30 Eylül 2013 Pazartesi

Bolluğun sırrını aramaya çıkan genç bir adam ile ilgili kadim bir vedik öykü vardır.


Aylar boyunca tüm ülkede seyahat eder, bir gün ormanın derinliklerinde spiritüel bir üstada rastlar ve ona sınırsız zenginliğe ve varlığa sahip olmanın anahtarını bilip bilmediğini sorar.
Spiritüel üstat şöyle yanıtlar,
“Her insan varlığının kalbinde iki tanrıça vardır:
Zenginlik tanrıçası Lakshmi, o cömert ve güzeldir.
Eğer ona ibadet edersen, sana hazineler ve zenginlikler ihsan edebilir, ama kaprislidir ve seni uyarmadan desteğini geri çekebilir.
Diğer tanrıça, Bilgeliğin Tanrıçası Saraswati’dir.
Saraswati’ye hürmet edersen ve kendini bilgelik elde etmeye adarsan,
Lakshmi kıskanır ve sana daha çok dikkat gösterir.
Ne kadar çok bilgelik ararsan, Lakshmi o kadar hararetle senin peşine düşer, sana zenginlik ve bolluk yağdırır.”
Birçok insan yaşamlarını Lakshmi’nin – para, süslü evler, lüks arabalar ve diğer zenginlik sembolleri – peşine düşerek harcarken, gerçek bolluk egonuzun dilek listesini zamanında karşılamak ile ilgili değildir.
Gerçek bolluk aslında olduğunuz kişinin saf bilinç, saf potansiyel olduğunu bilmektir.
Benlik duygunuz; ego zihin ve fiziksel bedenle özdeşleşmenin ötesine genişler
ve siz asıl ruhsal doğanıza uyanırsınız.
Bu genişlemiş farkındalık halinde, sınırlayıcı inançları ve korkuları salıverirsiniz,
sonsuz zeka alanının gereksinimlerinizi ve arzularınızı çabasız kolaylıkla gerçekleştirmesine izin verirsiniz.
Şimdiki ekonomik iklimimizde, kitlesel korku ve kıtlık hipnozu neredeyse karşı konulamaz durumda olabilir.
Zihinsel enerjilerinizi üzüntüyle tüketmek yerine, ruhsal zenginlik, coşkunluk geliştirmeye ve potansiyelinizi gerçekleştirme arzunuza odaklanın.

Bunu nasıl yaparsınız?
Meditasyon yaparak, gerçek doğanız ile bağlantı kurarak, bilgelik arayarak
ve ‘Başarının Yedi Ruhsal Kuralı’nı uygulayarak.
Bunlar her yaratıcı işlemi yöneten bilincin evrensel yasalarıdır.
Bir bebeğin doğumundan bir galaksinin doğumuna kadar. Kendinizi bu kozmik yasalara uyum içinde hizaladığınız zaman, yaşamın doğasında var olan bolluk olursunuz.
Bolluk dostluk, para, yaratıcı ifade, iyi sağlık, sevgi dolu ilişkiler, zihinsel enerji ve coşkunluk, zihin huzuru ve diğer sonsuz şekillerde gelebilir.
Ancak zenginlik nasıl tezahür ederse etsin, önemli nokta şu ki bu etkiler içsel ruhsal uyanışın kendiliğinden olan doğal sonuçlarıdır; bunlar kendi adlarına aranmazlar.
Para, başarılar, ödüller, bunların hepsi yaşamın gerçek armağanının yan ürünleridir; yaşamın gerçek armağanı içsel ilahiliğinizin ortaya serilişidir.

Deepak Chopra

27 Eylül 2013 Cuma



İrade ve öz-disiplini geliştirmek, günlük hayatta daha ziyade yapmaktan kaçındığınız bazı şeyleri yapmakla mümkündür. Tembellikten ya da sevmediğiniz için yapmadığınız bazı şeyleri yaparak bilinçaltı dirençlerinizin üstesinden gelir, zihninizi size itaat etmesi için...

İrade Gücünüzü ve Öz-Disiplini Ele Geçirmenin Sırları

İrade ve öz-disiplini geliştirmek, günlük hayatta daha ziyade yapmaktan kaçındığınız bazı şeyleri yapmakla mümkündür. Tembellikten ya da sevmediğiniz için yapmadığınız bazı şeyleri yaparak bilinçaltı dirençlerinizin üstesinden gelir, zihninizi size itaat etmesi için eğitirsiniz. İç güç kazanır ve bunu geliştirirsiniz.

Bazen sağlığınıza iyi gelecek ve kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak bir yürüyüş yapmak istersiniz; fakat tembelliğiniz sizi ele geçirir ve bunun yerine televizyon seyretmeyi tercih edersiniz. Belki de beslenme alışkanlıklarınızı değiştirmenin ve sigarayı bırakmanın gerekliliğinin farkındasınız ama alışkanlıklarınızı değiştirmek için gerekli olan iç güce ve dirence sahip değilsiniz.
Şu cümle tanıdık geliyor mu?: "Keşke iradem ve kendime hakimiyetim daha güçlü olsaydı!" Bu ifadeyi kaç kez kullandınız acaba? Kaç kere bir şeyler yapmaya başladınız ve kısa bir süre sonra bıraktınız?
Herkesin sigara, çok yeme, tembellik, erteleme, devamını getirememe gibi üstesinden gelmeyi istediği bazı bağımlılıkları ve alışkanlıkları vardır. Bunları yenebilmek için iradeye ve öz-disipline gereksinim duyulur. Bu iki kavram, herkesin hayatında büyük bir fark yaratır ve motivasyonunuzu artırarak daha başarılı olma yolunda sizi cesaretlendirir.

