26 Şubat 2015 Perşembe

Cesaret güçlüklerle başa çıkma gücüdür. Aklınızdan gelir ve dış koşullardan daha güçlüdür. Problemlerinizden daha büyük olduğunuzu fark ettiğinizde, her şeyi yenecek cesareti kazanırsınız. Önünüzdeki engeller sizin büyük ya da küçük olmanıza göre büyür ya da küçülür. Cesaret hayal edilenin karşısında durma kapasitesidir. Size gerçeğin üzerinde yükselme yeteneği verir.
Siz problemlerinizin herhangi birinden çok daha önemlisiniz.
Laura Rooney
Kıskançlık; basit bir gerçeği görememektir. Sana kendini başkalarından aşağı veya başkalarından üstün bir yere koyman öğretildi. Ve sen neredeyse; bu olan bitene bilinçsiz hale geldin ve sürekli olarak insanları üstün, aşağılık; iyi, kötü; doğru, yanlış olarak yargıladın. Yargılama. Herkes sadece kendisidir. Herkesi olduğu gibi kabul et. Ama bu durum; yalnızca sen kendini olduğun gibi, utanmadan, değersizlik hissi olmadan kabul edersen mümkündür. Kıyas ile her iki yönden de çok uzaklara gitmiş olursun. Birinci yön senden üstün olan insanların bitmeyen sırası; diğeri ise senden aşağıda olan insanların sırasıdır. Ve sen; ikisi arasındasındır. Senin; kendini anlayacak zamanın yok. Sen; önündeki insanın yerini almak için sürekli bir mücadele içindesin ve aynı zamanda arkandaki insanı da itmektesin. Rekabeti bırak, kıskançlığı bırak. Bu durum tamamen anlamsızdır. Bu yüzden asla kendin olamıyorsun.
Osho

11 Şubat 2015 Çarşamba

Geç Kalmayın



Victor Hugo’nun muhteşem bir sözü vardır : ”Yollar gitmek için gidilir varmak için değil. ”
Eğer çıktığınız yolda amacınız varmak ise yoldaki portakal bahçelerini göremezsiniz. Yola çıkıştaki amaç bir yere ulaşmaksa o yol daima eziyet olur sizlere. Ve o yolun bıraktığı sadece kaybedilmiş bir zaman dilimidir zihinlerinizde.
Tıpkı meslek kazanmak için gençliği heba etmek gibi. Tıpkı ailesini güzel yaşatabilmek için çabalayan ve bu çabasını öfkeyle dışa vuran bir baba gibi. Anı yakalayamayan bir insanın pişmanlıkları tükenmeyecektir. Planlar eğer gününüzü yaşamanıza mani ise faydalı değillerdir.
Ve unutmayın ki yarın için endişelenip kahrolmak sadece bu günün gücünü tüketir,yarınlar için hiçbir şey katmazlar.
O yüzden geç kalmayın hayata ve yolda seyretmeyi unutmayın kıymetli insanları,sizi bağlayan bu hayata.
”Gündem Psikoloji”

