29 Kasım 2012 Perşembe


Hayata daha mutlu bakmak için 10 tavsiye...

Herkesin hayatında iyi günleri gibi kötü günleri de olabilir. Zor günleri atlatmak için moralinizi yükseltecek ve hayata daha mutlu bakmanızı sağlayacak 10 öneri...

Hayata daha mutlu bakmak için 10 tavsiye...
1- Siyaha değil beyaza odaklanın
Şikayet etmeyi bırakıp pozitif duygular üzerine yoğunlaşın. Böylece Amerikalı psikolog Martin Seligman’ın "öğrenilmiş çaresizlik" dediği "kabullenme" tuzağına düşmeyin. Olumlu yönlerinizin altını çizin, zenginliklerinizi, potansiyelinizi fark edin. Kaliforniya Üniversitesi’nde yürütülen bir araştırmaya göre mutluluğumuzun ve huzurumuzun yüzde 40’ı tercihlerimizin ve hayata bakışımızın sonucu. Kendi kendinizi şu şekilde telkin edin: Önemli değil, iyiyim, harikayım…

2- Elinizdekine sevinin bir kere…
Moralinizi sıfırlamak çok kolay, bunun için kaybeden psikolojisine girmeniz yeterli. Dün bugünden çok daha iyiydi, arkadaşım benden daha şanslı, hayal kurmak neye yarar zaten, gerçekleşmeyecek! Bunlara zihin kirliliği deniliyor. Elinizdekinin kıymetini bilmenizi engelleyen, ulaşılabilir hedeflere ve mutluluğa erişmek için harekete geçmenize mani olan "bölücü ve yıkıcı" fikirlerdir. Unutmayın, 1992 Barselona Olimpiyatları sırasında yapılan bir araştırma bronz madalya alan üçüncülerin, gümüş madalya kazanan ikincilerden çok daha mutlu olduğunu gösteriyordu. Çünkü ikinciler "birinciliği kaçırdım" diye başarılarının tadını çıkaramazken, üçüncüler podyuma çıkmaktan mutluydular.

Yanlış karşılaştırmalardan kaçının. Mesela "Şule ne kadar şanslı, arabası var" diye hayıflanacağınıza, "Ben şanslıyım, kardeşim bir fakülte kazanamadı konfeksiyon atölyesinde küçük bir işe girmek zorunda kaldı" diye düşünün.

3- Arkadaş, illa iyi arkadaş
Bütün anketler ne para ne de başarının tek başına mutluluk verebileceğini söylüyor. Önemli olan çevrenizdekilerle olan ilişkilerinizdir. Yalnız yaşayan insanlarda depresyon riskinin evli veya bir arkadaşıyla oturanlardan daha yüksek olmasının sebebi budur. Hatta arkadaş ilişkilerinin aileden bile daha iyi bir "pozitif duygu kaynağı" olduğu söyleniyor. Avusturyalı Ernst Gehmacher "İnsanın kendini iyi hissetmesi için en az 4 (azami 12) sağlam arkadaşı olması şart ve çok güvendiği, her şeyi paylaşabildiği ve yardım alacağını bildiği arkadaşlar"" diyor.

Cep telefonunuzun adres defterini yenileyin ve sadece gerçekten değer verdiğiniz insanları kaydedin. Sık ve düzenli haberleştiğiniz, birbirinizi gönülden arayıp sorduklarınızı…

4-Yaptığınız işe yoğunlaşın
Kısa vadeli de olsa, kendini iyi hissetmenin yollarından biri yaptığımız işe iyice yoğunlaşmaktır. Zaman durmuş gibi olur, sorunlarımızı unuturuz. Amerikalı Psikolog Mihaly Csikszentmihalyi’nin flow (akış) dediği an budur. Peki bu "mutluluk anı" nasıl yakalanır? Yetkinliklerimizle uyumlu bir aktivite seçerek…

İş ortamında akış yakalamak tatilde veya boş zamandakinden çok daha kolaydır. Bu tekrar gerektiren, monoton işler için bile böyle. Kendi kendinizi motive edecek şekilde hedefler koyun: Şu konuda nasıl daha iyi olabilirim? Daha az yorularak şu işi nasıl yapabilirim?

5-Çocuklar gibi oynamak…

Araştırmalar oyuncuların sadece performansının değil, iyimserliğinin de daha yüksek olduğunu gösteriyor. Bir uzman "Eğer oyun oynamaktan vazgeçersek zihnimiz mekanikleşir, adeta kurur" diyor. Eğer hayatı çok ciddiye alırsanız, eğip bükmekten vazgeçer, değiştirebilme fırsatını da kaçırırsınız.

Eşinizle, çocuklarınızla, arkadaşlarınızla oyun oynayın. Kağıt oyunları, bilgisayar oyunları, Pictionnary, Tabu… ne olursa! Hep sosyalleşin, hem uzmanların dediği gibi "gerçekleri şekillendirmeyi" öğrenin, hem de sıkıntılarınızı bir süre için unutup gevşeyin…

6-Her gün bir işi bitirin
Pozitif psikoloji uzmanı Ilona Boniwell "Zamanını iyi kullanmış olmanın verdiği mutluluk, insanın kendini iyi hissetme sebeplerinden biridir" diyor. Sürekli işini bitirememe, yetişememe hissi ise insanı mutsuz eder. Daha az çalışıp, kendine daha çok zaman yaratmak bir yöntem tabii ki ama bahaneye dönüşmesi riski var. Boniwell daha kolay bir yöntem öneriyor: "Eğer her gün bir şeyi istediğimiz gibi sonuçlandırabilirsek, bir büyük projenin her gün bir küçük parçasını tamamlarsak, kendimizi çok mutlu hissidiyoruz".
Yani kendinize her gün için mümkün ve tutturması sadece size kalmış bir hedef koyun: Başladığınızın kitabı bitirmek, bir yemek tarifini denemek, kaç gündür masanızda duran radyoyu tamir etmek… Sonra da bir işi yapıp bitirmiş olmanın verdiği hazzı yaşayın.

7-Vipassana metodunu deneyin
Uzmanlara göre her 5 Amerikalı şirket yöneticisinden biri meditasyon yapıyormuş ve en çok uygulanan metod da Vipassana imiş. Yani "derinlemesine görmek" ya da "olanı olduğu gibi görmek". Buddha’nın bu yöntemle nirvanaya ulaştığı söyleniyor. Burada yöntem beyni boşaltmak değil aksine çevredeki objeleri tam olarak ve olduğu gibi algılamak. Mesela çanta sadece bir çantadır. Böylece açgözlülüğe, hasete, kıskançlığa, kızgınlığa bir son verir ve daha az üzülürsünüz.

8-Kötü bir durumdan faydalanın
İnsanın zor bir durumdan sonra yeniden toparlanma kapasitesi için uzmanlar "elastikiyet" kavramını kullanıyorlar. Dayanma, problem ile yaşamayı öğrenme hatta atlatma değil, "faydalanma" yani yaşadığı zorluktan pozitif bir şey çıkarmaktan bahsediyoruz. Her şeyi hazır bulan insanlar en küçük şeyden bile mutsuz olurlar ve küçük bir sorunu bile büyütürler. Oysa bir sıkıntı yaşamış ve bunu "elastikiyet"leri sayesinde olumluya çevirmiş insanlar bunu başarmış olmanın verdiği mutluluk ve güvenle kendilerini daha iyi hissederler.

9-Temizlik teparisini uygulayın
Düzensiz bir yaşam ortamı stres ve sinir sebebidir. Karmaşa zaman kaybettirir, sabrımızı zorlar, moralimizi bozar. Yani gereksiz eşyalara manevi değerler yüklemeyin, atın gitsin. Size kötü hatıraları sürekli hatırlatmalarına, içinizi karartmalarına, sizi geçmişe döndürmelerine izin vermeyin. Temizleyin, atın... Aynı şekilde bilgisayarınızda, belgelerinizde, fotoğraflarınızda, cebinizin adres defterinde de sağlam bir temizlik yapın.

10-Kafanızda da temizlik yapın
Hedonist adaptasyon, insanın gündelik küçük mutluluklara alışması ve kıymetini bilmeme durumudur. Keyif almak, zevk almak demek beyinde enforfin gibi hormonlarının salgılanması demek. Oysa zamanla bu alıcılarımız dolar, zevk almaz oluruz. Her gün aynı şeyleri yapmaktan vazgeçin, hayatınıza yenilikler, yeni zevkler katmaya çalışın.

Bunlar çok basit şeyler olabilir… Mesela yarın sabah kahvaltınızı balkonda yapın, işe farklı bir yoldan etrafınıza bakarak gidin, 3 ayda bir salonun mobilyalarının yerini değiştirin. Basit değişiklikler işe yarar.
''Ne aradıysam zıddını buldum, doğruyu aradım yanlışı buldum, dostumu aradım düşmanımı buldum, aramayı bıraktığımda ise doğruların ve yanlışların ötesinde renklerin zıtlığında resmin bütününü gördüm. Ne doğru vardı, ne yanlış, ne kötü vardı, ne iyi, her şey olması gerektiği gibi. Her şey olduğu gibi! ''
Virgina Woolf

26 Kasım 2012 Pazartesi






DÜŞÜNCELERİNİZİ DEĞİŞTİRİRSENİZ, KADERİNİZİ DE DEĞİŞTİRİRSİNİZ…

ETKİ düşünceniz, TEPKİ ise bilinçaltınızın verdiği karşılıktır.


