30 Mart 2018 Cuma



İyi İnsanlar İçin: Mucizeleri Hayatınıza Çekmek İstiyorsanız Artık Uygulamanız Gereken 20 Şey
1. Erken uyan…
2. Hoşgörülü ol…
3. Kendi yolunu çiz…
Kendini, kendin için ara. Başkalarının senin için yol çizmelerine izin verme. Bu senin ve yalnız senin yolun. Başkaları seninle beraber yürüyebilir ama senin için yürüyemez.
4. Düşünceli ve kibar ol…
5. Yeryüzüne saygı duy…
Bu yeryüzünde var olan her şeye saygı duy. Bu bir insan bir hayvan veya bitki olabilir.
6. Senin olmayanı sahiplenme..!
Senin olmayan bir şeyi alma.
7. İfade özgürlüğü tanı…
Başka insanların düşüncelerine, dileklerine ve sözlerine değer ver. Sözünü kesme, dalga geçme veya taklit etme. Her kesin kendini istediği gibi ifade etmesine izin ver.
8. Dedikodu yapma…
Başkaları hakkında kötü konuşma. Evrene bıraktığın olumsuz enerjiler, bir kaç kat artarak seni yine bulur.
9. Affet…
Herkes hata yapar ve her hata affedilebilir.
10. Olumlu düşün…
Kötü düşünceler aklın, bedenin ve ruhun hastalanmasına yol açar. Olumlu düşünce egzersizleri yap.
11. Doğanın parçası ol..
Doğa bizim için var olmaz, bizim bir parçamızdır ve bizde onun parçasıyız hayvanları sev ve koru.
12. Çocuklara sevgi ver…
Çocuklar geleceğimizin tohumlarıdır. Kalplerinde sevgiyi yeşert, onları erdemle ve hayat dersleriyle sula. Büyüdüklerinde, yeterince gelişebilmeleri için onlara alan tanı
13. Kalp kırma…
Başkalarının kalbini kırmaktan kaçın. Yarattığın acının zehri bir gün sana geri döner.
14. Dürüst ol…
Her zaman gerçekten yana ol. Dürüstlük evrenimizde insan iradesinin bir sınavıdır.
15. Sağlığına özen göster…
Kendini dengede tut.Zihnini güçlendirmek için vücudunu da güçlendir.
16. Sorumluluk al…
17. Kişisel alanlara saygı suy…
İnsanların kişisel alanlarına ve gizlilik taleplerine saygı duy. Kimsenin kişisel eşyasına dokunma.
18. Kendine adil davran…
Kendine adil davran. Kendini besleyemezsen, başkalarını da besleyemezsin. Önce kendine yardım et.
19. Başka inançlara saygı duy… Herkesin inancına ve inanışına saygı duy.
20. İyiliği paylaş…
Kaderinin güzelliklerini başkalarıyla da paylaş. Gönüllü olarak iyilik yap.ozaman mücizelerle dolu bir hayatın olur.
Yazar:CANNOV

20 Mart 2018 Salı

Hayallere engel olan mazeretler: “Benden geçti” veya “Daha çok gencim”

Pınar Ulus

Birçoğumuz pes etmek ile başlarız, ne yazık ki henüz yola çıkmayı bile denememişizdir. Aslında gerçekten yapıp yapamayacağımız konusunda deneyip görmek ve başarısız olacaksak veya evet yolda kalacaksak bunu görmek yerine, hiç başlamadan kendimizce “karar” veririz. “Benden geçti” diye söyleniriz, yaşım artık buna uygun değil. Veya tam tersi vardır, “ben bu nokta için henüz çok gencim, yaşım çok erken”.

