21 Şubat 2018 Çarşamba

Niyetinde net ve kararlı ol, endişelerinle onun saflığını bozma

Bir niyetimiz veya bir arzumuz beklenmedik bir şekilde gerçekleştiğinde bunu bir mucize olarak adlandırırız. Oysa her mucizenin arkasında uzun bir hazırlık dönemi vardır. Tıpkı ekilen bir tohumun aylar sonra beklenmedik bir anda filiz vermesi gibi, niyetlerimizin gerçekleşmesi için de bir olgunlaşma süreci vardır.

Net ve kararlı olmak isteklerine her ne pahasına olsun tutunup, bırakmamak değil asla.
Arzu ve isteklerin, sana öz varlığından gelen sinyaller gibidir. Sonsuz ve sınırsız saf potansiyelinden gelen bu sinyallere kulak vermeye başladığında, niyetin de belirmeye başlar.
Arzulara olumsuzluk yüklendiğinde, niyetler sıkıntıya uğrar. İstekleri için suçluluk hissetmek veya hakketmediğini düşünmek niyetin saf enerjisini bozuntuya uğratır.
Niyetlerinde net ve kararlı ol. Onu zihnin kuruntuları, geçmişin acı tecrübeleri ve travmaları ile bulandırma. Geçmiş yaşam anıların yok olmasa da, sen onlara olan tutsaklığından kurtulursun böylelikle. İşte o zaman dönüşüm ve özgürlük başlar. Niyetlerinde net olduğunda iraden kısıtlanmaz ve eylemlerin kendi içinde tam ve bütün olur.
Bir niyetimiz veya bir arzumuz beklenmedik bir şekilde gerçekleştiğinde bunu bir mucize olarak adlandırırız.
Benliğimizi kaplayan şüphelerin ve korkuların koyduğu engelleri aşmak işte bu sonsuz ve sınırsız iradenin gücüyle olabilir. Bu noktada anahtar emin olmak ve hiçbir şüphe duymamakta saklı.
Net ve kararlı olmak isteklerine her ne pahasına olsun tutunup, bırakmamak değil asla. Çünkü bu bazen egonun bir performansı da olabilir. Öz varlığına bağlı olan niyet hattı temiz olduğunda niyetlerin kendi özünden gerçekleşir. Verdiğin hükümler net, kararlı ve adil olur. Geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin korkularıyla değil, anın berraklığıyla akmaya başlarsın.
Niyetlerinde kararlı olmak sonuç odaklı olmakla karıştırılmamalıdır. Egosal akıl bir hedef koyar ve bunu elde ettiğinde kendini başarılı ilan eder. Oysa amaç hedefe giden yolda büyümek, gelişmek ve sonuçtan bağımsız olarak yaptığın işten memnuniyet duymandır. Egonun bitip tükenmeyen arayışı, zamanla derin bir tatminsizlik hissine neden olur. Nitekim elde edilen sonuç bir şeyi iyi yapmanın verdiği tatmin hissi yerine, bir sonraki amaca kadar süren geçici bir rahatlamadır.
Mucizelere giden yolda asla korkuya ve şüpheye yer yoktur. Karşılaştığın her şey aslında senin bir parçan, farkında ol ya da olma. Bu gizemli sistemde en güzel şeyler korkularının ardına yerleştirilmiş. Sen yeter ki kır zincirlerini.
 Yasemin Öner


13 Şubat 2018 Salı

Enerjinizi Bağlayan 10 Etken

Umutsuzluk içine düşeriz. Çevremizdeki herkes gibi asık suratlı olur ve emeklilik yıllarını beklemeye başlarız. Hayallerimizi kaybeder ve çocukluk enerjimize veda ederiz. Üçüncü sayfa haberlerini okur ve bunlar bizim başımıza gelmedi diye seviniriz. Sonunda ise enerjimizi kaybeder ve hayallerimize veda ederiz. Hadi gelin enerjimizi bağlayan bu etkenleri değiştirelim. Gülüşümüze ve enerjik yıllarımıza tekrar kavuşalım.

Kendinizi suçlamayı bırakın.
Her sabah kendime kızıyorum. Başaramadığım şeyler beni bu hale getirdi veya şunları yapabilseydim daha iyi olacaktı. Şöyle yapsaydım harika bir hayatım olacaktı. Aynaya bakın ve kendinize sen harika bir insansın ve seni suçlamıyorum deyin. Geçmiş hatalarınızı affedin ve geçmişin yükünü artık sırtınızdan indirin.