Bütün dilekleriniz gerçekleşecek diye bir kural yoktur. Herkes bunu bilir. Şüpheci kişiler, bunu duaların işe yaramadığına dair bir kanıt olarak yorumlarlar. Ancak göz ardı ettikleri bir nokta vardır:

Dileklerinizin karşılık bulabilmesi için bilimsel temeli net bir biçimde anlaşılarak etkin kullanılması gerekir. Ancak bundan sonra belirli bir isteğin neden etkin olmadığını anlayabilir ve onu daha etkin kılmak için pratik bir yöntem bulabiliriz.

Peki dileklerinizin istediğiniz gibi karşılık bulmadığını fark ederseniz, ne olur o zaman? İlk yapmanız gereken şey, böyle bir başarısızlığın temel nedenlerini anlamak olmalıdır. Bu nedenler güven eksikliği ve çok fazla çabadır. Birçok kişi, bilinçaltının işleyişini tam olarak anlayamaz ve dileklerinin gerçekleşmesine mani olur. Zihninizin nasıl çalıştığını bildiğinizde, büyük ölçüde güven kazanırsınız.

Unutmayın, bilinçaltınız ne zaman bir fikri kabul etse, hemen bunu uygulamaya başlar. Bunun için bütün önemli kaynaklarını ve potansiyellerini  kullanır. Derin zihninizin bütün zihinsel ve spiritüel yasalarını harekete geçirir. Bu yasa iyi fikirler için geçerlidir, ancak kötü fikirler içinde geçerlidir. Sonuç olarak, eğer bilinçaltınızı olumsuz biçimde kullanırsanız, bu soruna, başarısızlığa ve karışıklığa neden olur. Yapıcı biçimde kullanırsanız  kılavuzluk, özgürlük ve zihinsel huzur getirecektir.

Düşünceleriniz olumlu, yapıcı ve sevgi dolu olduğunda, doğru cevabı almanız kaçınılmazdır. Bu nedenle başarısızlığın, üstesinden gelmek için yapmanız gereken tek şey, bilinçaltınızın fikrinizi ya da isteğinizi kabul etmesini sağlamaktır. Siz bunun gerçekliğini kabul edin, zihninizin yasası gerisini halledecektir. İsteğinizi inançla, güvenle ve şüphesiz devredin; bilinçaltınız bu görevi devralacak ve size cevap verecektir.

Ne zaman bilinçaltınızı sizin için birşey yapmaya zorlamak isterseniz, başarısız olursunuz. İstediğiniz sonuçlar yaklaşmak yerine uzaklaşır. Bilinçaltınız zihinsel bir zorlamaya tepki vermez. İnancınıza ya da bilincinizin kabulüne tepki verir.

Sonuç elde etme konusundaki başarısızlığınız şu ifadelerden de kaynaklanabilir:
    * Herşey kötüye gidiyor
    * Asla karşılık alamayacağım
    * Çıkış yolu göremiyorum
    * Durum umutsuz
    * Ne yapacağımı bilmiyorum
    * Karmakarışık oldum

Bu tür ifadeler kullandığınızda, bilinçaltınız size karşılık vermez ve sizinle işbirliği yapmaz. Sürekli yerinde sayan bir asker gibi, ne ileri ne de geri gidersiniz. Başka bir deyişle, hiçbir yere gidemezsiniz.

Bir taksiye bindiğinizi ve taksiye bir sürü farklı yön söylediğinizi düşünün. Taksicinin kafası karmakarış olurdu herhalde, hatta sizi hiçbir yere götürmek istemeyebilirdi. Talimatlarınıza uymaya çalışsa da, bunu yapamayabilirdi. Sonunda kendinizi hiç kimsenin aklına gelmeyen bir yerde bulabilirdiniz.

Bilinçaltınızın müthiş güçleri ile çalışırken de aynı şey geçerlidir. Kafanızda net bir fikir olmalıdır. Bir çıkış yolu olduğuna, bir çözümün bulunacağına inanmalısınız. Yanlızca bilinçaltınızdaki Sınırsız Zeka cevabı bilir. Bilincinizdeki net karara vardığınızda, aklınızı başınıza toplarsınız ve neye inanırsanız onu yaşarsınız.

RAHATLIK İŞİ ÇÖZER

Çok soğuk bir havada kalorifer ocağı bozulan ev sahibi tamirci çağırmıştı. Tamirci hemen geldi. Yarım saat içinde ocak yeniden çalışıyordu. Tamirci ev sahibine 200 dolarlık bir fatura çıkardı.

“Ne!” diye bağırdı ev sahibi öfkeyle. “Ne kadar uğraştın ki! Tek yaptığın küçük bir parçayı değiştirmekti, beş dolardan fazla etmeyecek bir alet için ne hakla benden 200 dolar istersin?”

Tamirci omuz silkti: “Ben parça için sadece iki dolar istedim. Fiyatı bu kadardı”

Ev sahibi elindeki faturayı salladı. “İki dolar mı?” diye bağırdı. “Burada 200 dolar yazıyor!”

“Doğru” dedi tamirci. “Neyin bozuk olduğunu ve bunun nasıl onarılacağını bilmenin değeri 198 dolar”

Bilinçaltınız usta, herşeyi bilen bir tamirci. Vücudunuzdaki her organın nasıl çalıştığını ve nasıl iyileştirileceğini bilir. Sağlık komutu verirseniz, bilinçaltınız bunu yerine getirecektir. Burada anahtar, gevşemedir. “Rahatlık işi çözer”.

Ayrıntılara ve sıkıntılara saplanıp kalmayın. Sonucun ne olacağını bilin. İster sağlıkla, ister parayla, ister ilişkilerle ilgili olsun, sorunun çözümünün mutluluğunu hissedin. Ciddi bir hastalıktan kurtulduktan sonra ne hissettiğinizi hatırlayın. Hislerinizin, bilinçaltının faaliyetinin mihenk taşı olduğunu unutmayın. Yeni fikrinizin sonuçlarını hissetmeli, bunu gelecekte hayata geçecek değil, şu anda hayata geçmekte olan birşey gibi görmelisiniz.

İRADE GÜCÜNÜ DEĞİL, HAYAL GÜCÜNÜ KULLANIN

Bilinçaltının güçlerini kullanmak, bir engeli itmeye çalışmaya benzemez. Daha çok çalışmak daha iyi sonuçlar doğurmaz. İrade gücünü kullanmayın. Bunun yerine, sonu ve bunun yaratacağı özgürlük halini gözünüzde canlandırın. Zekanızın araya girmeye, sorunu çözmek için yollar bulmaya ve bu yolları bilinçaltınıza empoze etmeye çalışacağını göreceksiniz.

Buna direnç gösterin. Entelektüel sorun çözme becerilerinizi bir kenara bırakın. Basit, çocuksu, mucizeler yaratan bir inancı korumaya çalışın. Gözünüzde, bu rahatsızlıktan ya da sorundan kurtulmuş halinizi canlandırın. Peşinde olduğunuz özgürlük durumunun duygusal hazzını hayal edin. Her türlü bürokrasiyi süreçten çıkartın. En iyi yol, basit yoldur.

DİSİPLİNLİ BİR İMGELEME NASIL HARİKALAR YARATIR?

Bilinçaltından karşılık almanın en iyi yolllarından biri disiplinli ya da bilimsel hayal gücüdür. Bilinçaltı vücudun mimarı ve inşaatçısıdır. Bütün hayati fonksiyonlarınızı kontrol eder.

İnanmak, birşeyi doğru kabul etmek, o varmış gibi yaşamaktır. Bu ruh halini koruduğunuz sürece, dileklerinizin gerçekleşeceğine tanık olmanın keyfini yaşarsınız. Bir dileğin gerçekleşmesi için 3 aşamaya ihtiyaç vardır:
    * Sorunu fark etmek ya da kabul etmek
    * Sorunu, en iyi çözümü ya da çıkış yolunu bilen bilinçaltına devretmek
    * Gerçekleştiğine derinden inanarak huzur bulmak

Kuşkular ve tereddütler dileğinizin gerçekleşmesini engeller. Kendi kendinize, “keşke iyileşebilseydim” ya da “umarım işe yarar” demeyin. Yapılacak iş hakkındaki duygunuz, gidişatı belirler. Uyum sizindir. Sağlığında sizin olacağını bilin.

Bilinçaltının sınırsız iyileştirici gücü için araç olarak etkin hale gelebilirsiniz. Sağlık fikrini tam bir inançla bilinçaltınıza devredin; sonra gevşeyin. Kendinizi onun gücüne bırakın. Duruma ve koşullara, “bu da geçecek” deyin. Gevşeme ve inanç yoluyla, bilinçaltınızı aşılayın. Bu fikrin altındaki kinetik enerjinin devreye girmesini ve fikri hayata geçirmesini sağlayacaktır.