İrade ve Öz-Disiplinin Nedir, Ne Değildir?
İrade: Tehlikeli ve gereksiz istekleri kontrol edebilmek, tembelliğin ve ertelemenin üstesinden gelebilmek, verilen karar başarıyla sonuca ulaşana kadar onu kararlıkla takip edebilmektir. Gereksiz ve yararsız arzulara boyun eğme isteğinin, duyguların ve eyleme geçme karşısında duran direncin üstesinden gelen iç güçtür. Maddi ve manevi başarının köşe taşıdır.
Öz-Disiplin: İradenin ortağıdır. İnsan, ısrar ettiği herhangi bir şey için dayanıklılığını feda eder. Bu durumda öz-disiplin psikolojik, duygusal ya da zihinsel sıkıntı ve zorluklara dayanma kabiliyetini verir. Daha iyi şeyler için, anlık tatminleri reddetme yeteneğini  bahşeder.
İnsanoğlu, bilinçsiz ya da yarı bilinçli isteklerle doludur. Bazen insanlar sonradan söylediklerine ya da yaptıklarına pişman olacakları şeyler söyler ya da yaparlar. Çoğu durumda düşünmeden konuşur veya davranırlar. Bu iki gücü geliştirerek kişi içindeki bilinçaltı istekler hakkında bilinç sahibi olur ve söz konusu istekler yararına olmadığı zaman onları reddedebilme yeteneğini kazanır.
İrade ve Öz-Disiplin davranışlarımızın veya tepkilerimizin kölesi olmak yerine onları seçmekte bize yardımcı olur. Bu yolla, hayatın kuru ve tatsız olacağını düşünmeyin. Tam tersine daha güçlü, kendinize ve çevrenize karşı daha sorumlu ve sonuç olarak çok daha mutlu ve hoşnut hissedeceksiniz.
Kaç kez kendinizi istediğiniz bir şeyi yapamayacak kadar zayıf, tembel veya utangaç hissettiniz? İç gücü, cesareti, karar verme ve bu kararı takip etme yetisini kazanabilirsiniz. Güçlü olmak için istekli ve ciddiyseniz, kesinlikle bunu başaracaksınız. Aşağıda bu yetenekleri geliştirmek için bazı egzersizler ve teknikler bulacaksınız. Bu basit fakat etkili egzersizler her yerde ve her zaman işe yarar. Adım adım ve yavaş ilerleyin, nasıl güçlendiğinizi ve hayatınızın hızla gelişmeye başladığını göreceksiniz.
Toplumda irade ile ilgili yanlış bir tanım var. Ona sahip olmanın zor olduğu ve gayret gerektirdiği, uygulanırken vücudun ve zihnin gerileceği düşünülüyor. Tamamıyla yanlış bir fikir… Bu tür bir önyargıya sahip insanlar iradelerini kullanmanın hayatlarına ve ilişkilerine büyük yardımı olacağını, iradelerini geliştirmeleri gerektiğini kabulleniyorlar; fakat bunun için hiçbir şey yapmıyorlar.
Önemsiz, gereksiz, sağlıksız düşüncelerin, eylemlerin ve tepkilerin engellenmesiyle irade gelişir. Bu korunan enerji, olumsuz yönde etkilenmesine izin verilmediği taktirde içinizde tıpkı bir pil gibi depolanır ve ihtiyaç duyulduğu anda ortaya çıkar. Kasların egzersizle güçlendirilmesi gibi, aynı yolla uygun egzersizlerle güçlerinizi geliştirirsiniz.