Ben bu nokta için henüz çok gencim, yaşım çok erken…
Bu düşünceler sadece “düşünceden” ibarettir oysaki. Gerçek hayatta yaşayıp da sonucunda gerçekten bu çıktıya varmamışızdır. Kendimiz düşünüp kendimiz karar verip yine kendimize kendi kendimize sonuca erişmişizdir. Peki, sadece bu yol uygun değil ise? Ya bize sunulan bu “öğrenilmiş” yaş “sınırlılıkları” dışında bir yol mümkün ise? Ya yapacaklarımızı hayata katmak için gerçekten altmış yıl beklememiz gerekiyor ise? Veya bizler otuz yaşımızda da olsak birçok daha ileri yaşlı olan kişiye göre fikirlerimizle tecrübelerimiz ve kendi kendimiz olmakla bu dünyaya katabileceğimiz “yaşımızdan” çok ama çok daha büyük olanlar var ise? 
İşte ben bu yazımda, sizlerle özellikle “yaş” konusunda toplumumuzun da küçük yaşlarımızdan itibaren dayattığı algılar, inanış şekilleri ve bu yüzden kendi potansiyelimizden vazgeçtiğimiz, geride durduğumuz ve hatta denemekten bile korktuğumuz zamanlarımızdan bahsedelim istiyorum. Bu konuda bizi korkutan “yaş” bariyeri hakkında kendi kendimizle yüzleşelim. 
Öncelikle bu süreç çok küçük yaşlarımızdan itibaren başlar, annelerimiz korumacı bakış açılarıyla, tabii ki tüm iyi niyetleriyle bizleri sakınırlar. “Aman yapma, küçüksün düşersin!”, “Evladım sen bunu şimdi deneme ayağına koluna başına bir şey olur.” Okulda belki bizlerden büyük sınıftakilerle bir kavgaya tutuşmuşuzdur ve gelen cümle “Onlar senin kalemin mi senin yaşın daha çok küçük, onlara nasıl meydan okuyorsun?” olur. 
Bu konuda bizi korkutan “yaş” bariyeri hakkında kendi kendimizle yüzleşelim. 
Bize “küçük” olduğumuz, bir şey denediğimizde genel olarak yaşımızın buna uygun olmadığı, yaşımızın müsaade etmeyeceği öğretilir. Sonra üniversite çağlarımıza geliriz, “ben bambaşka bir kıtada bir yıl çalışacağım” dediğimizde “Sen daha çok gençsin oralarda nasıl tek başına yaşayabileceksin?” cümlesi gelir. “Nasıl kendi kendine bakacaksın, nasıl kendi ihtiyaçlarını karşılayabileceksin, hasta olduğunda sana kim bakacak? Annen baban yanında olmayacak, sen gerçekte yirmili yaşlarındasın ama hala çok küçüksün” olarak nitelendirilmektesindir.  
Sonra daha da ileri yaşlarımıza gidelim. “Evlenmek istiyorum” dediğimizde hala “oğlum veya kızım, sen daha çok gençsin, henüz yirmili yaşlarını bile bitirmedin, tek başına nasıl karar verebiliyorsun, daha çok küçüksün ve ben senin kararını onaylamıyorum” olur değil mi? Öyle bir noktaya gelirsiniz ki, koskocaman otuz yaşına varmış insan oluruz ama hala “genç yaşın yetmez bunu bilmeye” ve “bunun hakkında kendince karar vermeye yetmiyor olan” oluveririz. 