ZORLAMA TERS ETKİ YAPAR

Emile Coue konferansları sayesinde ABD’de pek çok hayran ve takipçi kazanan önemli bir psikologdur. En önemli görüşlerinden biri şudur:

Arzularınızla hayal gücünüz çatıştığında, kazanan kaçınılmaz olarak hayal gücünüz olur.

Buna ters etki yasası adını veriyordu.

Yerde duran dar bir tahtanın üzerinde yürümeniz gerektiğini düşünün. Bunu hiç kuşkusuz kolayca yaparsınız. Bir de aynı tahtanın yerden beş metre yukarıda ve iki duvar arasına asılmış olduğunu düşünün. Üzerinde yürür müsünüz?  Yürüyebilir miydiniz?

Herhalde hayır. Tahta boyunca yürüme arzunuz, hayal gücünüzle çatışırdı. Tahtanın üzerinde yalpaladığınızı ve baş aşağı düştüğünüzü hayal ederdiniz. Yürümeyi çok isterdiniz, ama düşme korkunuz size engel olurdu. Hayal gücünüzün üstesinden gelmek ve bunu bastırmak için çaba sarf ettikçe, düşme fikri daha güçlü hale gelirdi.

“Başarısızlığımın üstesinden gelmek için irade gücümü kullanacağım” düşüncesi, başarısızlık düşüncesini güçlendirir. Zihinsel çaba, istenen şeyin tersini yaratarak kişinin kendi yenilgisine neden olur. İrade gücünü arttırmak üzerinde yoğunlaşmak, güçsüzlük durumunu vurgulamaktadır. Bu yeşil bir hipopotamı düşünmemek için elinizden gelen herşeyi yapmaya karar vermeniz gibidir. Karar, yeşil hipo fikrini zihninde baskın hale getirir; bilinçaltı baskın fikre her zaman daha fazla tepki verir. Bilinçaltınız, çelişen iki önermeden daha güçlü olanı kabul edecektir.

Kendinizi şunları düşünürken bulabilirsiniz:


    * İyileşmek istiyorum. Neden iyileşemiyorum?
    * Çok uğraşıyorum, neden sonuç alamıyorum?
    * Kendimi daha fazla zorlamalıyım
    * Sahip olduğum bütün irade gücünü kullanmalıyım.

Hatanızın nerede olduğunu görmelisiniz. Çok fazla uğraşıyorsunuz! İrade gücünüzü kullanarak bilinçaltınızı fikrinizi kabul etmeye zorlamayın. Bu tür girişimler sizi başarızlığa mahkum eder. Bu durumda dilekleriniz ters tepebilir. Çaba sarf etmediğiniz bir yol daha iyidir.

Daha önce başınıza böyle birşey geldi mi? Bir sınava girmek zorundasınız. Ders çalışarak ve konuları gözden geçirerek çok zaman harcadınız. Herşeyi çok iyi bildiğinizi hissediyorsunuz. Ancak boş sınav kağıdıyla yüz yüze geldiğinizde, zihninizin daha boş olduğunu fark ediyorsunuz. Bütün bildikleriniz kafanızdan uçup gitmiş. Aklınıza konuyla ilgili tek birşey gelmiyor. Dişlerinizi sıkıyor, iradenizin tüm gücünü topluyorsunuz; ama siz çaba sarf ettikçe, bilgiler daha da uzaklaşıyor sanki.

Hayal kırıklığına uğramış bir halde sınav salonundan çıkıyorsunuz. Zihinsel baskı sona eriyor. Birkaç dakika önce umutsuzca bulmaya çalıştığınız cevaplar birden zihninize hücum ediyor. Kendinize konuları bildiğinizi söylemiştiniz, biliyordunuz da; ama ihtiyaç duyduğunuz anda değil. Hatanız, kendinizi hatırlamaya zorlamanızdı. Aksi etki yasası gereği bu sizi başarıya değil, başarısızlığa sürükledi. Dualarınızın tersiyle karşılaştınız.

ARZULARIN HAYAL GÜCÜYLE ÇATIŞMASI NASIL ÖNLENİR

Zihinsel güç ya da irade gücü kullanmak, karşıtlığın olacağını varsaymaktır. Ancak karşıtlığı hayal etme eylemi, karşıtlığı yaratır. Eğer dikkatinizi arzunuza kavuşmanızı önleyen engeller üzerinde yoğunlaştırırsanız, bu arzuya kavuşmanızı sağlayacak unsurlar üzerinde yoğunlaşması mümkün olmaz.

Herhangi bir fikir, arzu ya da zihinsel imge konusunda bilinç ve bilinçaltınız uyum içinde ya da anlaşma halinde olmalıdır. Zihninizin farklı bölümleri arasında çatışma kalmadığında, dileklerinizin karşılaştığını görürsünüz. Siz ve duygularınız, düşünceniz ve duygunuz, fikriniz ve duygunuz, arzunuz ve hayal gücünüz arasında da anlaşma olmalıdır.

Bütün çabayı minimuma indiren, uyku haline geçerek, arzularınızla hayal gücünüz arasındaki bütün çatışmalardan kaçınabilirsiniz. Uyku halindeyken, bilinç büyük ölçüde geri çekilir. Bilinçaltınızı aşılamak için en uygun zaman, uykudan hemen öncesi ve sonrasıdır. Bunun nedeni bilinçaltının en üst düzeyde performansını uykudan hemen önce ve uyandıktan hemen sonra gerçekleştirmesidir. Bu aşamada arzularınızı etkisiz hale getiren ve bilinçaltı tarafından kabulünü engelleyen olumsuz düşünce ve imgeler kendini göstermemektedir. Yerine gelen arzunun gerçekliğini hayal ettiğinizde ve başarının heyecanını hissettiğinizde, bilinçaltınız arzunuzun hayata geçmesini sağlar.

Pek çok kişi ikilemlerinive sorunlarını, kontrollü, yönlendirilmiş ve disiplinli hayal gücü sayesinde çözer. Doğru olduğunu hayal ettikleri ve hissettikleri herşeyin hayata geçeceğin, geçmek zorunda olduğunu bilirler.

Shara adındaki genç kadın bana geldiğinde, umutsuzluğun eşiğindeydi. Sürekli ertelenen ve sonu görünmeyen, uzun, karmaşık bir davayla uğraşıyordu. En büyük arzusu, bu davanın uyum içinde bir çözüme kavuşmasıydı. Ancak zihni başarısızlık, kayıp, iflas, yoksulluk imgeleriyle doluydu. Böylece Shara’nın hayal gücü arzusuna üstün geliyor ve dava uzuyor da uzuyordu.

Benim önerim üzerine, Shara her gece yatmadan önce sorun için en iyi olası sonu hayal etmeye başladı. Elinden geldiğince iyiyi düşünüyordu. Zihnindeki imgenin yüreğinin arzusuyla uyuşması gerektiğini biliyordu.

Yavaş yavaş uykuya geçerken, davanın halledilmesinin ardından avukatla yapacağı olası görüşmeyi hayal ediyordu. Sonuç hakkında ona sorular sorduğunu ve onun açıklamalarını dinlediğini duyuyordu. Avukat tekrar tekrar aynı şeyi söylüyordu “Dava mahkeme dışında haloldu. Mükemmel, ve son derece uyumlu biz çözüm yolu bulundu”.

Gün boyunca, korku dolu düşünceler aklına geldiğinde, Shara zihninde avukatla yapacağı görüşmeyi, sözleri ve mimikleriyle canlandırıyordu. Avukatın gülümsemesini, davranışlarını, sesinin tonunu, kullandığı belirli sözcükleri hayal ediyordu. Bunu öyle sık ve öyle büyük bir inançla yapıyordu ki, korkularını daha bunlar zihninde toplanma girişiminde bulunmadan yenmeye başladı.

Birkaç hafta sonra, avukatı onu aradı. Shara’nın hayal ettiği ve doğru olduğunu hissettiği şeyi doğruladı. Dava halolmuş ve Shara’nın uyumlu kabul edebileceği bir çözüm bulunmuştu.

HATIRLAMAYA DEĞER FİKİRLER

    * Zihinsel zorlama ve aşırı çaba, endişe ve korkuyu göstererek dileklerinizin karşılığını almanızı engeller. Rahatlık işi çözer.
    * Zihniniz gevşediğinde ve bir fikri kabul ettiğinizde, bilinçaltınız bu fikri hayata geçirmek için işe koyulur.
    * Geleneksel yöntemlerden bağımsız düşünün ve plan yapın. Her sorunun bir cevabı ve çözümü olduğunu bilin.
    * Kalbinizin atışı, ciğerlerinizin soluk alışı ya da vücudunuzdaki herhangi bir organın fonksiyonları ile gereğinden fazla ilgilenmeyin. Bilinçaltınıza güvenin ve sık sık ilahi doğru eylemin gerçekleşmekte olduğunu ifade edin.
    * Sağlık duygusu sağlığı, zenginlik duygusu zenginliği doğurur. Siz ne hissediyorsunuz?
    * Hayal gücü en büyük yeteneğinizdir. Güzel ve iyi olanı hayal edin. Siz hayal ettiğiniz kişisiniz.
    * Uyku halinde, bilinç ve bilinçaltınız arasındaki çatışmalardan kaçının. Yine uyumadan önce, arzunuzun gerçekleştiğini tekrar tekrar hayal edin. Huzur içinde uyuyup keyifli uyanın.
    * Olumlama, öyle olduğunu söylemektir. Zihnin bu tutumunu doğru kabul ettiğiniz sürece, bunun aksi yönündeki bütün etkenlerden bağımsız olarak, dileklerinizin gerçekleştiğini görürsünüz.