Bilinçaltı Dirençlerini Yenerek İrade ve Öz-Disiplini Geliştirmek
İrade ve öz-disiplini geliştirmek, günlük hayatta daha ziyade yapmaktan kaçındığınız bazı şeyleri yapmakla mümkündür. Tembellikten ya da sevmediğiniz için yapmadığınız bazı şeyleri yaparak bilinçaltı dirençlerinizin üstesinden gelir, zihninizi size itaat etmesi için eğitirsiniz. İç güç kazanır ve bunu geliştirirsiniz. Kaslar halter kaldırmakla, iç güç iç direncin üstesinden gelmekle güçlenir.
Egzersizler
Otobüste oturuyorsunuz. Yaşlı bir kadın/adam ya da hamile bir kadın ayakta. Oturmak isteseniz dahi ayağa kalkın ve onlara yerinizi verin. Bunu sadece kibar bir davranış olduğu yapmayın; çünkü gönülsüz olduğunuz bir şeyi yapıyorsunuz. Bu yolla, direnen vücudunuzla, zihninizle ve hislerinizle baş etmiş olursunuz.
Lavabonuzda yıkanması gereken ancak yıkamayı ertelediğiniz bulaşıklar var. Kalkın ve yıkayın. Tembelliğinizin sizi ele geçirmesine izin vermeyin. Bu yolla iradenizi geliştireceğinize inanıyorsanız ve iradenin hayatınızdaki önemine ikna olduysanız, yapmak zorunda olduğunuz şey her ne olursa olsun, gerçekleştirmek kolaylaşacaktır.
İşten eve çok yorgun geldiniz ve televizyonun karşısındaki rahat kanepenize oturdunuz. Duş almanız gerekiyor ama üşeniyorsunuz. Oturma arzunuza boyun eğmeyin ve gidip duş alın. Sonrasında hem içinizin hem de bedeninizin ne kadar rahatladığını göreceksiniz.
Egzersiz yapmanız gerektiğini biliyorsunuz ama bunun yerine abur cubur yiyerek boş boş oturuyorsunuz ya da film seyrediyorsunuz. Kalkıp yürüyün, koşun ya da başka egzersizler yapın.
Şekerli kahve seviyor musunuz? Bütün bir hafta boyunca kahvenizi şekersiz içmeye çalışın. Haftada üç fincan kahve mi içiyorsunuz? İki fincana indirin...
Tembelliğinizin üstesinden gelin. Yapılan şeyin önemine kendinizi inandırın. Eyleme geçeceğiniz zaman tembellik, gönülsüzlük ve anlamsız iç direnç yerine iç güç kazanacağınıza zihninizi ikna edin.
Bazen önemsiz bir şeyi söylemek istersiniz. Dilinizi tutun ve söylemeyin.
Yapmayı isteseniz dahi önemsiz dedikodulara kulak vermeyin, dedikodu içerikli gazete ve dergileri okumayın.
Çok sevdiğiniz ve adeta bağımlısı olduğunuz sağlıksız yiyeceklerden uzak durmaya ya da azaltmaya çalışın.
Kendinizi önemsiz, gereksiz ve olumsuz şeyler düşünürken yakalarsanız, bunların lüzumsuzluğunu aklınıza getirerek söz konusu düşünceleri zihninizden uzaklaştırın.
Asla bu egzersizleri yapamayacağınızı söylemeyin ve inatçı olun. Bu egzersizleri yapmanın önemini, kazanacağınız gücü düşünerek kendinizi motive edin. Başlangıçta fazla egzersiz yapmak hayal kırıklığıyla sonuçlanabilir. Kolay egzersizlerle başlayıp egzersizlerin sayısını ve zorluğunu adım adım arttırmak daha iyidir. Pratik yapmak gücünüzü ve öz-güveninizi artıracaktır.
Egzersizleri Uygularken...
Çoğu Egzersiz Herhangi Bir Yerde Herhangi Bir Zaman Yapılabilir. Egzersizler için özel bir zaman dilimi ayırmak zorunda değilsiniz. Günlük yaşam içinde her zaman pratik yapmanızı ve iradenizi test etmenizi sağlayacak olaylarla karşılaşacaksınız zaten.
Egzersiz yapmak adına bazı alışkanlıklarınızı bıraktıysanız ve eğer bunlar faydalı alışkanlıklarsa onlara geri dönebilirsiniz. Örneğin portakal suyu içmeyi seviyorsunuz ve egzersiz yapmak adına portakal suyu içmeyi bıraktınız. Bir süre sonra bunun hayatınızda  büyük bir pozitif fark yaratmadığını fark ettiniz. Eğer hâlâ portakal suyu seviyorsanız tekrar içmeye başlayın. Hedefimiz iç gücü geliştirmek, hayatı zorlaştırmak değil.

Güçlü Bir İrade ve Öz-Disipline Sahip Olmanın Avantajları:
-Düşüncelerinize emretmek ve zihninizin patronu olmak.
-Alışkanlıklarınızı yönlendirmek, böylece konsantrasyonunuzu artırmak.
-Hedeflediklerinizi ve hayal ettiklerinizi yaşama geçirerek iç huzuru ve öz-güveni yakalamak.
-Dış etkenlerin üzerinizdeki negatif etkilerini azaltmak.
-Kişisel ve ruhsal gelişiminizi gerçekleştirmek.
-Günlük hayatınızı kontrol edebilmek, istemediğiniz alışkanlık ve davranışları terk etmek.
-Tembellikten yakanızı kurtararak daha istekli, daha çalışkan bir ruh yapısına kavuşmak.

Yazar: Remez Sason Çeviri: Selvihan Kurt

Bitirin işinizi bu dramalarla



Kirli, eski, korkunç şeylermiş, bir daha asla görmek istemiyormuşsunuz gibi dramalarınızı halının altına süpürmeyin.
Bitirin işinizi bu dramalarla.
Döngülerine girip kendinizi kaybetmeye bir son verin.
Bununla birlikte, anneniz, kardeşiniz, sevgilinizle yaşadığınız dramanın yirmi yıl sonra yepyeni bir keşfe ulaşmak üzere kullanabileceğiniz bir şey olduğunu da anlayın.
Onun için bırakın bu yaşam dramaları sizin için bir törpü olsun.
Bitirin işinizi onlarla, yapabildiğiniz kadar çözümleyin, barışın, size düşen payı kabul edin, sonra bırakın, bilinciniz yoluyla size bir şey öğretmek üzere geri dönsün çember.
Bırakın sizin için aşılmasını istediğiniz engellerden çok sürüp giden deneyim hazineleri olsun.
Bunlara duygu bağlıdır, anımsayın, duygu sizi başka hareketlerin alanına götürebilir.
Birisinin kurban gibi göründüğü dramalara karışanlar normal olarak duygularından o denli kopukturlar ki hissettikleriyle düşüncelerini birleştiremezler.
Kurbanlar kurbanları bulur.
Zafer kazananlar zafer kazananlardır.
Başkalarının ışığa ulaşmak için yoğun âlemlerden geçmeleri gerektiğini anlamak zorundasınız.
Kimi zaman aydınlanmaların en büyüğü en büyük felaketlerde, en büyük zorluklarda yatar.
Düşüncelerinizin sonucusunuz.
Bu gezegende öğreneceğiniz başka bir şey olmasa bile bu gerçeklik ve başka birçok gerçeklikte kuralın bu olduğunu öğreneceksiniz.
Düşünce deneyimi yaratır.
Neden kendinize bu armağanı sunup varlığınızı olağanüstü, muhteşem, yüceltici bir yetenek içinde düşünmeye başlamayasınız.
Toplumun geri kalanının sizinle aynı fikirde olmasına ihtiyaç duymaktan kurtulun.

alıntı…

Tuzlu Su Mucizesi !