Kalp kırıklığı acısını çekenler okusun lütfen



Farkında olmadan geldik hayata, farkında olmadan üzülebiliyoruz, farkında olmadan kırılıyor kalplerimiz..
Bazen aşk acısı çekiyoruz, bazen sevdiğini paylaşamama acısı, karşılıksız sevme acısı, Çok yakınına kırılma acısı..
Gülmek tek çeşit, fakat üzülmenin çeşidi çok fazla..
Üzüntünün insan vücuduna biyolojik olarak hiç bir faydası yoktur. Aksine sürekli hüzünlü olma durumu, tüm hastalıkların tetikleyicisi durumundadır. Üzüntü hali ile biyolojik ve psikolojik bir çok hastalığa yakalanabiliriz. Ayrıca bu hastalıkların hasarları çok kalıcı olabilir.
Kalp kırılması, bildiğiniz üzere üzüntünün baş tetikleticisi durumundadır. En çaresiz olduğu zaman ise, kalbini üst üste kıran birini hala koşulsuz sevmek ve her zaman acı çekmektir.
Kalp kırılmasını bu örnek üzerinden değerlendirecek olursak, bununda çözümü vardır. Kalpten sevginin,kırgınlığın komple söküp atılması imkansızdır. Ama çekilen acı çeşitli tekniklerle hafifletilebilir, hatta yok edilebilir.
Çok seven kalp, çok kırılır. Çünkü sevdiğinden çok şey bekler.. Sevgisine karşılık hep gülümsemek ister.. Bu beklenti çok normaldir. Burada sorun sizde değil, sevdiğiniz ve beklenti kurduğunuz kişidedir.
***
Öncelikle kendinize, “Bu dünyada ki en değerli şey benim!” mantığını yüklemeniz gerekmekte. Bu dünyanın en değerli varlığı sizsiniz,başka kimse değil!
Sessiz biz ortama geçin, kendinizi gevşetin..
Şimdi kendinize bu mantığı yükleyin. Unutmayın, en önemli kişi,sizsiniz.
Şimdi duygusuz biri olun! Sizin duygunuz yok,bir hakem pozisyonuna geçin..
Gözlerinizi kapayın, onu seven biri olarak değil de, en önemli kişi ve hakem olarak o kişinin sizin kalbinize karşı yaptığı acımasız davranışları tarafsız biçimde tartarak gözden geçirin..
Bu sırada içiniz sızlıyorsa tekrar deneyin. İçiniz sızlamayacak! Sadece onun dünyanın en önemli kişisinin kalbine yaptığı acımasızlıkları irdeleyeceksiniz.
Bu aşamada o kişiye karşı kalbiniz değil de mantığınız konuşmaya başlayacaktır. Duygusuz değilsiniz, hafif sızlama hissedeceksiniz ama unutmayın şu an siz seven değil, bir hakemsiniz!
“Kendi kendine konuşanlara deli derler” demiş eskiler. Onlar halt etmişler! Şimdi sessizce hakemliğe bürünüp kalbinize laf anlatmaya çalışın.. “O sana böyle böyle yapıyor, sen ona nasıl kalbini verebilirsin ki? Şu şu olayda yaptığını hatırlasana,hayatını mahvetmesine neden izin veriyorsun ki,Bak, sen kırıldın diye göz ağlıyor, moralin bozuluyor. Gözün ağlamaktan yoruldu, 2 gün daha ağlarsın geçer zamanla unutup gideceksin!” gibi..
Bu aşamadan sonra vücudunuzda bir rahatlama hissedeceksiniz.. Dünyanın en önemli kişisi gevşiyor! Dünyanın en önemli kişisi sensin!
Gözlerinizi sakın açmayın! Siz daha doğmadınız ki. Gözlerinizi açtığınızda yepyeni bi hayata doğacaksınız.. Dünyanın en önemli kişisi, hakemiyle birlikte kendini parçalamayacak,üzülmeyecek ağlamayacak.
Gözlerinizi açın..
Aynanın önüne gelip gözlerinizin içine bakın.. Konuşun gözlerinizle.. “Çok güzel gözlerim var dünyanın en önemli kişisi benim. O gözler daha kimleri sevecek, kimlere bakacak. hayata bir kere geliyorum, bu acı değer mi” gibi.
Bu aşamadan sonra, eğlenceli bir müzik dinleyin, komedi dolu bir film izleyin, size ferahlık verecek biz gezide bulunun.. Bunların hepsini detayla inceleyin.. “hayatın ne güzel yönleri varmış,hep acı değilmiş ki!”deyin kendinize.. Gülümseyin, kahkaha atın, komşunun bahçesindeki ağaçtan elma çalın, ağzınıza bulaştıra bulaştıra çikolata yiyin.. Hayat budur, hayat acı değildir,hüzün değildir!
Ey dünyanın en önemli kişisi.. Gülümse artık  :))))
alıntı….

Farkındalığınızı Artıracak 5 Kişisel Gelişim Kitabı Bir Ömür Nasıl Yaşanır? – İlber Ortaylı “Kendimi geliştirmek istiyoru...