir kazancı vardır bu yüzden kilo verme konusunda Başarısız oluruz burdaki madde en önemli maddedir, peki bilinçaltı düzeyde kilolu olmanın faydalarını nasıl tespit edebilirim diyebilirsiniz bunun içinde eft uygulayabiliriz
- Hernekadar kilolu olmanın bilinçaltıma bir faydası varsada ben bu faydayı keşfetmeyi öğrenmeyi seçiyorum
-Her ne kadar içimde beni sabote eden, daha iyi olmamı engelleyen bir parçam varsa da bu parçamı da onaylıyorum, benim adıma beni korumaya çalıştığını biliyorum ama ben yine de istediğm yöndeki değişimi seçiyorum

turlarda, kilolu olmanın kazançları bilinçaltımın kazancı …
Çalıştığım bir bayanın 18 kilo fazlası vardı denemediği diyet kalmamıştı çalışmamız sonucunda kilolu olarak kendisini erkeklerin tacizinden koruduğu düşüncesini bulduk. Bilinçaltı düzeyde kilolu olmanın birçok nedeni olabilir, duyguları bastırmak için stresle başetmek için rahatlamak için.

E- Kilolu olmanıza neden olarak neler yapıyorsunuz
örnek cümleler
-abur cubur besleniyorum
- sürekli yemek yiyorum
eft cümlesi, abur cubur beslenmeyi bırakarak sağlıklı besinler tüketmeyi seçiyorum

F- Bu probleminizi sonlandırmanız için ne yapmanız gerekiyor
örnek cümleler
-hergün 30 dk yürüyüş yapmam
-sık ve az yemek yeme
egzersiz yapma konusundaki dirençlerinizide eft ile çözebilirsiniz.

Burda 6 başlık var her başlıktan en az 3-4 cümle oluşturmanız gerekiyor oluşturduğunuz cümleleri setup cümlesi haline getirip hergün 30-40 dakika arasında çalışmanız gerekiyor. Uygulamayı yaparken yeni cümleler aklınıza gelebilir onlarıda not alıp çalışmanıza dahil edeceksiniz. Ne kadar devam ederiz konusuna gelincede bu tamamen size bağlı herkeste değişim farklı sürelerde gerçekleşir. Bu şekilde çalışmayı verdiğim kişilerden olumlu geribildirimler aldım ayda 4-5 kilo arası verdiklerini iştahlarını kontrol edebildikleri yönünde. Hepinize bu çalışmada Başarılar dilerim.

alıntıdır..

27 Mayıs 2013 Pazartesi

KEHRİBAR TAŞI


Orta çağ’da ‘kehribar’ kötü ruhları kovmak için toz haline getirilerek ateşin üzerine serpilirdi.Araplar ise bu niyetle taşı muska olarak boyunlarında taşırlardı.Roma devrinde kehribar, tiroid tedavisinde kullanıldığı gibi günümüzde de bu yöntem çok yaygındır.

Diğer Adı:Amber ,Berntein(İsviçre Taşı),Reçine Taşı
Renk:Açıktan sarı-turuncu kahverengi,krem rengi ve sarımsı
Sertlik:2-2,5
Formül:C10H160+S
Kimyasal Grubu:Organik Materyal

Bağlı Bulunduğu Grup:-Burç:İkizler,Aslan
Şakra:Göbek
Çıkarıldığı Ülkeler:Akdeniz ülkeleri,Dominik Cumhuriyeti,Türkiye

Fiziksel Etkileri
* Sivilce,akne,siğil,egzama,kepek gibi bir çok cilt hastalığı kehribar ile hafifletilebilir.
* Solunum yollu alerjiye iyi gelir.
* Kemik,artrit,gut,romatizma gibi eklem rahatsızlıklarında etkilidir.
Ruhsal Etkileri
* İyimserlik ve neşe verir.
* Depresyona iyi gelir.
* Özgüveni arttırır.
* Uysallık ve parlak bir karakter sağlar.
Kaynak: Hasan Kocabaş



Düşe Kalka.......