Hayatımızın kırklı yaşları işte bunca “yaşın yetmez, senin aklın ermez, henüz küçüksün” ile gelir. Bir de tam tersi olanlar vardır, bir gün ellili yaşlarımızın başında “Ben dans kursuna gitmek istiyorum” dediğimizde sizce çevremizden ne tepki görürüz? Ben hemen birkaç örnek ile açıklayabilirim; “Bu yaştan sonra dans mı öğreneceksin otur oturduğun yerde!”, “Bu yaşından sonra dans etmeye mi merak sardın çok yaşlı değil misin?”, “Sen yaşının kaç olduğunu biliyor musun, artık gençlik yıllarında değilsin nasıl yapacaksın?”. Ve buna benzer birçok yaşından dolayı yapamazsın, edemezsin, başaramazsın, erişemezsin ve yetersizsin mesajı içeren onlarca yorum duyarız değil mi? 
“Bu yaştan sonra dans mı öğreneceksin otur oturduğun yerde!”
Peki, bunlara inanmak ve inanmamak kimin elindedir? Bunlarla kendimizi kısıtlamak, kendimize sınırlar koymak ve “sadece” bir düşünce olarak “yapamazsın” kelimesinin ardına sığınmak veya sığınmamak kimin elindedir? Cevap yine kendimizden geçer. Evet, ne seçim yapıyorsak veya yapmamayı seçiyorsak işte yine bizlerden bizlerin elinden geçer. 
Bakın sevgili David Schwartz, Büyük Düşünmenin Büyüsü isimli eserinde yaş ile gelen sınırlılık inançlarımızı nasıl yorumluyor; 
…Yaş mazeretçiliği, “bir türlü doğru yaşta olmama” başarısızlık hastalığı kolaylıkla tespit edilebilen iki formu içerir: “Çok yaşlıyım” türü ve “Çok gencim” türü.  
Her yaştan yüzlerce insanın hayattaki sıradan performanslarını şuna benzer şekilde açıkladıklarını duymuşsunuzdur: “Şimdi yapmak için çok yaşlıyım (veya gencim). Yaş engelimden dolayı yapmak istediğim veya yapabileceğim şeyleri yapamam.”
Gerçekten, şaşırtıcı olan ise ne kadar az kişinin yaş anlamında kendini “doğru noktada” hissettiğidir. Bu bir talihsizliktir. Bu mazeret, gerçek fırsat kapısını binlerce bireye kapatıyor. Onlar yanlış yaşta olduklarını düşünürler, bu yüzden deneme zahmetinde dahi bulunmazlar. 
“Çok yaşlıyım” türü, yaş mazeretçiliğinin en sık rastlanan türüdür. Bu hastalık hemen göze çarpmayan biçimde, sinsice yayılır.” 
Yaşınız her ne olursa olsun, dünyaya katacaklarınız için kendi kendinizin önüne koyacağınız bir engel olmasın.
Hayatta potansiyelimizi belirleyen olduğumuz yaşımız değil, gerçekten kim olduğumuz ve bunu tüm dünyaya göstermek için içimizde nasıl bir istek duyduğumuzdur. Mimar Sinan elli yaşından sonra mimarlığa başlamış ve en güzel eserlerini altmışlı yaşlarında bizlere kazandırmıştır. Bir kişinin en verimli yaşları veya bu yaşlarda dünyaya nasıl bir katkı getirebileceğini belirleyen olduğu yaşı değil içinde var olan yeteneğini kullanma azmi ve istekliliği ile ölçülebilir.  
Bugün bu yazımı okuyorsanız; her ne yaşta olursanız olun “yaşım” diyerek mazeret bulduğunuz her şeyde başka bir bakış açısı, başka bir çıkış yolu mümkün… Bu çıkış yolunu belirleyecek olan, bu gerçekliği yaratacak olan sadece ve sadece sizin inancınızdır. 
Yaşınız her ne olursa olsun, dünyaya katacaklarınız için kendi kendinizin önüne koyacağınız bir engel olmasın, mazereti yaş olmasın, o muhteşem potansiyelinizi dünya ile paylaşmak için hiçbir zaman “çok erken” veya “çok geç” yoktur. 