Bilinçaltının Gücü

Joseph Murphy


ENERJİNİZİ NASIL ARTIRABİLİRSİNİZ?
Evrende katı, sıvı, gaz, görünen görünmeyen her şey enerjiden oluşur.
Biz de bir enerji yumağıyız. Sürekli enerji üretiyor ve enerjiyi kullanıyoruz.  Gün boyu ev, iş ve sosyal hayatımızda insanlar enerjimizin bir kısmını bizden talep ediyor.
Çocuklarımız, patronumuz, iş arkadaşlarımız, eşimiz, sevgilimiz, anne babalarımız, akrabalarımız bizim enerjimizin bir kısmını istiyor.
Bizim kendi varlığımızı sürdürmek, hayallerimizi gerçekleştirmek için enerjiye ihtiyacımız var.
Enerjiye talep çok. Ama enerji üretilmezse bir süre sonra tükenmişlik duygusu yaşarız.
Aslında her birimiz evrensel enerji deposuna bağlıyız. Oradan ihtiyacımız olan enerjiyi özgürce çekebiliriz. Ama nasıl çekeceğimizi, enerji depomuzu nereden dolduracağımızı bilmemiz gerekiyor.
Arabamızın benzini azaldığında en yakın benzin istasyonuna gidiyoruz, değil mi?
Her gün enerjimizi tazelemek, artırmak için neler yapabiliriz?
Benzin istasyonlarımız nerede?
Egzersiz:  Günlük kısa yürüyüşler bile enerji artırıcı özelliğe sahiptir. Bedensel hareket, kendi enerjisini üretir. Yorgunluktan bitap düştüğünüz, canınızın kıpırdamak bile istemediği bir günde, kendinizi zorlayıp 15-20 dakika bile yürüdüğünüzde ya da hafif bir egzersiz yaptığınızda canlandığınızı hissedeceksiniz. Deneyin, görün.  Egzersiz fiziksel ve zihinsel sağlık için, sağlıklı beslenmek kadar önemli.
Yoga, Pilates, Qigong, Tai Chi gibi günlük sakin egzersizler de enerji artırıcıdır.
Derin enerji nefesi alın: Gün boyu belli aralıklarla 5-10 derin nefes alın. Sabah öğle ve akşam 10 derin nefesin yanısıra, ara nefes öğünlerinde 5 derin nefes enerjinizi artıracaktır.
Kendinizi yorgun hissettiğinizde, nefesinize odaklanın. Karnınızı şişirecek şekilde burundan derin ve yavaş nefes alın. Ağzınızdan derin nefes verin. Karın kaslarınız iyice kasılana kadar içinizdeki nefesi boşaltın. Sakinleştiğinizi ve enerjinizin arttığını göreceksiniz.
B kompleks vitamini alın: Enerji üretimi ve metabolizma için B vitaminleri gereklidir. Ayrıca uykunuzu ve enerjinizi etkileyen stres hormonlarının karaciğerlerden atılmasını da sağlar.  Eğer stres altındaysanız ve kendinizi yorgun ya da bitkin hissediyorsanız B-kompleks vitamini alın. Aslında artık hormonlu ve kimyasal ürünlerle bezenmiş, doğal hallerinden çok uzak yiyecekler, günlük vitamin ihtiyaçlarımızı karşılamıyor. Her gün bir multivitamin almak sağlığımız için yararlıdır.
Gülün: En son ne zaman gülmekten katıldınız? Gülmek insanın yüzündeki kışı uzaklaştıran, baharı getiren güneştir. 
Katıla katıla gülmenin, 15 dakika aerobik egzersiz yapmaya eşdeğerde kalori yaktığını biliyor musunuz? Stresi atmak için de harika bir yol. Gülmenin bağışıklık sistemini güçlendirmesi de en büyük ödül oluyor. Birçok hastalığı gülerek yenebilirsiniz.
Evet, gülmek hastalıktan sağlığa giden keyifli bir yol.  Birçok ülkede gittikçe daha çok sayıda sağlık uzmanı bir tedavi yolu olarak Gülme Terapisi uyguluyor.
Korku filmleri seyretmek yerine komedi filmlerini tercih edin. Sizi güldürecek şeyler okuyun. Neşeli insanlarla birlikte olun. Daha da iyisi, insanlar siz neşeli olduğunuz için sizinle birlikte olmaktan keyif alsın.
Enerji artışı hayatı daha canlı hale getirir. Daha çok enerjiyle daha az zamanda daha çok şey öğrenirsiniz. Konsantrasyon yeteneğiniz artar. Daha az çalışarak daha çok üretirsiniz.  Zamanınızı daha etkin biçimde kullandığınız için size daha çok oyun zamanı kalır.
Enerji düşüklüğünün fiziksel etkisinin yanı sıra zihinsel ve ruhsal durumumuz üzerinde de olumsuz etkisi vardır. Depresyon ve düşük özsaygı en yaygın enerji düşüklüğü göstergeleridir. Bu da domino taşları gibi aile, iş, sosyal ilişkilerimizi hatta para durumumuzu etkiler.
Hayata ne vereceğimiz de hayattan beklentilerimiz de, olaylar karşısındaki tutumumuz da enerji seviyemizle doğrudan bağlantılıdır.
Enerjik bir insanın yaklaşımları genellikle olumludur. Kendisine zaman ayırma ve hayattan keyif alma yeteneğine sahiptir. En zor durumlarda yere düşse bile ayağa kalkıp tebessüm etmesini bilir.
Enerji enerjiyi çeker. Enerji harcadığımız bir egzersizden sonra kendimizi daha canlı hissetmemizin nedeni de bu. 
.
İyi olduğumuz için mutlu ve enerjik olmayız. Mutlu ve enerjik olduğumuz için kendimizi iyi hissederiz.
Düşünce, duygu ve enerji seviyemizi değiştirdikçe dış dünyamız da buna uyum sağlar. Bunun tersi asla olmaz.
Her şey yolunda gittiği için endişe duyan, çok güldüğü için ne zaman ağlayacağını bekleyen insanlar bunun örneği değil mi?
İyimserlik, başarıya götüren inançtır. Umut ve güven olmaksızın yerimizden kımıldamak istemeyiz.
Kıpır kıpır enerjiyle hoşça olun.
Nil Gün