Denize girdikten sonraki dinlenmişlik ve arınmışlık halini hepimiz biliriz. Havuza girdiğimizde ise bunu hissetmeyiz. Sebebi sudaki tuzdur.
Tuzlu su bedende birikmiş negatif elektriği iletkenliği sayesinde sizden alır götürür. Sizler de akşam eve geldiğinizde bütün günün üzerinizde bıraktığı ağır etkiler ve stresten kurtulmak için yada toplantı, sınav gibi üzerinizde gerilim yaratan durumlardan önce ellerinizi bir miktar ( 1 litre suya iki çorba kaşığı tuz yeterli ) tuzlu suyla yıkadığınızda bu birikmiş olan negatif elektrikten kurtulur ve arınırsınız.
Her akşam eve geldiğinizde ellerinizi sabunlamadan önce, banyonuzda lavabo başında önceden hazırlayıp bıraktığınız bir miktar tuzlu su ile yıkayın. REİKİ ve şifa ile uğraşan kişilerin de seans öncesi ve sonrası bunu uygulamaları kendilerini ve uygulatıcıyı korumada büyük yarar sağlıyor. Duş alırken de arada tuzlu suyu başınızdan aşağıya dökerseniz tam ve net sonuçlar alırsınız. İş dönüşü ayaklarınızı tuzlu suyla yıkamak tahmin ettiğinizin ötesinde bir yarar sağlar.
(alıntı)




24 Eylül 2013 Salı





 Çoğu zaman hayatın ne kadar cömert ve güzel olduğunu insanlara anlatmaya kalkıştığımızda bu düşünceyi şeytandan gelmişçesine reddederler
İnsanlar hayallerinin gerçek olmayacağından korktukları için hayattan çok fazla şey istemeye yanaşmazlar
Ama yürekten savaş vermek istiyorsan keşfedilmeyi ve de ele geçirilmeyi bekleyen muhteşem bir hazine olarak görmelisin dünyayı
Tüm yıldızları bir araya getirebilecek bir güç yok, olsa idi evren koskocaman, bomboş bir alana dönüşürdü ve varlık sebebini yitirirdi
Her yıldızın kendi alanı ve kendine has özellikleri vardır
Buradan baktığımızda birbirine benzeyen binlerce cisim görürüz, oysa insan aklının alamayacağı kadar farklı, milyonlarca şey var orada
Tıpkı insanlar da böyledir
Hayal etmekten asla vazgeçmemelisin
Hayaller ruhun besinidir, tıpkı yemeğin bedeni beslediği gibi hayaller de ruhu besler
Hayatımızda birçok defa hayallerimizin paramparça olduğuna, isteklerimizin yerine gelmediğine şahit oluruz
Bunlara rağmen hayal kurmayı bırakmamamız gerekir
Bırakırsak ruhumuz ölür.

PAULO COELHO






20 Eylül 2013 Cuma

YAŞAM İÇİN ÖNERİLER

SAĞLIK:
1. Çok su için.
2. Kahvaltıyı kral, öğle yemeğini prens ve akşam yemeğini de dilenci gibi yiyin.
3. Ağaçlarda ve bitkilerde yetişen yiyecekleri daha çok ve  fabrikalarda üretilen yiyecekleri daha az yiyin.
4. 3 E ile yaşayın — Energy, Enthusiasm, and Empathy (enerji, heyecan ve duygu paylaşımı).
5. Meditasyon, yoga ve dua yapacak zaman yaratın.
6. Her gün en az 10 dakika sessiz olarak oturun.
7. 7 saat uyuyun.
8. Her gün 10-30 dakika yürüyüş yapın. Ve yürürken gülümseyin.
KİŞİLİK:
9. Hayatınızı başkalarınki ile karşılaştırmayın. Onların seyahatinin ne hakkında olduğuna dair hiçbir fikrin yok.
10. Kontrol edemeyeceğiniz olumsuz düşüncelere veya şeylere sahip olmayın. Bunun yerine enerjinizi olumlu şekilde şu an için harcayın.
11. Kendinizi fazla abartmayın; sınırlarınızı bilin.
12. Kendinizi çok da ciddiye almayın.
13. Kıymetli enerjinizi gevezelikle, dedikoduyla boşa harcamayın.
14. Uyanık iken daha fazla hayal kurun.
15. Kıskançlık, çekememezlik zamanın boşa harcanmasıdır. İhtiyacınız olan her şeye zaten sahipsiniz.
16. Geçmiş meseleleri unutun. Partnerinizin geçmiş hatalarını hatırlatmayın. Bu durum mevcut mutluluğunuzu bozar..
17. Hayat, birisine kin duyarak zamanı boşa harcamak için çok kısadır. Kimseden nefret etmeyin.
18. Geçmişinizle barış yapın ki, şimdiki zamanı bozmasın.
19. Hayatın bir okul olduğunu ve öğrenmek için burada olduğumuzu unutmayın. Problemler, cebir dersi gibi gelip giden, ancak aldığımız derslerin bir ömür boyu devam ettiği eğitim programının bir parçasıdır.
20. Daha fazla gülümseyin ve gülün.
21. Her tartışmayı kazanmak durumunda değilsiniz. Aynı fikirde olmamak için anlaşın.
SOSYAL YAŞANTI:
22. Ailenizi sık arayın.
23. Her gün diğerlerine iyi bir şey verin.
24. Herkesi her şey için affedin.
25. 70 yaşından büyük ve 6 yaşından küçük kimselerle vakit geçirin.
26. Her gün en az 3 kişiye gülümseyin ve tanımadığınız en az 1 kişiye “GÜNAYDIN” deyin.
27. Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğü sizi ilgilendirmez.
28. Hasta olduğunuz zaman işin sana bakmaz, Arkadaşların bakmalı. Onlarla temasta olun.
HAYAT:
29. Doğru şeyi yapın!
30. Faydalı, güzel veya neşe dolu olmayan her şeyden uzak durun.
31. ALLAH her şeyi iyileştirir.
32. Bir durum iyi veya kötü olsun, nasılsa değişecektir.
33. Nasıl hissettiğinizin önemi yok, haydi kalkın, giyinin ve ortaya çıkın.
34. En iyisine henüz sıra gelmedi.
35. Sabah canlı olarak uyandığınız zaman, bunun için ALLAH’ a şükredin.
36. Maneviyatınız daima mutludur. Öyleyse mutlu olun
Kaynak: Çanlar Kimin İçin Çalıyor