Devamı: https://www.uplifers.com/hayallere-engel-olan-mazeretler-benden-gecti-veya-daha-cok-gencim/#ixzz5AIAMBj00

15 Mart 2018 Perşembe

”Doğruyu söylemek” ile ”patavatsızca doğruyu söylemek” arasında büyük fark vardır.”Doğru söyleyince dokuz köyden kovulanlar”ın çoğu aslında,doğruyu söylediklerinden değil,patavatsızca doğruyu
söylediklerinden onuncu köye gitmek zorunda kalmışlardır.
(Bihin Edige)

5 Mart 2018 Pazartesi



Sağlıklı bir sindirim sistemi için sabahları uygulayabileceğiniz 6 yöntem
Derler ki sağlık da hastalık da bağırsaklardan gelir… Aslında birçoğumuz, sindirim sisteminin sindirimden çok daha fazlasını ifade ettiğinin farkında değiliz. Sindirim sistemi, hayatımıza ve bedenimize giren her şeyin öğütülüp, sindirilmesini sağlar. Bu yüzden düşüncelerimiz, duygularımız ve etrafımızda olup bitenler sindirim sistemimizin çalışmasını ve dolayısıyla sağlığımızı yakından etkiler.
Sindirim sisteminiz ne kadar iyi çalışıyorsa, bedensel ve zihinsel sağlığınız da o kadar iyi olur. İyi bir sindirim sisteminin püf noktası ise sabahları güne nasıl başladığınızda gizli. İyi bir gece uykusu sırasında hücreler yenilenir ve beden kendini gece boyunca tedavi eder. Biraz dikkat ederseniz, sindirimle ilgili çoğu problemin gün içinde kötüleştiğini fark edebilirsiniz. İşte bu nedenle gece boyunca kendini tazeleyen bedeninizle güne nasıl başladığınız çok önemli. İşte sağlıklı bir sindirim sistemi için güne başlamanın 6 yöntemi:
1. Alarmınızı 10 dakika öncesine kurun
Sabahları acele etmeden güne sakin bir başlangıç yaparak, sindirim sistemini açısından da yumuşak bir geçiş yapmış olursunuz. Alarmınızı 10 dakika erkene kurarak, sabahları gereksiz aceleden ve geç kalma endişesinden kurtulabilirsiniz. Böylelikle uyanır uyanmaz yataktan fırlamak yerine sabah kalktığınızda 10 derin nefes alıp vermek ve sakince hazırlanmak için vakit kazanabilirsiniz.
Derler ki sağlık da hastalık da bağırsaklardan gelir…
2. Karın bölgenize masaj yapın
Yatakta sırtüstü uzanın ve derin nefesler alın. Bir elinizi veya yumruğunuzu kullanarak karın bölgenize masaj yapın. Sağ kalça kemiğinizin iç bölgesinden başlayın ve yavaş yavaş sağ kaburganızın altına kadar masaj yaparak çıkın. Daha sonra elinizi sol kaburganızın altına getirin ve sol kalça kemiğinize kadar inin. Bu turu birkaç dakika boyunca veya en az 5 defa tekrarlayın. Masaj yaparken kendinize nazik davranmaya ve sakin kalmaya özen gösterin.
3. Limonlu ılık su için
Çeyrek veya yarım limonun suyunu bir bardağa sıkın. Bardağın yarısını oda sıcaklığında suyla, kalan yarısını yeni kaynatılmış suyla doldurun. Böylelikle su çok sıcak olmayacağı için limonun içindeki C vitamini de kaybolmayacaktır. Limonlu ılık su, karaciğeriniz için çok faydalı olmakla birlikte sindirim sisteminizi uyarır ve uyku sonrası ortaya çıkan su ihtiyacınızı karşılamanıza yardımcı olur.
4. Dengeli bir kahvaltıyı atlamayın
Birçok insan sabahları daha lifli gıdalar tüketir ancak gün içinde şişkinlik sorunu yaşar. Bunun nedeni yeterince sıvı tüketmemektir. Oysa bedeninizin en çok ihtiyacı olan şey, dengeli bir kahvaltı. Sabahları kahvaltınızı hazırlarken, bilinçli olun. Dikkatinizin dağılmasına engel olun. Çok değerli bedeninizi beslemek için vakit ayırdığınızı unutmayın.
5. Keten tohumu yağı tüketin
Bağırsaklarınızı, iyi yağlandığı zaman daha verimli çalışan bir makine gibi düşünebilirsiniz. Sabahları 1 yemek kaşığı keten tohumu yağı tüketmeye başladığınızda, farkı kısa sürede hissedebilirsiniz. Aynı zamanda keten tohumu yağı enfeksiyon riskini azaltıyor, cildi ve saçları besliyor ve beynin çalışma kapasitesini artırıyor.
Bedeninizin en çok ihtiyacı olan şey, dengeli bir kahvaltı.
6. Tuvalette vakit geçirin
Düzenli olarak tuvalete çıkmak, sindirim sisteminizin sağlıklı çalıştığının en önemli göstergelerinden biri. Bazıları bundan bahsetmekten utanıyor ancak doğanın sesine kulak verin ve bedeninizin kendini rahatlatması için düzenli olarak tuvalete çıkmanın ne kadar önemli olduğunu unutmayın, bunun için tuvalette daha düzenli vakit geçirin ve sindirim sisteminizi yakından takip edin.
Uplifers/Yaşam

Farkındalığınızı Artıracak 5 Kişisel Gelişim Kitabı Bir Ömür Nasıl Yaşanır? – İlber Ortaylı “Kendimi geliştirmek istiyoru...