Başkalarını mutlu etmeye çalışmayın.
Tüm enerjinizi size değer vermeyen ve sizi önemsemeyen insanlar için harcamayı bırakın. Sizi seven insanlara odaklanın. Ailenize ve sizi sadece siz olduğunuz için sevenlere. Enerjiniz bağlanıyor çünkü hayatınızın odağını yanlış kişiler için harcıyorsunuz. Tüm hayat enerjinizi size değer vermeyen insanlar için harcıyorsunuz. Onları kendi yollarına bırakın.

Kendinize inanın.
Çoktan vazgeçtim hayallerimden diyorsanız büyük bir hata yapıyorsunuz. Siz hayatınızı değiştirecek yegane kişisiniz. Enerjiniz bağlanıyor çünkü inanmadığınız şeyler yapıyorsunuz. İstemediğiniz bir işte çalışıyorsunuz. İstemediğiniz halde tüm enerjnizi o işe vermek zorunda kalıyorsunuz. Mutsuzluğunuzun ve enerjinizin bağlanmasının sebebi işte budur.

Çocukluk enerjinizi koruyun.
Bir çocuk gibi saf ve huzurlu düşünün. Enerjinizi bağlayan en büyük etkenlerden biri de budur. Çok fazla hesap yapmayın. Hayatın getirdikleri ile mutlu olun.

Aklınızı sessizleştirin.
Zihninizi susturun ve huzur o anda sizi bulacaktır. Huzurlu bir ruh ile bağlanan tüm enerji açılacaktır.

Ağzınızdan çıkana dikkat edin.
Tutamayacağınız sözler vermeyin. Kimsenin arkasından konuşmayın ve kınamayın. Unutmayın kınadığınız şey başınıza gelir ve o şekilde sınanırsınız. Hayatını kanunu bu. Ağzınızdan çıkan yanlış sözler size negatif enerji olarak geri döner.

Olumsuz düşünmekten vazgeçin.
Kafanızda kurduğunuz olası geleceklerin hiç biri olmayacak çünkü sizin için en doğru gelecek seçildi. Siz bir bedeni deneyimleyen ruhlarsınız. Siz enerjisiniz. Hayatınızı negatife değil pozitife yönlendirin. Unutmayın akıl her zaman negatifi düşünmeyi tercih eder.

Kaygıyı bırakın.
Gelecek kaygısı duyarak enerjinizi bağlıyorsunuz. Eğer kaderiniz içinde güzel bir sabah varsa kimse sizden onu alamaz. Ama bu sabahı berbat etmek istiyorsanız kimse size engel olamaz. Kötü veya İyi yoktur. Sadece denge vardır. Akışı kontrol edemezsin. Ama akışa uyarsan zaten gitmen gereken yere seni götürecektir.

Neden sonuç ilişkisinden kurtulun.
Her şeyin bir nedeni ve sonucu vardır. Ama hayatın asıl amacı deneyimlemektir. Yaşadığınız sonuçlardan kimseyi suçlamayın ve özellikle de kendinizi suçlamayın.

Gülen neşeli insanlar ile bir arada olun.
İki hasta varmış ikisine de aynı teşhis koyulmuş ve ameliyata alınacaklarmış. Hastalardan biri öleceğine inanıyor ve sürekli söyleniyormuş. Diğeri ise gülüyor ve hayatının daha iyi olacağına inanıyormuş. İkisi arkadaş olmuşlar. Önce karamsar olan günlerce anlatmış ne kadar tehlikeli bir ameliyata gireceklerini ve kurtulma şanslarının ne kadar zor olacağını. Neşeli hasta ise onun anlatmaları her bittiğinde komik bir anısını anlatıyor ve gülüyorlarmış. Sonunda ne mi olmuş karamsar hasta da bırakmış ameliyatı filan o da yaşadığı anıları anlatmaya başlamış. Ameliyat gününde ikisi de gülerek ve neşeli girmiş ameliyata. Sağlıklı bir şekilde çıkmışlar ameliyattan.