17 Eylül 2013 Salı

Yaşamda
kimseyi yargılamayın.
Kendinizi de yargılamayın…
Sadece kendinizin farkına varın.
Eleştirilere üzülmeyin .
Onlar değişim için bir fırsattır.
Onu yakalamaya çalışın.
Aynı hatayı bir daha tekrarlamayın.
Kendinize ve insanlara GÜLÜMSEYİN.
İnsanlar hata yapmadan tecrübe sahibi olamazlar
önemli olan,her olaydan ders çıkartmak…
Ve ne kendinize
ne de başkalarını yıkıcı bir şekilde eleştirmeyin.
Eğer bir insanı insafsızca eleştirdiğinizi fark ederseniz…
Telafi edin ondan özür dileyin..
Bir daha kimseyi ne eleştirin ne de yargılayın…
Çünkü…
Bunlar…
Negatif enerjilerdir…
Ve size pozitif olarak dönmez..

Panayot Edvırt Yorgiadis

12 Eylül 2013 Perşembe





Aceleci ve telaşlı olduğunuz günlerde mucizelerin oluşmasına izin vermezsiniz. Hayatın sihri gelişecek ortamı bulamaz, sıkışır kalır. Ne zaman dingin, huzurlu ve sakin olmayı başarırsanız, içiniz güvenle dolar ve içten dışa doğru ışıldamaya başlarsınız.

Herkesin huzur dolu bir köşesi ya da sevdiği objeler vardır. Evinizin ufacık bir köşesinde bile olsa, kendinize özel kutsal bir atmosfer yaratın. Bu köşe sizin huzur köşeniz olsun. Köşenizi oluştururken iyi düşünün. Ruhunuzu dinginleştiren, sizi huzura davet eden neler var? Bunları ya da bu gibi duyguları temsil eden nesneleri bu köşenize yerleştirin.

Belki de siz huzuru böyle bir köşede değil de bir yürüyüşte yakalıyorsunuz. Yürüyüşüşe çıktığınızda araştırmacı olun ve kendinize huzur dolu bir yürüyüş ortamı seçin.

Ya da özel bir giysiniz vardır, size huzuru çağrıştıran, sizi sukunete davet eden... Ya da avucunuzda tuttuğunuz bir taş, bir sembol.... ya da yanan bir mum... bir tütsü... sevdiğiniz birinin resmi... ya da deniz kenarı... ağaç altı...

Dinginliğe, huzura ne ile ulaştığınız önemli değil. Önemli olan onunla sakinliğin gücünü keşfetmenizdir.

Kendi yönteminizi bulun ve sükunetin gücünün ortaya çıkmasına izin verin . Onun her sabah aydınlatan, parlayan güneş gibi sizi aydınlatıp enerji ile doldurmasına, çekim enerjinizi artırmasına izin verin. Siz de Güneş ile birlikte yeniden doğduğunuzu içinizde hissedin.

Her yeni güne sükunet içinde başlayın. Sadece on dakika bile olsa zaman ayırın. Zihninizden geçen düşünceler rüzgar tarafından sürüklenen bulutlar gibi geçip gitsin. Nefesiniz doğanın sakinliği ile uyum içinde içinizi arındırsın. Bırakın ruhunuz, bedeniniz, tüm benliğiniz bu sakinliğin içinde gününüzü planlasın. Gerekli mucizeleri organize etsin. Tüm gün için gerekli enerjiyi depolasın.

Bu kısacık başlangıç ritüeli sayesinde gün boyu yaydığınız ışık ile etrafınızdaki mucizeler aydınlanacaktır. Bir fener gibi, ışığınız mucizelerin üzerine düşecek, onları görmenizi sağlayacak ve size yol gösterecektir. Güne sükunet ile başlayın ve gün içinde ihtiyacınız olan yöne kendiliğinden aktığınızı hissedin.

Mutluluk ve Mucizeler dingin ortamları seven enerjilerdir. Gün içinde en hareketli olduğunuz anlarda bile bu dinginliği hatırlayın ve derin bir nefes ile enerjinizi tazeleyin.

11 Eylül 2013 Çarşamba

Kendini Sevmek

İlk Olarak:
KENDİNİZİ SEVMELİSİNİZ!