21 Kasım 2012 Çarşamba


Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır


Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır
Yaşamında boşluk hissediyorsan yaşamadığın içindir. Neyi yaşamadığın için? Rüyalarını. Yüreğinin rüyalarını. Belki bugüne kadar gerçekleşirse seni mutlu edeceğini düşündüğün birçok amacını gerçekleştirdin. Peki, o boşluk geçti mi?
Gittikçe daha çok insan “Yüreğinin Rüyası”na odaklanıyor. Buna kimileri “Anlamlı ve Amaçlı Yaşamak” diyor, kimileri “Sevdiği işi yaparak para kazanmak” diyor.
Gerçek rüyalarımız, ruhumuzdan, yüreğimizden gelir. Enerjimizi yükselten, değerli, yaratıcı, yararlı ve üretken olduğumuzu hissettiren her faaliyet, bize gerçek rüyamızın ne olduğu hakkında ipuçları verir. Hayatınızda keyif alarak yaptığınız faaliyetler neler?
Rüyalarını yaşayan, rüyalarını gerçekleştiren insan kendini farklı, özgün, canlı, enerjik, tutkulu ve daha “gerçek” hisseder. Kendisi olduğunu hisseder. Rüyalarını gerçekleştirmek bir seçimdir. Rüyalar atacağın adımlarla gerçekleşir.
“İyi de ben rüyamın ne olduğunu bile bilmiyorum” diyebilirsin.
Sor kendine: “Yüreğimin şarkısı ne?” “Ruhumu dans ettiren, yüreğimin söylediği o şarkı ne?” “Yıllarca yapmak istediğim ama birtakım engeller, korkular ya da inançlar nedeniyle yapmadığım/yapamayacağıma inandığım şey ne?”
Rüyanın ne olduğunu keşfetmek için en uygun zaman sabahları ilk uyandığın zaman ya da doğanın içinde kendine ayırdığın sessiz sakin zamanlardır. Zihin sakin olduğunda netlik artar. Tüm başarılı ve doyumlu insanlar büyük kararlarını sakin bir zihinle alır ve hayatlarının her alanında dengenin olmasına önem verir.
Sıkça iç dünyanda nasıl hissettiğine dikkat et. Amaçları gerçekleştirmek iyidir. Onları gerçekleştirdiğinde gerçekten neler hissettiğine dikkat et. Kendini ödül kazanmış hissediyor musun? Yoksa bir mücadeleyi sona erdirip bir sonraki hedefe mi yöneliyorsun? Hayatında yarattığın küçük başarıları kutlamak için kendine zaman ayırıyor musun? Hiç kimse sana aferin demese bile sen kendine aferin diyor musun?
Hayattaki gerçek mutluluk ve doyum, tutkuyla gerçekleştirmek istediğin misyonu bilmene ve onu kucaklamana bağlı.
İçinde olağanüstü yaratıcılık ve gerçekleşmeyi bekleyen sadece sana özgü rüyalar var. Bu rüyaları gerçekleştiremeden sürdürülen hayatta hissedilen o derin boşluğun acısı, onu gerçekleştirme riskini alma korkusundan çok daha acı vericidir. “Hepsi bu mu? Hayat sonu gelmez bir mücadele mi? Katlanılması gereken bir ceza mı?” diye soruyordu görünüşte her şeye sahip olmuş ama aradığı mutluluğu ve huzuru bulamamış yetmişli yaşlarda bir kadın.
Günlük yaşamın detaylarına öylesine takılıyoruz ki  Büyük Planı göremiyoruz. Ödenecek faturalar, değiştirilecek çocuk bezleri, iş sıkıntıları, ev ve aile sorunları, masamızda yığılmış dosyalar, ev temizliği, beklediğin terfii almamak…
Hayatın yükü altında ezildiğimizi hissederken, hayatın ödüllerini gözden kaçırıyoruz.
İşte bu anlarda başımızı kaldırıp ufka bakma zamanı. Daha büyük bir planın parçası olduğunu hatırlamak. Kendi büyüklüğün, senin en harika versiyonun. Dünyaya geliş nedenin ve dünyaya sunacağın armağan, ruhunda kayıtlı ve ortaya çıkmayı bekliyor. Tıpkı genlerinin içinde oturan DNA sarmalları gibi. DNA’ların sadece genetik bilgileri değil, Ana Planın bilgilerini de ihtiva ediyor. Günlük yaşamın telaşı içinde misyonunun ne olduğunu göremiyorsun ama o orada, kendisini ifade etmeye izin vermeni bekliyor.
Hayatımızın kıyılarına vuran dalgalarla boğuşmakla meşgulken ufku göremiyoruz. Dalgalar gelince zıpla. Üstüne çık. Dalgalar boyumuzu aşıyorsa, dalgaların altında kalmak yerine onunla birlikte sörf yapmayı öğrenebiliriz. Usta bir sörfçü, dalgaların üzerinde ayakta kalmayı başarır. Bunu başarana kadar çok kez düşer kalkar, gittikçe güçlenir, dengesini geliştirir, her geçen gün daha da ustalaşır. Sakin bir denizden usta bir sörfçü de denizci de çıkmaz. Hiçbir çabanın ve zorluğun olmadığı bir hayat, anlamlı büyük bir hayat olamaz.
Bundan sonra zor bir durumla karşı karşıya geldiğinde görünenden daha fazlası olduğunu hatırla. “Bu deneyimde benim için ne tür bir ders var?” diye sor. Her ders Büyük Plan’ın zorunlu müfredatından biridir. Tabii görmeyi bilirsek. Görürsek dersi tekrarlamak zorunda da kalmayız.
Humanistik Psikoloji’nin babası Abraham Maslow’un dediği gibi, “Eğer insanın potansiyelinin ne olduğunu bilmek istiyorsan, sokakta yürüyen insana değil, maratonda rekor kırana; herkesin yaptığını yapana değil, yaratıcılığıyla çığır açan insana; sıradan insana değil, her şeyin en iyisini yapabilene odaklan. O zaman insanın potansiyelini idrak edersin.”
Kendi potansiyelini ve gücünü de!
Yaratıcı Zekâ, kendisini asla tekrar etmeyecek kadar sınırsız yaratıcılığa sahip. Eğer dünyaya geldiysen, kelimenin tam anlamıyla eşsiz, benzersiz ve özgün bir varlıksın. Kimsenin tekrarı değilsin. Doğarken içinde getirdiğin armağan paketini açarak dünyayla paylaşmak senin misyonun.
Ruhunun, yüreğinin şarkısını dinlersen bunu sana sürekli hatırlattığını duyacaksın. Bunun için kendine sessiz zaman ayır. Her gün!
Beraberinde getirdiğin bir plan var. Buna güven! Dünyaya sunacağın güzellikleri paylaşmak için buradasın. Olanakların, bazen aşman gereken zorluklar paketinde hediye olarak geldiğini hatırla. Paketi aç ve içindeki armağanı al. Doğru yerde ve doğru zamanda işine yarayacaktır.
İnsanların çoğu küçük olmaktan, sıradan olmaktan korkmuyor. Onları korkutan büyük olmak! Çünkü büyük olabilmek risk alabilmeyi, cesareti ve sorumluluk alabilmeyi gerektiriyor.
Tüm misyonların ortak noktası ne? Mümkün olduğunca çok sayıda insanın hayatında olumlu fark yaratmak. Bu dünyada var olmanla olmaman arasında bir fark olması. Varlığınla fark yaratman. Öldüğünde arkandan ağlayanların sayısının doğduğuna sevinenlerden fazla olması.
Hayallerini gerçekleştiren insanların ortak noktası ne? Başkası değil, kendi olmalarını hayatlarının bir numaralı amacı yapmaları ve korkularına rağmen hayalleri doğrultusunda adım atmaları. Yaratıcılık ve potansiyelimiz ancak kendimiz olduğumuz anlarda ortaya çıkıyor.
Korkak insan da cesur insan da korkar. Ama aradaki fark şudur: Korkak insan korkularının onu ele geçirmesine izin veren insandır. Cesur insan korkularına rağmen adım atabilen insandır.
Galiba Brecht’indi şu söz:  “Öldüğümde arkamdan iyi insandı demelerini istemem. Arkasında iyi şeyler bıraktı demelerini isterim.”
Sevgiyle hoşça ol.
Nil Gün – Kuraldışı Eğitim

19 Kasım 2012 Pazartesi


FARKINDALIK DAVRANIŞIN 3 KURALI


1-) Dikkatinizi nereye kanalize ederseniz, (bazen yoğun bir şekilde bazen de zayıf bir şekilde) enerjiniz de o yöne akar.
2-) Enerjinizi ve dikkatinizi yönlendirmek için kendinizi gözlemlemelisiniz. Enerjinizi, dikkatinizi; dolayısıyla da davranışlarınızı dilediğiniz gibi değiştirebilmeniz için kendinizi gözlemleme becerisini kazanmanız gerekir.
3-) Kendini gözlemleme, egzersiz yaptıkça kolaylaşan bir iştir; ancak alışkanlık haline gelmesini beklemeyin. Kendinizi gözlemlemeniz için sürekli egzersiz yapmanız gerekir.
Kendinizle ilgili farkındalığınızı anlamlandırarak, davranışlarınızın farkına varabilmek için kendinize aşağıdaki soruları sorarak egzersiz yapabilirsiniz. Gün içindeki davranışlarınız sırasında bu soruların cevaplarını kendi kendinize verirken bulabilirsiniz.
Dikkatimin ve enerjimin nereye odaklandığının farkına varabildim mi, bu farkındalığı sürdürebildim mi?
Birine ya da bir şeye otomatik olarak tepki verdiğimde bunun farkına varıp dikkatimi ve enerjimi yeniden yönlendirebildim mi?
Dikkatimi ve enerjimi daha iyi yönlendirebilmek için ne yapabilirim?

Farkındalık hiç bitmeyen bir süreçtir ve tamamen kişisel çaba ile gelişir. Asıl amaç ise ¨kendimiz¨ olarak algıladığımız, oysa gerçekte nedenlerin oluşturduğu yanılsamalı benliğimiz olan egoyu tanımak; ve bunun yerine özgür benliği, farkındalık temeline dayalı gerçek varoluşu oturtmaktır.
alıntıdır…

15 Kasım 2012 Perşembe


Erkeklerin Burçlarına Göre Kokuları:

Koç erkeği: Tahtamsı çiçeksi misk notları: misk,  menekşe, frezya, paçuli, amber, ıtır, nane, çam, biberiye ve yasemin.  Men by Marc Jacobs, Egoiste Platinum for men by Chanel, Touch for men by Burberry
Boğa erkeği: Aromatik otsu notlar: sıcak toprak  kokuları, körpe çiçek, taze meyve ve taze biçilmiş ot notları, ardıç ve  sedir. D&G for men by Dolce & Gabbana, Narciso Rodriguez for Him by Narciso Rodriguez.
İkizler erkeği: Yeşil çiçeksi notlar ve chypre:  yeşil notlar, taze nane, bergamot, selvi, ylang-ylang, zambak, karanfil, sandal ağacı, tonka fasulyesi, amber, paçuli, misk ve sedir. Polo Sport for men by Ralph Lauren, Escape for men by Calvin Klein.
Yengeç erkeği: Aquatik aromatik notlar: portakal  çiçeği, greyfurt, gül, biberiye, ylang-ylang, deniz yosunu, sandal ağacı ve beyaz sedir. Aqua Pour Homme Marine Toniq by Bvlgari, Burberry Sport Ice for men by Burrberry.
Aslan erkeği: Narenciye gurme notları: turunçgiller, karamel ve şekerli notlar, tonka fasulyesi, pralin, karamel, paçuli,  vanilya ve styrax. Ultrared Men by Paco Rabanne, Mandarina de Noel by  Yves Rocher.
Basak erkeği: Aromatik tahtamsı notlar: misk, selvi, okaliptüs, vetiver, sandal ağacı, bergamot ve lavanta. V de Vakko for  men, Pleasures Intense for men by Estee Lauder.
Terazi erkeği: Baharatlı tahtamsı notlar: yasemin,  kakule, tarçın, sedir, sümbületer, vetiver, tolu ve menekşe. Gucci Rush  for Men by Gucci, London for men by Burberry.
Akrep erkeği: Aquatik floral notlar: deniz yosunu,  bergamot, kakule, nilüfer, selvi, siklamen, gül ağacı, sedir, vetiver ve misk. D&G Anthology L’Imperatrice 3 for men & women by Dolce & Gabbana
Yay erkeği: Baharatlı aromatik notlar: çay ağacı, tarhun, nane, papatya, galbanum (kasnı otu sakızı), ıtır, selvi, kekik  ve zencefil. Givenchy Pour Homme Adventure Sensations by Givenchy,  Refreshing Ginger by Carolina Herrera
Oğlak erkeği: Oryantal otsu notlar: aromatik  lavanta, biberiye, kumarin, meşe yosunu ile turunçgiller, paçuli,  karamel, misk, amber ve vanilya. Prada Amber Pour Homme Intense by  Prada, Hypnose Homme by Lancome,
Kova erkeği: Oryantal tahtamsı notlar: sandal ağacı, misk, sedir, vetiver, lavanta ve turunçgiller Euphoria Men Intense by  Calvin Klein, Bvlgari Man by Bvlgari.
Balık erkeği: Aromatik meyvemsi notlar: aromatik  bileşenler, sandal ağacı, tarçın, frenk üzümü, turunçgiller ve çilek  kokuları. Aperitif for men by Eclectic Collections, Intense Instict for  men by David & Victoria Beckham, Republic of Men for men Banana  Republic


BURCUNUZA GÖRE HANGİ KOKU SİZE UYGUN SİZİ YANSITAN KOKUNUZ NE OLMALI


Kadınların Burçlarına Uygun Kokuları:
Koç kadını: Narenciye ve taze otların karışımı, egzotik misket limonu, zencefil, amber ve vanilya. Bvlgari Eau Parfumee
Boğa kadını: Lavanta, çay, bergamot, yasemin, gül ve frezya, paçuli ve lotus. Paris by Yves Saint Laurent, Very Irresistible by Givenchy,
İkizler kadını: Gelincik, menekşe, siyah frenk  üzümü, bergamot, taze kesilmiş gül, hipnotik paçuli ve sandal ağacı. by  Cacharel, Dior Addict eau Elixir by Clinique.
Yengeç kadını: Kakule, hibiskus, sardunya, yasemin, nilüfer, beyaz misk, zambak, yosun ve kumarin. Angel by Thierry Mugler, Heat by Beyonce.
Aslan kadını: İris, fulya, narenciye notları, lilyum, zeytin çiçekleri, yasemin, misk, hindistan cevizi ve  ylang-ylang. Chanel No5, The One by Dolce and Gabana
Başak kadını: Hanımeli, gardenya, taze limon,  muskat, ceviz, mir, vanilya, sedir, zencefil ve biber. Miss Dior Cherie, Guerlain Cherry Blossom
Terazi kadını: Orkide, sümbül, siklamen, melisa,  ylang-ylang, immortal, karanfil, nergis, misk, sandal ağacı, amber,  vetiver ve paçuli. Coco by Chanel, Dahlia Noir by Givenchy, Black Orchid by Tom Ford.
Akrep kadını: Sümbületer, rezin, portakal çiçekleri, vahşi incir, siyah frenk üzümü, kehribar, vanilya, meşe yosunu, misk ve amber. Chic by Micheal Kors.
Yay kadını: Zambak, manolya, lale, gül, şeftali,  manolya, egzotik yasemin, amber, petitgrain, funda ve helyotrop. Dolce  Vita by Dior, Sensi by Giorgio Armani, Omnia Amethyste by Bvlgari.
Oğlak kadını: Orkide, kamelya, narenciye, yasemin,  angelika, yatıştırıcı salatalık, yeşil çay, hanımeli aroması, karanfil,  ylang-ylang, gülhatmi. London Women by Burberry, Allure by Chanel,  Chanel No 19.
Kova kadını: Lezzetli narenciye notları, tatlı vanilya, defne yaprağı, iris, immortal, zambak, mercan köşk, passion  fruit, zambak, nilüfer ve kamelya. Bright Crystal by Versace, Forbidden  Euphoria by Calvin Klein,
Balık kadını:Ihlamur, kamelya, lilyum, siklamen,  helyotrop, ananas, gelincik, nergis, misk ve sedir. Cadaques by Salvador Dali, L’Eau d’Issey eau d’Ete by Issey Miyake, CH Marine by Caroline  Herrera.


Kimseyi incitmeden, kimseye zarar vermeden yaşayın.
Zararsızlık en güçlü yoga şeklidir. O sizi süratle hedefinize götürür.
Bu barış ve uyum, dostluk ve sevgi, içinde yaşama sanatıdır.
 Onun meyvesi mutluluktur, nedensiz ve sonsuz.”
Maharaj

14 Kasım 2012 Çarşamba

KENDİME SÖZ VERİYORUM



Aklımın dinginliğini hiçbir şeyin bozmasına izin vermeyecek kadar güçlü olmaya,
Karşılaştığım herkesle sağlık, mutluluk ve başarıdan söz etmeye, …
Tüm arkadaşlarımın kendilerini değerli hissetmelerini sağlamaya,
Her şeyin aydınlık yüzüne bakmaya ve iyimserliğimin gerçeğe dönüşmesine çabalamaya,
Yalnız en iyiyi düşünmeye, yalnız en iyi için çalışmaya ve en iyiyi beklemeye,
Başkalarının başarısından kendiminki kadar coşku duymaya,
Geçmişin yanlışlarını unutmaya ve gelecekte daha büyük başarılara ulaşmak için var gücümle çalışmaya,
Her zaman neşeli bir yüz ifadesine sahip olup, selamladığım her canlı varlığa gülümsemeye,
Kendimi geliştirmeye,   başkalarını eleştirmeye zaman bırakmayacak kadar çok zaman vermeye,
Kaygılanmayacak kadar yüreğim geniş, kızgınlığa kapılmayacak kadar yüce, bozguna uğramayacak kadar güçlü ve üzüntüye kapılmayacak kadar mutlu olmaya
KENDİME SÖZ VERİYORUM!
Kaynak: Bir İZ

30 GÜZEL TAVSİYE

1) Ağaç dikin, yabani otları yolun, bırakın elleriniz toprakla buluşsun.
2) Gülmek için, size eşlik edecek birilerinin olmasını beklemeyin. …
3) Bahçenizde, balkonunuzun uygun bir köşesinde domates, biber, maydanoz yetiştirin. Az bile olsa tohumunu elinizle ektiğiniz bir sebzeyi yemek çok tatlı gelecektir.
4) Sabredin, istediklerinizin gerçekleşmesi için belirlenmiş doğru bir zamanı vardır.
5) Bir şeyler üretin. Resim yapın, yazı yazın, atkı ya da kazak örün.
6) Yavaşlayın ve anın keyfini çıkartın.
7) Uzun zamandır kin beslediğiniz birisini affedin.
8) Bir çocuğu veya bebeği sevin. Onlardan pozitif bir enerjinin size geçtiğini görecektir.
9) Çocukları üzecek ve incitecek bir şey yapmaktan sakının.
10) Çocukluğunuzda okuduğunuz masal kitapları sakladığınız yerden çıkarın ve tekrar okuyun.
11) Bir işi bitirmek için kendinize yeterli süre tanıyın.
12) Başarılarınızı ve başarısızlıklarınızı şansa bağlamayın.
13) Bir hayvanı sevin ya da yapabiliyorsanız ona sarılın.
14) Gün doğumu ve gün batımının ihtişamını hissedin.
15) Geçmişin geride kaldığını ve geleceğin belki de hiç gelmeyeceğini hatırlayın
16) Kusurlu yanlarınızı sevmek zorunda değilsiniz ama en azından onları kabul edebilirsiniz.
17) Karıncaların evlerini inşa edişlerini ve kendi ağırlılarının 10 katı yiyecek taşıyışlarını izleyin.
18) Ara sıra içinizdeki çocuğun yaramazlık yapmasına izin verin.
19) Başarı bir süreçtir, bir varış noktası değildir. Bunu hep hatırlayın.
20) Evinizde çiçek besleyin.
21) Cebinizde veya çantanızda şeker taşıyın. Arkadaşlarınıza veya karşılaştığınız çocuklara bunlardan verebilirsiniz.
22)İşlerinizi ertelemeyin. Böylece geriye dönüp hataları düzeltmek için yeterli zamanınız olur.
23) Uzun zamandır aramadığınız bir arkadaşınızvarsa hemen şimdi onu arayın.
24) Uzun zamandır rafta okunmayı bekleyen kitabınızı alın ve okumaya başlayın.
25) Ara sıra nostaljik takılın. Çocuk parkına gidip salıncağa binin, elma şekeri veya pamuk şekeri yiyin. İp atlayın, ya da misket oynayın.
26) Yeni bir dil öğrenin.
27) Rutinlerinizin dışında çıkın. Her zaman kullandığınız yoldan farklı bir yol keşfedin, mobilyalarınızın yerini değiştirir. Farklı bir yerden alış-veriş yapın. Yani bir şeyi farklı yapın.28) Birisine yardım elini uzatın.
29) Hayatınızda değiştirebileceklerinizi değiştirin ve geri kalanları kendi haline bırakın.
30) Ve bugün sahip olduğunuz bir şey için şükredin

9 Kasım 2012 Cuma





“Varlığımı evrensel   koşulsuz sevginin bir ifadesi olarak hissetmeyi seçiyorum.”