Hepimiz biraz karamsar hasta gibiyiz. Ölümü düşünmediğimizi iddia ediyor ama çok düşünüyoruz. Kafayı takıyor ve çevremizi, kendimizi mutsuz ediyoruz. Sizce o neşeli hasta olmak zor mu bu kadar? Siz karamsarsanız bile çevrenizde neşeli insanlar olsun. Onlar sizi o girdaptan kurtaracaklardır.
Bilgeye sormuşlar. Akıllı ile Aptal arasındaki en büyük fark nedir diye.

Bilge;
Akıllı insan her anı farkındalıkla yaşar ve bir kere ölür.Aptal insan ise her anı ölecekmiş gibi yaşar ve bin kere ölür.

2 Şubat 2018 Cuma

Jomo akımıyla bir şeyleri kaçırmanın keyfine varın

Geçtiğimiz yıllarda hayatımıza bir şeyleri kaçırma korkusu olarak giren fomo kavramı, yerini bir şeyleri kaçırma keyfi anlamına gelen jomoya bırakıyor.

We Are Social ve Hootsuite iş birliği ile 238 ülkeden toplanan verilerle hazırlanan “Digital in 2017 Global Overview” raporuna göre, dünya nüfusunun yarısından fazlası en az bir adet akıllı telefon kullanıyor. Yaklaşık 7,5 milyarlık dünya nüfusunun yarısından fazlası ise internet kullanıcısı ve bu rakam geçen yıla oranla artış göstererek 3,8 milyara yaklaşıyor. Sosyal medya kullanım rakamları ise dünya genelinde 2,8 milyar düzeyinde. 
Fomo: “Fear of missing out”, Jomo: “Joy of missing out”
Günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelen dijital bağlantıların hayatımızda nasıl bir yer edindiğini ortaya koyan raporun sonuçları aslında şaşırtıcı değil. İnternet ve sosyal medya hayatlarımızın tam ortasında yerini çoktan aldı. Dijitalleşmeyle birlikte her an her şeyden haberdar olabiliyor, hatta istemesek de maruz kalabiliyoruz. Reklamlar, mailler, bildirimler, takip ettiğimiz sosyal medya kanalları ve internet fenomenleri… Bize sürekli nerede, ne zaman, ne yapmamız gerektiğini söyler nitelikte.
Eğer siz de bu bildirimleri almadığınızda veya takibi bıraktığınızda bir şeyleri kaçırdığını düşünenlerdenseniz rahatlayabilirsiniz çünkü artık jomo trendi var. Arkanıza yaslanın, derin bir nefes alın ve Jomo pratiği ile bir şeyleri kaçırmanın keyfine bakın.
Arada bir de olsa bağlantıyı koparın ve kendinize ayırdığınız zamanların keyfini çıkarın.

Jomoya başlangıç için birkaç öneri:

1. Hayatta her şeye yetişmek mümkün değil, öncelikle bu fikirle barışın ve rahatlayın. 
2. Kendinize izin verin. Eğer sürekli elinde telefonla dolaşan biriyseniz, başlarda zorlanabilirsiniz. Küçük alıştırmalar yaparak işe başlayın. Örneğin yürüyüşe çıkarken telefonunuzu yanınıza almamak ya da interneti kapatmak güzel bir başlangıç olabilir.
3. Telefonlarınızda yer alan gereksiz uygulamaları kaldırın ve bildirimleri kapalı hale getirin. Uyarı niteliğinde gelen bildirimler zihninizi yoruyor hatta strese girmenize yol açıyor olabilir.
4. Sürekli çevrimiçi olduğunuzda asıl kaçırdığınız kendi zamanınız olabilir mi tekrar düşünün. Yaşadığınız anlara odaklanın ve tadını çıkarın.
5. İnternette harcadığınız vaktin yerini size daha iyi gelen, ruhunuzu besleyen aktivitelerle değiştirin. Meditasyon yapmak, kitap okumak veya sevdiğiniz biriyle buluşmak seçenekler arasında olabilir.
Kitap önerisi: The Joy of Missing Out: Finding Balance in a Wired World, Christina Crook
Kaynak:
We are social
Body and soul
Greaters

Farkındalığınızı Artıracak 5 Kişisel Gelişim Kitabı Bir Ömür Nasıl Yaşanır? – İlber Ortaylı “Kendimi geliştirmek istiyoru...