Başkalarıyla olan ilişkileriniz
kendinizle olan ilişkinizin aynasıdır.

Hayatımızda kurduğumuz en önemli ilişki kendimizle kurduğumuz ilişkidir. Birçok kişi kendilerini sevip sevmedikleri sorulduğunda hiç düşünmeden evet seviyorum cevabını verirler. Halbuki belki de duygularını daha derin bir şekilde inceleyecek olsalar, kendilerinin en büyük düşmanı olduğunu farkedebilirler. Çoğumuz başkalarinin bize, bizim kendimize davrandığımız şekilde davranmasina tahammül edemezdik. Kendimize genellikle nutuk çekeriz, kendimizi yargılar hatta bazen cezalandırırız; merhametiyse arkadaşlarımıza saklarız. Ama bunları yapan bir başkası olsa belki de o insanla olan ilişkimizi keseriz. Halbuki kendimize de başkalarına gösterdiğimiz merhameti göstermeli, başkalarının bize davranmasını istediğimiz gibi sevgiyle, şefkatle, kabullenişle yaklaşmalıyız. Çünkü unutmamalı ki, biz kendimize nasıl davranırsak, ne kadar saygı ve sevgi duyarsak, başkaları da bizi öyle sever ve sayar. 

Değişmek için ilk adım, farkındalıktır. Öncelikle kendimize nasıl davrandığımızla ilgili dürüst olmalıyız.
Mesela,
Kendinizle nasıl konuşuyorsunuz?
Kendinizden emin misiniz?
Kendinize karşi kibar mısınız?
Kendinizle barışık mısınız?
Görünüşünüzle, nasıl davrandığınız ve nasıl konuştuğunuzla barışık mısınız?

Eğer insanların çoğu gibiyseniz, daha düz bir karnınız, daha küçük bir burnunuz, daha küçük kalçalarınız olmasını, daha akıllı, daha kültürlü olmayı, daha heyecanlı bir hayatınız olmasını isterdiniz. Bizden başka herkesin halinden memnun olduğunu, kendine güvendiğini zannederiz. Değişmek isteyen sadece bizizdir. Şu yanınızdaki kadın ne kadar şanslıdır ki böyle güzel bir yüzü vardır, karşıdan geçen kadının ne güzel bir ailesi vardır, arabadaki adamın ne kadar da iyi bir işi vardır. Oysa herkes ayni şekilde hisseder. Herkes bir takım konularda kendine güvensizdir, kendine karşi gereğinden sert davranır, ve kendini sevmek için mücadele eder. Ve kuvvetle muhtemeldir ki size bakip da özendiği bir yön vardır. 

Kendimize nasıl davrandığımızı farkedince, bunu değiştirme gücünü de kazanmış oluyoruz. En değerli hedef kendini sevmek ve kabul etmektir. Göreceksiniz ki kendinizi olduğunuz gibi kabul etmek için çaba harcadığınızda, kendinizi olduğunuz gibi kabul etmeniz gerektiğini anladığınızda hayatınız da değişmeye başlayacak.

Kendini kabullenmeye ilk engel sevginin kazanılması gerektiğine inanmaktır. Başkalarının sevgisini haketmek için birşeyler yapmamız gerektiğine inanmakla kalmaz, kendimizi sevmek için bile şartlar koyarız. “Daha zayıf olunca halimden daha memnun olacağım, daha başarılı olunca kendimi daha çok seveceğim, bu kadar güvensiz olmayı bırakınca kendimi seveceğim, şuna benzeyince kendimi kabulleneceğim, ya da kendim gibi olmadığım zaman kendimi kabulleneceğim.”

Hepimiz bu tip şeyler düşünürüz, ve kulağa ne kadar garip ve yanlış geldiğini görüyor musunuz? Oysa kendinizi sevdikçe daha çok sevilebilir hale geleceksiniz. Ancak kendinizi tamamen sevince olabileceğiniz en iyi insan haline gelebilirsiniz. 
En yakın arkadaşınıza “Kilo verene kadar seni sevemem.” Ya da “Mükemmel olmadığın için seni sevmiyorum. Sürekli herşeyi yüzüne gözüne bulaştırıyorsun.” dediğinizi düşünebiliyor musunuz? Sanmam. Ama kendimize gelince böyle konuşmaktan çekinmiyoruz. 

Hiç kendini pek iyi hissetmeyen birine gidip onu neşelendirmeye çalıştınız mı? Ona iltifatta bulundunuz mu? Peki birine hoş birşey söylediğinizde, iltifat ettiğinizde o kişinin gözlerindeki pırıltıyı, yüzündeki ışıldamayı farkettiniz mi? Ya da o kişinin birden daha çekici veya daha eğlenceli bir hal aldığını? Bu sizin hayalgücünüz değil, gerçek bir değişim. Aynı şey kendinize iltifat ettiğinizde de gerçekleşir. Deneyin, göreceksiniz.

Kendinize en az başkalarına davrandığınız kadar iyi davranın, hakediyorsunuz!

Treysi Kazmirci
Uzman Psikolog

5 Eylül 2013 Perşembe

KOŞULSUZ SEVGİ

Owen Waters

Yeni Realiteye geçerken, insan olmanın amacı kalp – merkezli bilinci öğrenmektir. 

 

Evren, kendi tasarımı ile, Orijinal Yaratıcı’nın sevgisiyle doludur. Evrensel sevgi, yaradılışı bir arada tutan Orijinal Bilincin veçhesidir. Orijinal Yaradılışta, Sonsuz Varlık bilincini iki tamamlayıcı veçheye böldü – düşünce ve his – ve sonra bunları harekete geçirdi. 