SEVMEK ÖZGÜRLEŞMEKTİR.

Başkasını “düzeltemeyeceğini” ya da “kurtaramayacağını” bil. Bunu yapabileceğini düşünmek Kendini, yargıladığın şeyden ayırma çabasıdır. Bu yargı aslında Kendinle ilgilidir ve kendinde yargıladığın şeyi başkasına yansıtmaktır. Kimseyi “kurtarmak”
Ya da kimse tarafından “kurtarılmak” için burada değilsin. Başkalarına yardım et-
meyi seçiyorsan bunu tam anlamıyla yapmanın tek yolu onları koşulsuz olarak sev-
 mektir. Evrensel sevgiyle koşulsuz sevdiğinde Kendi Tanrısallığının deneyimini yaşarsın.
Eğer ruhunun rüyası büyük bir spiritüel usta olmaksa, ustalık her şeyi koşulsuz sevebilme gücüdür.Koşulsuz severek başkalarının da Tanrı oldukları bilincinin far- kındalığına açık olmalarını sağlayabilirsin. Böyle bir sevgi Ben tarafından ifade edilen
sevgidir, çünkü sen  zaten sevgisin. Ben’ inle   her şeyle bir bütün olduğunu hissettiğin-de her şeye sevgi duyarsı. Spiritüel usta sevgi olduğunun saf bilincine varandır; bura-
da çaba yoktur, fedakarlık yoktur, zahmet yoktur, sadece sevgi vardır.Tek Büyük Nihai Gerçek’in olmadığını bil. Çözümün, arayışının sonunda geleceği inancına son ver. Gizli çözüm yoktur; asırlardır har şey, sanat, edebiyat ve varlığın değişik ifadeleri biçiminde Sen’in gözünün önünde. Sen sevgisin, sevgi ol, işte o zaman aradığın Kendi gerçeğini bulacaksın.
Sevginin ne olduğunu bil. Davranışının kendi varlığını sınırlıyor ve zarar veriyorsa bir başkasını sevemezsin. Kendi varlığını birisi için feda ediyorsan o kişiyi sevmiyorsun;
Birisi için fedakarlık yapmak onun gücünü çalmak, onun seçimlerini engellemek ve onun  yaratma gücünü elinden almaktır. Bir başkası için fedakarlıkta bulunmak,kendi hayatın
Yerine başkasının hayatı yaşamaktır.Görünen kısa vadeli kazancı ne olursa olsun feda-
Karlık, kendi gücünü yeniden kazanacağın, yeniden geri alacağın anı geciktirmektir.
Hiçbir rüya feda edilmeyi istemiyor,ruhunun hiçbir arzusu feda edilmek için var olmu-yor.
Sevginin ne olduğunu bil. Birini gerçekten sevmenin ne olduğunu bil. Gerçekten sevme-
nin  ne olduğunu  bil. Gerçekten sevmek, sevdiğini söylediğin kişiyi daha fazla kendine benzetmek değil daha fazla kendisi olabilmesine destek olmaktır. Sevmek, sevdiğin kişileri kendi istediğin doğrultuda yönlendirmek değil, onları güçlendirmek ve enerji-lerini doğru kullanmalarına katalizör olmaktır. Sen sevgisin. Sen özgürsün. Sevgini özgürleştir. Sevmek özgürleşmek ve özgürleştirmektir.                  
ALINTIDIR.

8 Kasım 2012 Perşembe


Hayata Çocukça Gözlerle Bakmak ve Mutlu Olmak

Bu yazıyı yazmamda bana ilham veren kişi, Taksim’den dönerken otobüs camından gördüğüm küçük bir çocuktu. Bu çocuğu; Taksim’in hafta sonu kalabalığında kaldırımda gördüm. Annesiyle birlikte dilenen bu küçük çocuk, annesinin kucağında öyle tarifsiz bir mutluluk içinde gözüküyordu ki! Çocuk; açık havada, annesiyle birlikteydi ve anasının kucağındayken, ona oyunlar yapıyordu. O an öyle keyifli ve mutluydu ki! Bu çocuk mutluydu çünkü hayatında olmayanlara, eksiklere değil; olanlara ve sadece o ana odaklanmıştı. İşte onu mutlu yapan, en çok da buydu.
 