Bizler çoğu zaman hayata seyirci kalmayı seçiyoruz farkında mısınız?
Yaşamda o kadar yapacak şey var , o kadar çok olasılık var ki görmemiz için ayaklarımıza serilen. Biz ise kenarda durup bunları sadece seyrediyoruz.
Nedir bu yaşamaktan korkumuz?
Nedir bu yeniliğe karşı çekincemiz?
Hayallerimizi bile kısıtlamayı seçiyoruz.
“Ben ulaşamayacağım şeyi hayal bile etmem” demeyi bir marifetmiş gibi göğsümüzü gere gere söylüyoruz. Altyazısında ben bu güzellikleri almaya kendimde hak görmüyorum, ben iyi şeylere layık değilim kökünün yattığını bile bile.


İçimizde yaşayan ufak, korkak bir çocuğun cılız sesleri bizim sesimizin yerine kendini koyuyor. O sesin içimizdeki muhteşem gücün davudi sesinin yerini almasına izin veriyoruz.

Çünkü yenilikler , daha iyiler, daha değerlilere giden yol mücadele gerektiriyor. Kendimizi içine kapadığımız bildik alanlarımızda “Böyle gelmiş, böyle giderlerin” içinde yaşamanın sonsuz rahatını bırakıp, uçsuz bucaksız, önünü göremediğimiz mecraların içinde kaybolacağımızdan korkuyoruz.

Bilindik güzel, bilindik güvenli, bilindik rahat geliyor.

Ve yaşam acımasız devinimiyle her gün bir öncekinin aynısı şeklinde akıp gidiyor. Bir bakıyoruz ki tren kaçmış, zaman uçup gitmiş.
Sonra da yeni bir bahaneler silsilesi başgösteriyor.
“Ah ben genç olsaydım”lar, “Bu yaştan sonra olurmu” ların şemsiyesinin altına sığınıp, hayatımızı suya sabuna dokunmadan, tali yollarda
düşe kalka geçirip gidiyoruz bu diyarlardan.
Daha da kötüsü içindeki gerçeğin özüne uymayacak şekilde korkakça ve kaçak bir oyun gibi sürdürüyoruz bu süreci.
Hayatınızın gerçeğini deneyimlemenin zamanı gelmedi mi?
Biraz cesur olmanın, hata yapmanın o muhteşem eğiticiliğini deneyimlemenin?
Çok sevdiğim bir söz var

“Bugüne kadar hata yapmadım diyorsanız gerçekten yaşamamışsınızdır”
Yaptığınız hataların sizin en büyük öğreticileriniz olduklarını, başarısızlıkların bir sonraki başarı için zıplama tahtaları olduğunu unutmayın.
Risk almadan kazanmanız mümkün değil. Bir şeyleri kaybetmeyi göze almadan daha iyiye ulaşamazsınız.
Hayat çoğu zaman güven alanlarınızın dışında yaşanıyor ve sizler bu alanda kalmayı seçtiğiniz müddetçe sadece üç beş olasılığı deneyimleyip, buna “Vay be nasıl bir hayat yaşadım” deyip bu süreci yüceltiyorsunuz.
Hayat dışarıda dostlarım. Buraya ulaşmanın yolu da özgür hayallerinizde.
Hayallerinize gem vurmayın, hayal ettiğiniz her şeye ulaşmanızın sadece sizin zihninizde yaratmanızla gerçekleştiğini ve yaratım gücünüz
ün sınırsız olduğunu bilin.

Geleceğiniz zihninizde yarattıklarınızla çiziliyor.

“İnsan hayalleri kadar yaşar”

Yeni bir güne uyanıp, hayal ettiğiniz ve hakkettiğiniz daha güzel bir hayatı başlatmanız için hiç geç değil.
Hata yapmaktan korkmadan, her düştüğünüzde yeniden kalkabileceğinizi bilerek yeni realitelere yelken açın.
Sizi sınırlayanın sadece kendi korkularınız olduğunu unutmayın.
Sevgilerimle

Erkan Sarıyıldız


Farkındalığınızı Artıracak 5 Kişisel Gelişim Kitabı Bir Ömür Nasıl Yaşanır? – İlber Ortaylı “Kendimi geliştirmek istiyoru...