 

Orijinal Yaratı’cının sevgisi uzayın dokusunu oluşturur. Herhangi maddi nesne ve “boş” uzayın herhangi bir bölümü bu sevgiden yoksun değildir. Evrensel sevgi her yerdedir. Ancak, insanın durumu, sadece sevginin insanlar tarafından kullanılması ile insan alemine akıtıldığı zaman bu sevgiden etkilenir.

 

Evrensel sevgiyi insan formuna nasıl dönüştüreceğimizi öğrenmek için burada, Dünya üzerindeyiz.

 

Evrensel sevgi herhangi bir bireysel insan varlığının bilinci vasıtası ile dönüştürüldüğünde, Dünya’nın küresel zihin atmosferine girer. Hepimiz bu küresel zihne sürekli erişimi paylaşıyoruz. Kendi kendimize düşünceler ve hisler başlattığımız gibi, ayrıca küresel zihinden düşünceler ve hisler alırız. Bazen bunları kendi düşüncelerimizle değiştiririz, bazen değiştirmeyiz ve sonra bunları küresel zihine geri göndeririz. Bilinçsiz bir şekilde, insanlar küresel zihin atmosferine düşünce ve hisleri gönderip alırken tamamen telepatiktirler.

 

Bir insan kalp – merkezli bilinci deneyimlediği zaman, temel duygudan çok farklı olan bir bilinç tipi yayar. Kalp – merkezli bilinç bir koşulsuz sevgi halidir. Hoşlanmak veya hoşlanmamak gibi duygusal bir ürün değildir. Bir kez başlatıldığında, fiziksel realitedeki hiçbir şey koşulsuz sevginin akışını etkilemez. Koşulsuz sevgi, durumlara bakmaksızın sadece olan bir şeydir.

 

Koşulsuz Sevgi, günlük bilincin üzerine eriştiğinizde, sonra kalbinizi açıp sadece ona izin verdiğinizde kalbinizden akan bir şeydir. Bu kalp - merkezli bilinç, temel insan duygularından ortaya çıkabilen üzüntülere daima zarif çözümler arar. 

 

Koşulsuz Sevgi izin verir, kabul eder ve destekler. Yapmaya çabaladığınız bir şey değildir. Kalbinize girmesine izin verdiğinizde sadece akar ve bilincinizi günlük realitenin kaygılarının üzerine ve farkındalığın genişlemiş manzarasına çıkarır.

 

Küresel zihin atmosferine koşulsuz sevgiyi her yaydığınızda, bütün insan deneyimini yükseltirsiniz, insanlığı ortaya çıkan Yeni Realite’ye bir adım daha götürürsünüz.


Owen Waters,
"Geçiş: İnsan Bilincinde Devrim" kitabının yazarı

4 Eylül 2013 Çarşamba

HAYATI OLDUĞU GİBİ KABUL ETMEK



Birçok felsefenin en temel mânevi ilkelerinden biri, hayatın belirlediğiniz gibi olmasında ısrar etmeyip, yüreğinizi o anda “olanlara” açık tutmak düşüncesidir. Bu düşünce çok önemlidir, çünkü içimizdeki mücadelelerin çoğu hayatı kontrol etme arzusundan ve gerçekte olduğundan farklı hale getirme ısrarından kaynaklanmaktadır. Ne var ki, hayat her zaman istediğimiz gibi değildir… sadece olduğu gibidir. Bizim huzurumuz, o anın gerçeğini ne kadar kabul edebildiğimize bağlıdır.
Hayatın nasıl olması gerektiği konusunda önceden oluşturduğumuz kavramlar varsa, bunlar, içinde yaşadığımız anın tadını çıkarmamıza ve o durumlardan ders almamıza engel olur. Bu yüzden, belki de bizim için mükemmel bir uyanışa yol açacak olayların değerini anlayamayız.
Bir çocuğun yakınmalarına, ya da eşinizin hoşnutsuzluğuna tepki göstermektense, yüreğinizi açın ve o anı olduğu gibi kabul etmeye çalışın. Onların sizin beklediğiniz gibi davranmayışlarına itiraz etmeyin. Ya da, üzerinde epey çalışmış olduğunuz bir proje reddedildiği taktirde, bozguna uğramış gibi hissetmeden, “Ne yapalım, gelecek sefere kabul ettiririm” diye düşünün. Derin bir soluk alın ve tepkinizi yumuşatın.
Yüreğinizi bu şeklide açarken amacınız yakınmalardan, reddedilmekten, ya da, başarısızlıktan hoşlanıyormuş gibi görünmek değildir; sadece hayat umduğunuz gibi gerçekleşmediği zamanlarda, bunu kolayca kabullenebilecek hale gelmektir. Günlük yaşamın zorlukları içinde yüreğinizi açmayı öğrenebilirseniz, o güne kadar sizi hep rahatsız etmiş olan şeyleri artık sorun olarak görmeyi bırakırsınız. Perspektifiniz derinleşir. Mücadele ettiğiniz şeylerle savaşmaya başladığınız zaman hayat gerçekten bir savaş haline gelebilir. Tıpkı bir ping pong maçına döner ve siz kendinizi top yerinde bulursunuz. Oysa, kendiniz o anın akışına bırakıp, olanları telaşsızca kabullendiğiniz taktirde içinizde daha huzurlu duygular belirecektir. Karşınıza çıkacak küçük zorluklar üzerinde bu tekniği deneyin. Giderek aynı bilinçli davranışı daha büyük olaylar üzerinde de uygulayabilir hale geleceksiniz. Bu da gerçekten çok güçlü olmanızı sağlayacaktır.
Ufak Şeyleri Dert etmeyin
Dr. Richard Carlson