Çocuklara, bir şeyler öğretme telaşı içinde olduğumuz için sık sık unutsak da;  aslında onlardan öğreneceğimiz çok şey var. Bunlardan en önemlisi de, çocuksu gözlerle dünyaya bakabilmek… Yaşamda, her şeyi ilk kez görüyor ve hayatı yeniden keşfediyor gibi merakla bakabilmek ve anın içinde bir çocuk gibi kaygısız olabilmek.
Oysa biz mutluluğumuzu ne kadar çok koşulla sınırlandırıyoruz. Çocukken mutlu olmak için ne kadar çok sebep bulur oysa insan! Büyüdükçe hayallerinden uzaklaşır ve hırsa düşer insan çünkü büyüklerin dünyasında, maddesel etiketler ve dayatmalar vardır genelde. Birçok insan tarafından kabul gören bu düşünce ve yargıları, biz de pek sorgulamadan hayatımıza alırız.
Mutlu olmaya dair hayatta birçok yanlış inanca sahibiz; iyi bir iş bulursan, iyi bir kariyerin olursa mutlu olursun. Ortalamanın üstünde bir maaş alıyorsan bu “dünyada” hayli mutlu olursun… Evin ve araban varsa senden mutlusu yoktur… Buna benzer düşünce kalıplarının gölgesinde yaşarız hayatımızı. Mutluluğumuzu genellikle maddesel elde edişlere ve sahip olmaya bağlamış durumdayız.
Büyüdükçe, mutluluğu da “büyük” olaylarda aramaya ve bulmaya şartlandırırız kendimizi. Küçüklüğümüzdeki, “ufak” olaylardan mutlu olma duygusunu unuturuz. Çocukken, küçük bir oyuncağın verdiği o büyük hazzı, çoğu zaman erişkinliğimizde tadamaz oluruz. Bir çift ayakkabıyla birlikte gelen bayramlığın verdiği o tarifsiz mutluluk, çocukluğumuzun bayramlarında mazide kalmıştır. Biraz da o yılların vermiş olduğu büyük mutlulukların özlemiyle, çocukluğumuzu ve çocuk olmayı özler dururuz.
Kendi içimize dönüp, şöyle bir düşünelim: Küçük şeylerden mutlu olmayı biliyor muyuz hala? Doğada olmanın ne kadar keyif verici olduğunun farkında mıyız? Küçük olaylardan mutlu olmaya niyetli miyiz, yoksa hala kalbimiz ve gözlerimiz bizi mutlu edecek “büyük hazineler” peşinde mi?
Arabada giderken, radyoyu açtığımızda en sevdiğimiz şarkıya denk geldiğimizde küçük bir mutluluk tebessümü beliriyor mu dudağımızda mesela?  Aylardır görüşemediğimiz bir arkadaşımızdan “özlendiğimize” dair bir SMS ya da telefon almak, içimizde güzel bir mutluluk kıpırtısı oluşturuyor mu? En sevdiklerimizle içilen bir fincan kahve eşliğinde yapılan hoş sohbetler, içimizi sevgiyle ve mutlulukla ısıtabiliyor mu?
Dünyaya çocukça gözlerle bakmayı unuttuğumuz, çocuklar gibi düşünemediğimiz, hayal kurmaktan ve hayatın mucizelerine inanmaktan vazgeçtiğimiz için aslında umutsuz ve mutsuzuz. Mutluluğu hep kendi dışımızdaki şeylerde veya kişilerde bulabileceğimiz yanılgısı içindeyiz. Onu, hep dışarıda ve kendimizin uzağında arıyoruz. Mutluluğu, kendi dışımızda ve uzağımızda aradıkça da onu bulamıyoruz.
Gerçek mutluluğun kendi içinizde yattığını fark edin. Huzur, mutluluk ve neşeyi dış dünyada aramayı bırakın. Paylaşın. Gülümseyin. Kucaklaşın. Mutluluk, kendinize birkaç damla bulaştırmadan başkalarına dökebileceğiniz bir şey değildir. – O. Mandino
Bazı şeyler uyuşturucu etkisi gösterir; sahte ve geçici bir mutluluk verir insana:
Yemek, alışveriş, seks, uyuşturucu vb… Oysa gerçek ve kalıcı mutluluk dışarıdan değil, ancak ruhtan ve kalpten gelir.
Mutluluk bir niyettir. İnsan mutlu olmaya gerçekten karar verdiğinde, birçok şey onu mutlu edecektir. Gözlerinizi mutluluğa çevirdiğinizde; sıcak bir ekmek kokusu, ailenizle ve sevdiklerinizle birlikte yapılan güzel bir kahvaltı, belki küçük bir çocuğun gözlerinizin içine kocaman gözleriyle bakarak gülümsemesi bile mutluluğunuza vesile olacaktır.
Yazarın da belirttiği gibi mutlu olmak basitti. Onu zorlaştıran biziz…
Mangalın önünde bir zaman ikimiz de konuşmadan oturduk. Mutluluğun, basit ve açık bir şey olup; bir bardak şarap, Bir kestane, kendi halinde bir mangalcık. Ve denizin uğultusundan başka bir şey olmadığına aklım yattı. Yalnız, bütün bunların mutluluk olduğunu insanın anlayabilmesi için… Basit ve açık bir kalbe sahip olması gerekiyordu… (Nikos Kazancakis – Zorba)
Hayata, çocuk gözlerimizle bakmayı unuttuğumuz için ruhlarımız köreldi. Çocuklar gibi ön yargısız, sevgiyle, neşeyle, hayata- insanlara karşı açık bir kalple, yaşamdan keyif almaya ve oynamaya her an hazır olabildiğimiz ölçüde mutluluğa daha yakınız.
Siz de yüreğinizi bir yoklayın, çocukken neler sevindirir ve mutlu ederdi sizi?
Ruhunuz en çok neyi yaparken etrafa mutluluk ve ışık saçar?
İsterseniz üzerine biraz düşünüp, kendi mutluluk listenizi de oluşturabilirsiniz. Canınız sıkkın olduğunda ya da kendinizi kötü hissettiğinizde, hazırlamış olduğunuz bu listeye göz atarak; o an canınız ne yapmak istiyorsa onu yaparak, kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz.
Mutluluk, hayata bakış açımızla ilgilidir. Hayata ve olaylara pozitif baktıkça mutluluğumuz çoğalır. Mutluluk bir bakış açısıdır ve sadece “bir niyet” kadar uzağımızdadır.
Önceden yazdığım bir şiirle ve içinizdeki çocukla, sizi baş başa bırakıyorum.
Büyümeyen Çocuk Bakışlarım
Yaşım büyüdü ama
Çocuk bakan gözlerim büyümedi hala…
Vapurda giderken,
Vapura eşlik eden, gökyüzündeki bulutlar
Şekil değiştiriyor, ben bakarken.
Sonbaharda düşen sarı çınar yapraklarının
Üzerinden yürüyorum koşar adım.
Sonbaharın tadını çıkarmak için
Arsız bir çocuk edasıyla…
Deniz kenarından kabuklar topluyorum
Dilediğim renge boyamak için.
Sıkılmadan saatlerce arıyorum,
Sahildeki şeytanminarelerini…
Çocukluğumdaki gibiHala simli yılbaşı kartlarında kaldı gözüm ve aklım
Parlak kartları, kitap aralarında saklamak için.
Çocuklardan ödünç alıyorum salıncakları,
Muzip bir çocuk tavrında…
Anlıyorlar çocuklar halimi,
Ve kırmıyorlar beni…
Zamana inat,
Büyümüyor, çocuksu gözlerim.
İçimde bakışları bana dost,
Her an oynamaya hazır
Bir çocuk gizliyorum…
Figen Karaaslan 

6 Kasım 2012 Salı


Akıl Çizgileri ve İnsanlık Halleri

Bazen çözümsüz olduğuna inandığımız sorunlar nedeniyle darboğaza düşer ve düzlüğe çıkmak için çırpınır dururuz. Böyle zamanlarda “hayat zor” diyerek sitem eder , yine de yaşadığımız kaosu, kimi zaman akıl gücüyle kimi zaman da yüreğimizin sesine kulak vererek anlamaya çalışırız. Üstelik bu kaos durumlarından kurtulmayı başarsak da hayat süregelen akışında yeni yeni karmaşalar yaratır, kısır döngü sürer gider, bizler de yorgun düşeriz.

İşte böyle anları yani insanlık hallerini eğlenceli bir şekilde gözler önüne seren bir kitaptan söz etmek istiyorum. Bu kitap, Prof. Dr. Yankı Yazgan’ın “Akıl Çizgileri” adlı kitabı... Okuduğum kitapların ilk sayfalarına hep tarih yazarım. Bu kitabı Şubat 2010’da okumuşum. Kitaplığımı düzenlerken, kitabı alıp, sayfalarını yeniden karıştırdım. Öylesine eğlenceli bir kitap ki; Fikritema’da daha önce neden yer vermediğime de hayıflandım.

Kitap, kelimelerle çizgilerin keyifli bir buluşması... Yankı Yazgan, bu kitapta “100 Karede 100 İnsanlık Hali” diyerek kendi çizgileriyle hayatta insanı darboğaza sürükleyen durumları, bu durumlarda sergilediğimiz davranışları ve çözüm önerilerini anlatıyor.

Kitapta 100 insanlık halinin 100 karikatürle anlatıldığından söz etmiştim. Böyle olunca, önsözün de karikatürlerden oluşması gayet anlamlı ve keyifli . Önsözde kendi çizdiği karikatürlerle kitabın yazılış amacını Yankı Yazgan, şöyle açıklıyor;

“Hayata bilimin açtığı akıl penceresinden bakmak, bakış açımızı genişletir ve çeşitlendirir. Düşünülenin aksine, duygularımızı ve sezgilerimizi, en etkin biçimde bu bilimsel perpektifin parçası olduklarınızda kullanabiliriz. Hayatımızın ak ile kara arasına sıkıştığı anlarda bu kitabı okuyun. Bu kitapta çizgilere beynimle, aklımla yazı yazdım, yazılara kalbimle çizgi çizdim. Kitabı ciddiye almasanız da olur; hayatınızı ise ciddiye alın. Kitabı okuyun ve sonra ‘şöyle bir ağız tadıyla gülemedim’ demeyin.”

Yankı Yazgan, “Akıl Çizgileri” kitabında insanlık hallerinden en çok mutluluk, mutsuzluk ve ataletin etkilerinden söz ediyor. “Mutlu olmak için mücadele gerekir. İnsan beyninin doğal hali pek ‘olumlu’ sayılmaz; eğitim, sosyal yaşam ve çalışma ki; o bizi zorlayan şeyler, beynimizi aktifleştirerek, iyimser düşünce sisteminin egemen olmasını sağlar.” diyen Yankı Yazgan, ‘mutluluğun çaba ile elde edilebilir bir sonuç’ olduğunu vurguluyor.

Çoğu zaman mevcut koşullarımızı koruma yönünde statükocu tavırlar sergileriz. Yankı Yazgan, bu durumu ‘atalet’ olarak tanımlıyor. Doğru olduğunu, yapmamız gerektiğini bildiğimiz ama bir türlü gerçekleştiremediğimiz değişiklikleri durduran mekanizmanın ‘atalet’ olduğunu belirten Yankı Yazgan, kitabında önemli insanlık hallerinden biri olan ataletin ‘biri beni kaldırsın - biri beni durdursun” şeklinde iki yüzü olduğundan bahsediyor.

Kararlarımızı alırken, hem duygularımızın hem de düşüncelerimizin bizi yönlendirdiğini söyleyen Yankı Yazgan, “Kalbin çarpıntısı, heyecanlandığımızdaki hislerimizi yansıtır. Kalp, geleneksel olarak duyguların sembolüdür. Beyin ise akıl, mantık, kendini kontrol edebilme becerileriyle eşleştirilir. Oysa duyguların da düşüncelerin de anavatanı beynimizdir.” diyor.

“Akıl Çizgileri”, eğlenceli bir başucu kitabı niteliğinde... İnsanlık hallerine dair kendimizden ve çevremizden çok tanıdık saptamalar içeriyor. Yankı Yazgan, ‘psikolojik’ ve ‘kişisel gelişim’ türündeki kitaplarında psikiyatrist olarak didaktik anlatım tarzını benimsemeyen, içinden geldiğince yazan, samimi anlatım dili kullanan bir yazar. Bu yönüyle kitapları da su gibi akıcı... Yazılarını kendi çizdiği karikatürlerle de destekleyen Yankı Yazgan’ın “Akıl Çizgileri” kitabını okurken mutlu olacaksınız.

Farkındalığınızı Artıracak 5 Kişisel Gelişim Kitabı Bir Ömür Nasıl Yaşanır? – İlber Ortaylı “Kendimi geliştirmek istiyoru...