1 Eylül 2013 Pazar

ÇAKRALARINIZI DENGELEYEBİLMEK İÇİN REİKİ BİLMİYORSANIZ YAPABİLECEKLERİNİZ



KÖK ÇAKRA
1. Çekmecelerini düzenle.
2. Evini temizle.
3. Sıcak su torbasıyla uyu.
4. Rengârenk, neşeli cıvıl cıvıl çoraplar giy.
5. Yumuşak ayakkabılar giy.
6. Eve girmeden ayakkabılarını çıkar…

SAKRAL ÇAKRA
1.Romantik bir film izle.
2.Duygusal müzikler dinle.
3.Yemekte yalnız isen kendin için en güzel sofrayı kur.
4.Çok güzel bir fotoğraf çektir.
5.Günde bir parça Çikolata ye!! …

SOLAR PLEKSUS
1. Kendine bir görev çizelgesi yap.
2. En sevdiğin kalemle kendini anlatan bir yazı yaz.
3. Yatak odana kilit koy ve kendi alanını oluştur.
4. “Hayır” demeyi öğren.
5. Ajanda edin ve onu kullanmayı öğren.
6. Sabahtan günlük hedeflerini yaz ve akşam eve döndüğünde o hedeflerden yaptıklarını ve onun dışında yaptıklarını yaz

KALP ÇAKRASI
1) Şiir oku.
2) Sevdiğin birinin elini tut.
3) Herhangi bir arkadaşını / kişiyi kucakla.
4) Aşk filmleri seyret.
5) Salata ve taze yeşil sebzeler ye.
6) Üzerinde yeşil rengi taşı
7) Senin hayatında sana veya hayatına pozitif etki yapan birine mektup yaz…

BOĞAZ ÇAKRASI
1. Teşekkür mektupları yaz.
2. Konuşmadan önce nefesini dinle.
3. Konuşmadan önce nefes al.
4. Boynunu saracak şekilde Gök Mavisi renginde şal, kolye, kravat.. kullan.
5. Sıcak bitkisel çaylar iç.
6. Söylemek istediklerini konuşmadan önce planla…

ÜÇÜNCÜ GÖZ
1. Aynaya seni iyi hissettirecek bir not yaz
2. Kendine çiçek al
3. Hafıza ve akıl oyunları oyna
4. Gün içinde gördüğün 3 güzel şeyi not al…

TEPE ÇAKRASI
1. Mozart veya Gregorian dinle
2. Yataktan kalkmadan meditasyon yap
3. Her gün Şükret
4. Geçmiş hayatınla ilgili bir hikaye yaz …

Alıntıdır…


Bilinçaltı ve ego kavramları neden var ?


Önce bilinçaltı ve egonun ne olduğuna bakalım isterseniz.
Bilinçaltı doğduğumuz andan itibaren, algılarımız (beş duyu) ile edindiğimiz her türlü bilginin -gerektiği zaman çıkarılıp kullanılmak üzere- depolandığı hard disktir. Biz henüz küçük bir çocukken 0-10 yaş aralığında şekillenir ve bu yaşa kadar aldığı tüm kararları artık hayatımız boyunca tekrar tekrar karşımıza çıkartarak, bir anlamda gelişimimizi destekler.
Ego ise bilinçaltının almış olduğu tüm bu kararları başarı ile uygulamakla yükümlü bir üst mercidir. Tüm amacı sizin bu kararları -iyi veya kötü olmasına aldırış etmeksizin- uygulamanıza canla başla destek olmaktır ! Hiç susmaz, alınmış olan kararların dışındaki bir karara yönelmeniz durumunda ise bunu sabote etmekle yükümlüdür.
Ruhun dünyadaki var oluş amacı, tekamül etmek, gelişmektir.
Ruhun titreşimi arttıkça gelişir ve tanrısallığa doğru adım adım yaklaşır.
Zaten nihai hedef de budur.

Tam tanrısallaştığında ise aydınlanma ya da vahdet-i vücud (Tasavvuf düşüncesinde, yaratanla yaratılanın tek kaynaktan geldiğini ve “bir” olduğunu savunan görüş) meydana gelir, o zaman da , mükemmel insan, insan-ı kamil (tasavvufta insanın ulaşabileceği en üst makam) seviyesine ulaşmış olur.
Bilinçaltı ve ego kavramları ilahi planın birer parçasıdır. Bizim gelişimimize paralel olarak ilahi planla el ele çalışırlar. Amaçları ruhun tekamülü için bu yaşamamızda almamız gereken dersleri öğrenmemizi sağlamaktır.
Neden bazılarının bilinçaltı genellikle ilişkilerle ilgili kodlamalar yaparken, bazılarının bolluk bereketle ilgili kodlamalar yapar ? Ya da bazılarının genellikle hastalıkla ilgili kodlamaları mevcuttur ?
İlahi plan gereği, öğrenmemiz gereken ve bu yaşamda almamız planlanan dersler gereği bilinçaltı ve ego görevlerini başarıyla yerine getirir.
Saygı ve sevgilerimle,
A.Nilgün Aktaş

Farkındalığınızı Artıracak 5 Kişisel Gelişim Kitabı Bir Ömür Nasıl Yaşanır? – İlber Ortaylı “Kendimi geliştirmek istiyoru...